İstiyor muyuz?

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Yok faiz yüksekti yok düşüktü, Merkez Bankası bağımsızlığı falan derken, dün mayıs ayı enflasyon verisi açıklandı. Durum şöyle: Tüketici enflasyonu mayısta yüzde 9.7’ye yükseldi. Farklı bir ifadeyle iki haneli enflasyona ramak kaldı. Ayrıca Ocak 2012’den bu yana her ay gerçekleşen yıllık enflasyonların ortalaması yüzde 8.3 oldu. Para politikasını şekillendiren önemli göstergelerden biri de temel enflasyon. Merkez Bankası I endeksine özel bir önem veriyor. O endeksle ölçülen enflasyon ise yüzde 9.8’e çıktı. 

Biz bu ortamda neyi tartışıyoruz? Merkez Bankası son toplantıda politika faizini yüzde 10’dan yüzde 9.5’e indirdi. Neden 0.5 puan indirdi de 4-4.5 puan indirmedi? Yani neden yüzde 5.5’e düşürmedi? Evet, yanlış okumadınız, telaffuz edilen faiz düzeyi yüzde 5.5, hadi 0.5 puan da ben ekleyeyim yüzde 6 olsun.

Soru: Şu anda enflasyonun düzeyi ne? Yanıt: Yüzde 9.7. Soru: Yılsonu enflasyon hedefi ne? Yanıt: Yüzde 5. Soru: Enflasyon hedefini kim koydu? Yanıt: Hükümet ve Merkez Bankası. Soru: Enflasyon hedefini yüzde 5 olarak belirlediyseniz, neden enflasyon yüzde 10’a vurmuşken faizin yüzde 5.5-6 olmasını istiyorsunuz? Yanıt: Faiz düşerse enflasyon da düşer diye bir görüş var.

Ben de o zaman diyorum ki faizi yüzde 0’a düşürün; hem enflasyon daha fazla düşsün hem de büyüme oranımız yükselsin: Bir taşla iki kuş.

Bakın: Türkiye’nin tasarruf oranı (tasarrufların milli gelire oranı) yüzde 12-13 düzeyinde. Bu oran gelişmekte olan ülkelerde ortalama yüzde 33. Tasarruf oranınız çok düşükse, kalkınmak için gereksindiğiniz yatırımları yapmak için yeterli kaynak yaratamıyorsunuz demektir. Bu durumda, tasarruf oranınızın üzerinde yatırım yapabilmek için yurtdışından borçlanmanız (yabancıların tasarruflarını kullanmanız) gerekir. Dışarıdakiler size bol kepçe borç vermiyorlarsa yatırım oranınız (yatırımların milli gelire oranı) çok sınırlı kalır; kalkınmanız sekteye uğrar. (Niye versinler? Verirlerse dış borcunuz artacak, bir süre sonra aldığınız borcu ödemekte zorlanacaksınız).

Gerçekten de Türkiye’nin yatırım oranı emsallerine göre çok düşük: Bizimki yüzde 20 dolaylarında, gelişmekte olan ülkelerin ortalaması ise yüzde 32. Oysa akademik çalışmalar şunu gösteriyor: Orta gelir tuzağından kurtulan (sürdürülebilir büyüme oranlarını üst düzeye sıçratan) ve zengin ülkelerle aralarındaki gelir farklılığını azaltan ülkelerin ortak özelliklerinden biri de yatırım oranlarının yüksek olması! Kısacası, düşük tasarruf oranı sürdürülebilir büyüme oranına bir üst sınır getiriyor. O üst sınır da düşük bir düzey oluyor.

Faiz tartışmasında söylenenler faizlerin düşürülmesinde ısrar edenleri ikna etmiyorsa, durup şu tasarruf sorununu ve bunun enflasyonla ilişkisini bir düşünmeleri gerekiyor. Bakın, çok basit bir örnek:

Faiz oranını enflasyonun altına düşürürseniz, insanlarınıza ‘tasarruf etmeyin, tüketin’ çağrısında bulunuyorsunuz demektir. Öyle ya, bugün 100 liraya alacağım gömleği almayıp, paramı bankaya yatırırsam, bir yıl sonra mesela yüzde 10 faizden 110 liram olacak. Oysa enflasyon faizin üzerinde -mesela yüzde 15 ise, bir yıl sonra gömleğin fiyatı 115 liraya çıkacak. Hem bir yıl eski gömlekle dolaştığımla kalacağım hem de bir yıl sonra gömleği alamayacağım ya da artık o halde satan bulursam bir kolu eksik alacağım. Faizin enflasyonun altında olduğu bir ülkede tasarruf yapılır mı?

İş sadece tasarrufla da kalmıyor. Faizi suni olarak düşük tutmanın Türkiye’nin riskini artıracağını dikkate almak gerekiyor. Uç bir örnek: Mevcut enflasyon düzeyinde faizi 0’a indirelim. Ne olur? Geçmiş yaşadıklarımızdan ve başka ülke deneyimlerinden bu sorunun yanıtı o kadar açık ki:

Merkez Bankası bugün faizini 0 düzeyine düşürse biliyoruz ki Türkiye’ye yönelik risk algılaması keskin biçimde yükselecek ve lira cinsinden finansal varlıklar can havliyle satılıp dövize çevrilmek istenilecek. Yabancılar bu dövizleri alıp başka ülkelere götürecekler. Yerliler ise muhtemelen yastık altında saklayacaklar. Zira bu kadar saçmalığın yapıldığı bir ülkeye kimsenin güveni kalmayacak. Sonuçta döviz kuru göğe doğru sıçrayacak, keza tahvil faizi de. Peşi sıra mevduat ve kredi faizleri de keskin biçimde yükselmeye başlayacak. Sıçrayan faiz bir yandan, yerlerde sürünen güven öteki yandan, özel kesim yatırımları (fiziki yatırımlar) ve özellikle dayanıklı tüketim mallarına olan harcamalar bıçak gibi kesilecek. Şirketler zor durumda kalacaklar. İşçi çıkarmalar başlayacak. Bankalar alacaklarını tahsil etmekte zorlanacaklar. Şirketlere kredi musluklarını kapatacaklar. Şirketler daha da zor duruma düşecekler. İşçi çıkarmaları artacak…   

İstiyor muyuz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018