İsviçre’ye altın ihraç etmişiz!..
Geride bıraktığımız hafta içinde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan mart ayı dış ticaret verileri ilginç detaylar içeriyor. Genel görünüm gerçek olamayacak kadar güzelleşmiş, fakat buna sebep olan değişken kara kara düşündürüyor ve olumlu düşünmeye izin vermiyor. İsviçre’ye yapılan 1.275 milyar dolarlık altın ihracatı bu sonuçta belirleyici olmuş; ihracat yüzde 12.4 oranında artarken ithalat yüzde 3 gerilemiş, açık yüzde 30’a yakın oranda daralmış ve ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 74’e yükselmiş!..
Altın ihracatı rakamını devre dışı bıraktığınızda güzellik, yerine belirsizliğe bırakıyor, kökenine inmeye çalıştığınızda ise kırılganlık endişesi büyüyor.
Türkiye genelde altın ithal eden bir ülke olarak biliniyor; bu ürün 1979 yılına kadar Beyrut’tan daha sonra da İsviçre’den satın alınmış. 1980 darbesi sonrasında İsviçre’ye altın ihracatı yapılan dönemler de var. 1980-82 yılları arası, 1994 yılı ile 2001 yılının ilk yarıları altın ticaretinin terse döndüğü dönemler olmuş ve ilginç ortak özellikler sergilemiş. Nakit sıkışıklığı olağandışı seviyelere yükselmiş, protestolu senet ve karşılıksız çek hacimleri anormal düzeylere sıçramış, varlık değerleri gerilerken, bilançolar yıpranmış ve güvensizlik tehlikeli seviyelere yükselmiş, ekonomi daralırken işsizlik sert bir şekilde artmış. İsviçre’ye altın ihracatı genelde krizli dönemlerde yaşanmış, likiditesini koruyabilen tek değişken konumuna gelen altın geldiği yere geri akmak durumunda kalmış. Genelde bu tür gelişmelerin ardından ülkemizin kredi notu hep gerilemiş…
Şimdi sormak gerekiyor dış ticaretteki görünümün güzelleşmesine sevinerek rehavete mi kapılalım, yoksa İsviçre’ye altın ihracatının hatırlattıklarını dikkate alarak tedbirli olmaya mı çalışalım? Söz konusu altın ihracatı nisan ayında da devam etti ise piyasalardaki iyimser rüzgarlara itibar edip risk alalım mı? Adı konmamış ciddi bir kriz yaşıyor olabilir miyiz ve bu koşullarda resmi söylemlere itibar etmenin bedeli neler olabilir?… Türk Lirası’ndaki değerlenme mart ayında zirveye çıkan nakit sıkışıklığının etkisini artırmış olmasından kaynaklanmış olabilir mi?..
Türkiye’nin İsviçre’ye altın ihraç etmesi kesinlikle olağan bir durum değildir, nakit akışlarında tehlikeli bir kırılmanın alameti niteliğindedir. Bunu gidermek için para ve kredi mekanizmasını gevşetmeye kalktığımızda kur artışını hiçbir şey yapmadığınızda ise ekonomik daralmayı kontrol altına almak pek mümkün olamayabilir. Hem fiyat hem de finansal istikrarı bu saatten sonra korumaya çalışmanın yan tesiri umulan faydayı aşarak krizi derinleştirebilir. İsviçre’ye altın ihracatı yalnız ekonomi için değil, özellikle kamu dengesi ve mali sektör için de kırmızı alarm niteliğindedir. Küçüldüğü iddia edilen dış açığın ve vadesi gelen dış borçların finansmanındaki sıkıntıların büyümeye devam ettiği anlamındadır… Konuya bu açıdan bakarsanız iş dünyasının neden koro halinde faizlerin düşmesini ve kredilerin bollaşmasını istediğini, yabancı sermaye ve finansal piyasaların buna karşı çıktığını daha iyi anlayabilirsiniz…