İstikrarın bedeli

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

 

 

1990'larla karşılaştırıldığında geldiğimiz nokta çok olumlu. Faizler düşük, enflasyon düşük, kamu borcu düşük, bütçe açığımız düşük. Kısacası, istikrar açısından bakıldığında oldukça olumlu bir noktadayız. Ancak eski istikrarsız günlerden bugüne taşıdığımız önemli bir sorunumuz var. Üstelik o önemli sorun ağırlaşma eğilimi gösteriyor:
Son yıllarda tasarruf oranımızda önemli bir düşüş gerçekleşti. 1990'larda yüzde 23 dolaylarında olan bu oran, 2010'da yüzde 13 düzeyine kadar düştü. Orta Vadeli Program'da yüzde 15'e yükselmesi hedefi var. Ülkelerarası bir karşılaştırma yapıldığında da tasarruf oranımızın düşük olduğu belirleniyor, mesela OECD ortalamasının oldukça altında.

Tasarruf oranımızın düşük olması, arzuladığımız büyüme oranlarına ulaşabilmek için yurtdışı tasarrufları (dış kaynakları) yurda çekmemizi gerektiriyor. Yurtdışı koşullar uygun değilse, yeteri kadar tasarruf çekemiyoruz ve büyümemiz olumsuz etkileniyor. Bunun en tipik örneği 2009 yılı. Küresel kriz nedeniyle Türkiye'ye net dış kaynak girişi bir tarafa, kaynak çıkışı oldu. Yeni borçlandığımız miktardan daha fazla, eski borçlarımızdan doğan yükümlülükleri yerine getirdik. Ekonomimiz küçüldü. Küçülmemizin başka temel nedenleri de vardı; ihracat düştü, yurtiçinde bankalar kredi musluklarını kestiler, ekonomiye duyulan güven azaldı. Ama temel nedenlerden biri yurtdışından kaynak girişinin kesilmesiydi.
Yurtdışı koşullar uygun olsa bile dış kaynak bulmakta zorlandığımız yıllar da oldu. Bunun temel nedeni, o dönemlerde yurtiçi ekonomik koşulların kötü olmasıydı. Ekonomi kötü olunca, kimseler buralara gelmek istemiyor, daha önce gelenler de çıkmayı arzuluyor. Tipik bir örnek 2001 krizinden hemen öneki bir kaç ay ile sonraki birkaç ay.  

Tasarruf oranımızın düşük olması olgusu büyüme oranımızın yükselmesi ile birleştiğinde karşımıza cari işlemler açığı sorunu çıkıyor. Daha doğru söylemek gerekirse, dış koşullar uygun olduğunda, içeride de istikrar varsa, gaza basabiliyoruz: Gereksindiğimiz dış kaynak mevcut çünkü. Gaza basınca, yatırım mali ithalatı artıyor, üretimde kullanılan ithal girdi kullanımı yükseliyor ve cari açık artıyor. Bu nedenle, 'düşük tasarruf oranı artı yüksek büyüme eşittir yüksek cari açık' oluyor.
Ekonomik istikrarı sağlamış olmamız ile düşük tasarruf oranı arasında yakın ilişki var. Birincisi şu: Kamu maliyesinde sağlanan istikrar sayesinde kamunun borçlanma ihtiyacı azalıyor. Artık bankalar topladıkları parayla koşturup Hazine tahvilleri almıyorlar.  Zaten alabilecekleri kadar Hazine tahvili yok ortada. Asli faaliyet alanlarına dönüp kredi açıyorlar. Hem şirketlere hem de tüketicilere. Tüketici kredilerine, uygun taksit koşulları nedeniyle artık sıradan vatandaşlar da ulaşabiliyorlar. Bir yerde bu duruma 'normalleşme' de diyebiliriz. Tüketici kredilerinin milli gelire oranı gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında, hala bu oranın düşük olduğu dikkate alındığında, bu durumun devam etmesi beklenir.

İkincisi ise şöyle: Vaktiyle yüksek enflasyonla yaşamaya alışınca, bu alışkanlıktan kurtulmak zor oluyor. Yüzde 70-80 düzeyinde iken enflasyon oranları, yüzde 90-100 gibi faizler ortaya çıkıyor. O eski 'güzel' günler tasarruf yapanların hafızasında hala yer tutuyor. Şimdi mevduat faizlerinin yüzde 10 düzeyinde olması, bir yanılsama yaratıyor. Bu faiz enflasyonun üzerinde de olsa, düşük bulunuyor. Uygun kredi koşulları ile birleştiğinde de tasarruf yerine, yani tüketimi ileriye ötelemek yerine şimdi yapmak daha çekici olabiliyor.

Düşük tasarruf oranımızın arkasında başka nedenler de var elbette. Bir ara onlara da değinirim. Önemli olan şu: Öyle anlaşılıyor ki hanehalklarının tasarruf oranı bir süre daha düşük düzeylerde seyredecek. Şirketler kesiminin tasarruf fazlası vermediğini de hatırlayın. Bu durumda özel kesimin tasarruf oranının kısa vadede belirgin biçimde artmasını beklememek gerekiyor. Özel kesimin düşük tasarruf oranı sorununu hafifletmek için son zamanlarda bazı önlemler alınmaya çalışılıyor. Mesela özel emeklilik sistemimin çekici hale getirilmeye çalışılması gibi. Ancak sonuç almak için zamana ihtiyaç var.
Kurban bayramınızı kutlarım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018