İsveç’in açmazı
İsveçli aşırı sağcı politikacı Rasmus Paludan’ın Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim yakması geçen haftanın en çok konuşulan konusu oldu.
Demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü hususunda en yüksek hassasiyete sahip olmasıyla bilinen İsveç, önümüzdeki altı ay boyunca Avrupa Birliği’nin “kaptan köşkü”nde oturdu. Türkiye’nin uluslararası kurumlar arasında en güçlü olduğu NATO’ya üyelik başvurusu yapan ve Türkiye’nin “olur”una muhtaç olan İsveç, Haziran ayının sonuna kadar AB Dönem Başkanı.
İsveç, “NATO üyeliği” ile “demokratik değerler ve hukukun üstünlüğü” açmazı ile karşı karşıya… İsveç, AB Dönem Başkanlığı süresince “güvenlik, rekabetçilik, çevre ve enerji dönüşümü ile demokratik değerler ve hukukun üstünlüğü” konularına öncelik vereceğini açıkladı.
Ayrıca, Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgale başlamasının ardından ortaya çıkan savaşın yarattığı “göç, gıda ve enerji krizi,” AB’nin Ukrayna’ya “ekonomik-askeri desteği”nin devamı ve Ukrayna’nın AB üyeliği için gerekli “reform desteği” verilmesi gibi konuların da İsveç’in AB dönem başkanlığı esnasında üzerinde çalışması gereken konuların başında geliyor.
İsveç’in dönem başkanlığında ve AB’nin genel gündeminde, “yaklaşan seçimler” nedeniyle, Türkiye’nin katılım müzakerelerine yer vermedi. Zaten “teknik düzeyde yürüyen” İsveç’in AB Dönem Başkanlığı’nda AB-Türkiye ilişkilerinde bir gelişme beklenmiyor. Ancak, bu süreçte Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımlarını Meclis’te onaylayıp onaylamayacağı önemli bir etken olarak değerlendiriliyor.
Türkiye’nin beklentileri
Türkiye’nin NATO üyeliği için müzakeresi yürüttüğü İsveç’ten AB Dönem Başkanı sıfatıyla “beklentileri” var. Türkiye’nin AB Dönem Başkanı olarak İsveç’ten en önemli beklentisi önümüzdeki Haziran ayında Moldova’da yapılacak Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi’nde aday ülkeler ve genişleme sürecindeki ülkelerden oluşan 10 ülke ile özel bir “genişleme zirvesi”nin yapılması.
Bu toplantıya genişleme sürecindeki 10 ülke liderinin yanısıra Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Dönem Başkanı sıfatıyla İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un da katılması Türkiye’nin talepleri arasında.
Diplomatik kaynaklara göre, böyle bir toplantının Türkiye açısından son dönemde gündemden giderek düşen genişleme perspektifinin yeniden canlandırılmasını sağlayabilir. İsveç böyle bir toplantıya sıcak baksa bile, genişleme konusunda AB içinde yaşanan görüş ayrılıkları ve çekimser yaklaşım nedeniyle “genişleme zirvesi”ne hem AB başkenti Brüksel’de hem de diğer üye ülkelerin başkentlerinde karşılık bulamayabilir.
Türkiye üzerinden Rusya ticareti
Türkiye’nin AB’den bir diğer talebi de özellikle Rusya-Ukrayna savaşının gerektirdiği stratejik diyalog ve iş birliğinin geliştirilmesi. AB, 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale başlaması sonrası Rusya’ya karşı 9 yaptırım paketi açıklamıştı.
AB’nin, Rusya’nın yaptırımlar nedeniyle ithal edemediği elektronik ve kimyasal ürünler gibi birçok ürünü Türkiye üzerinden alım yoluna gittiği kaygısıyla Türk şirketlerinin Avrupa ülkelerinden yaptığı ticarete engeller getiriliyor. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Dışişleri ile Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Avrupa Parlamentosu’na gönderdiği mektupta, artan Türk-Rus ticaretinden büyük kaygı duyduklarını belirtmiş, aday ülke olan Türkiye’den yaptırımlara uymasını beklediklerini dile getirmişti.
Avrupalı birçok iş insanı Rusya’ya uygulanan “ambargo”yu Türkiye üzerinden “bypass ettiği” bilinen bir gerçek. Brüksel’deki bir iş adamı önce malını Türkiye’ye satıyor, Türkiye’den de Rusya’ya satışı gerçekleşiyor. Veya tam tersi… Türkiye ile Rusya arasındaki ticaret hacmi Observatory of Economic Complexity (OEC) verilerinde, “Ukrayna Savaşı” öncesi dönemlere göre yaklaşık yüzde 198 oranında arttığını gösteriyor.