İthal et veya at eti yemek zorunda mıyız?

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN [email protected]

Türkiye'nin kırmızı et üretimi 2016 verileriyle 1 milyon 173 bin ton. Tüketimi ise 1 milyon 300 bin ton olduğu tahmin ediliyor. Üretim, tüketime yetmiyor. Bu nedenle Türkiye, 2010 yılından bu yana canlı hayvan ve et ithal ediyor.

Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre, sadece Et ve Süt Kurumu tarafından 3 Temmuz 2016'dan bu yana 100 bin ton karkas et, yaklaşık 1 milyon besilik hayvan ithal edildi. Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba'nın açıklamasına göre sadece bu yıl 300 bin ton et ithal edilecek. Besilik ve kasaplık hayvan ithalatı artarak devam edecek. Devlet ithal ettiği etin bir bölümünü iki market zincirinde "ucuz et" olarak satıyor.

Yapılan ithalatla rekabet edemeyen yerli üretici üretimden çekiliyor. Yerli üretim azaldıkça daha çok ithalat yapılıyor. Bunun sonucunda hayvan varlığı azalıyor. Elindeki hayvanları satan bir daha bu işi yapmak istemiyor.

Sadece sığır varlığı düşmüyor, at,eşek sayısı da azalıyor. Çünkü et açığını fırsat bilen uyanıklar, atları, eşekleri toplayıp kesiyor ve vatandaşa sığır eti diye yediriyor.

Askere de at eti yedirmişler

Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli,bir süre önce askere at eti yedirildiğini doğruladı. Canikli'nin açıklamasına göre, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacı için 12 bin 500 kilo kavurma tipi kutulanmış et konservesini ihale ile Erzurum'da bir firmadan alındı. Etin büyük bölümü tüketildi. Kalan etlerde koku yayılınca, analiz edildi. Yapılan analizler sonucunda 4 bin 50 kilo kavurmada at eti tespit edildi.

Askere at eti yedirilmesin diye, Milli Savunma Bakanlığı' nın et ihtiyacının bundan sonra Et ve Süt Kurumu karşılayacak. Et ve Süt Kurumu iç piyasadan, çiftçilerden hayvan alıp kesimini yapıyor. Fakat, aldığından daha fazlasını ithal ediyor. Dolayısıyla askerlere at eti yerine ithal et yedirilebilir. İthal etin ne kadar sağlıklı olduğunu da tartışmak gerekir.

Yaptırımlar caydırıcı değil

Sadece et konusunda değil, genel olarak gıda da deyim yerindeyse büyük bir terör yaşanıyor. Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2017 yılında ekim ayı itibariyle 6 bin 771 gıda denetçisi ile 710 bin adet gıda denetimi yaptı.

2012 yılında yapılan düzenleme ile sağlığa zararlı gıda üreten, taklit veya tağşiş yapan firmalar Bakanlık tarafından teşhir ediliyor. Son 5 yılda toplam 642 firmanın 1323 farklı parti ürünü teşhir edildi. Ancak, gıda terörü her geçen gün artarak sürüyor.

Son olarak Adana'da at eti ile ilgili skandal bu konuda daha etkili denetim ve caydırıcı yaptırımlara ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

Konunun bir de yönetimsel boyutu var. Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu son günlerde at etinin tekrar gündeme gelmesiyle ilgili önemli bir açıklama yaptı. "At eti yemekten daha kötü ne olabilir?" başlıklı açıklamada özetle şu bilgilere yer veriliyor:

"Son günlerde yine ve yeniden bizlere at eti yedirildiği haberleri gündeme girdi. Önceki benzer durumlarda Odamız görüşlerini kamuoyuyla paylaşmış, yetkililerin bundan sonra görevlerini daha titizlikle yerine getirmelerine dair umutlarımızı ifade etmiştik.

Peki sonrasında ne oldu?

Toplum adına denetim yetkisini kullanan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, resmi kontrol sayısı ve niteliğini mi arttırdı?

Bakanlık tarım ve hayvancılık politikalarını revize ederek ülke hayvancılığının kısa, orta ve uzun vadede gelişmesi ve dolayısıyla et fiyatlarının düşmesini mi sağladı?

Yoksa yükselen tepkileri baskılamak amacıyla canlı hayvanın yanı sıra et ithalatının önünü mü açtı?

Resmi kontrol mekanizmasının ne olursa olsun, ne yapılırsa yapılsın yetmeyeceği açıktır.
Gerek tarım ve gerekse gıda alanlarına dair hiçbir uygulamasına ne çiftçiyi ne de teknik bilgiye sahip mühendisleri ve meslek odalarını dahil etmeyen Bakanlık, bunun yerine tercihini sektörün belli bir büyüklüğün üzerindeki şirketleri dahil etme yönünde kullanmakta, dolayısıyla üretilen politikalar karşımıza ağırlıklı olarak büyük sermayeye sahip sektörün taleplerinin öncelendiği nitelikte çıkmaktadır.

Sorun sadece at eti değil

At eti yemekten daha kötüsü...Açık alanda her türlü mikroorganizma bulaşması riski taşıyan ortamda bilinçsizce kesilen bu hayvanlardan elde edilen etin; aynı zamanda eşya, çöp, canlı hayvan taşınan araçlarla ve tamamen kontrolsüz hatta kolluk kuvvetlerinden kaçırma amacıyla hiçbir özen gösterilmeden tüketim yerlerine taşınması,

Kesilen tek tırnaklı hayvanların hastalıklı olması ve bu hastalıkların insanlara birçok yolla bulaşma tehlikesi,

Uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda et fiyatlarının aşırı artışı ve bu artışa yönelik toplumsal tepkiyi bastırmaktan öte anlam ifade etmeyen ithal et uygulaması sonucunda canlı hayvan varlığının günden güne azalması, hatta belki de hiç et yenmeyecek bir gelecek risk yaşanmakta ve yaşanacaktır. "

Özetle, bu ülkede insanlar ithal et veya at eti yemek zorunda değil. Kendi etini üretecek ve ihracat yapabilecek büyük bir potansiyel var. Fakat, uygulanan yanlış hayvancılık politikaları sonucunda; bir zamanlar Ortadoğu'nun et tedarikçisi olan Türkiye, vatandaşına, vatanı koruyan askerine at eti veya ithal et yediriyor. Bundan kurtulmanın yolu, üretimi artırmak ve gıdada etkin denetim yapmaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar