İstikrarın adı Almanya
Dünya ekonomisi II. Dünya Savaşı sonrası 1970’e kadar süren adeta bir altın çağ yaşadı. Birçok ülke ekonomi de istikrarı yakaladı. 1979 sonrası bu istikrar küreselleşmenin de etkisi ile bozuldu. Ülke ekonomilerinde iniş çıkışların sıklığı (GSYH değişim hızı) arttı. Kimi ülkelerde siyasal rejimler değişti, SSCB dağıldı, Rusya, Çin ile birlikte komünizmden devlet kapitalizmine geçti (yandaş kapitalizine).
II. Dünya Savaşı sonrası Almanya, önce işgal edilmiş ülke kimliğini kısa sürede üzerinden attı. 1950’lere gelindiğinde işgücü ithal etmeye başladı (Türkiye’de emek ihraç eden ülkelerden birisi oldu), yıkılmış bir ülkeyi yeniden inşaa etti (inşaat değil). Sonunda Almanya bir model oldu. Bu yetmedi, sosyalist blokun çatlaması ile birlikte Doğu ve Batı Almanya birleşti. Bu birleşmenin maliyeti herkesi korkutuyordu, ancak gerçekleşme öyle olmadı.
2007/2008 krizi Almanya’yı da vurdu. 2009 yılında ekonomi %5,6 küçüldü. Ancak kısa sürede toparlandı. Ekonomide pozitif büyüme yakalandı ve 2010 yılında GSYH bir önceki yıla göre %3,9 arttı. Üstelik Almanya kriz sürecinde AB’nin lider ülkesi kimliğini üstlendi, İngiltere gibi korkup kaçmadı.
Son altı yılın en yüksek büyümesi
2018 yılına girilirken Almanya, ekonomisi ile adeta “adı istikrar” denilebilecek bir ülke konumunda. 2017 yılında son altı yılın en yüksek büyüme hızına ulaşıldı, üçüncü çeyrekte %2,9 büyüdü.
Alman ekonomisinin büyümesinde sadece iç talep değil, dış talep de büyük rol oynamakta. 2017 yılının son çeyreğine girilirken ABD ekonomisi 802 milyar dolarlık dış ticaret açığı verirken, Almanya 274,9 milyar dolar fazla verdi. Almanya’nın önünde 415,1 milyar dolar ile Çin yer alıyor. 2017'nin ilk on bir ayında Almanya, 2016 yılının aynı dönemine göre % 6,5'lik artışla 1 trilyon 180 milyar Euro'luk ihracat yaptı.
Cari işlem fazlasında Çin'i bile geride bıraktı
Cari işlemler fazlasında ise, Almanya Çin’i bile geride bıraktı. Almanya 282,8 milyar dolarlık cari fazla verirken, Çin 121,6 milyar dolarda kaldı. Büyümedeki bu tablo doğal olarak işsizliğe de yansıdı ve Almanya dünyada işsizlik oranının en düşük olduğu ülkelerin başında yer aldı. Ekim 2017 dönemi itibari ile işsizlik, Euro Bölgesinde %8,7, ABD’de %4,1, Çin’de %4, Fransa’da %9,2 ve İngiltere’de %4,3 iken, Almanya’da %3,6 düzeyinde gerçekleşti. Almanya, işsizlikte bu oranı üstelik %1,1’lik bir enflasyon oranı ile yakaladı.
İç dengeyi de yakaladı; bütçe fazlası %0.6
Almanya’nın bir başka özelliği ise, dış dengeyi yakalamasının yanında iç dengeyi de yakalamış olmasıdır. 2017 yılında bütçe fazlasının GSYH oranı %0,6 oldu. Almanya bu fazlalığa erişirken diğer gelişmiş ülkelerin hiçbiri bu orana yaklaşamadı. Üstelik bu tablo yeni de değil. Son dört yıldır bütçe fazla veriyor.
Bu arada özellikle ekonomik gelişmeyi nüfusa bağlayanlar için hatırlatalım Almanya’nın nüfusu 82,6 milyon. Yani nüfus ile ekonomik gelişme arasında doğrusal bir ilişki yok.
Şimdi gelin siz de 80 milyon nüfusa sahip Türkiye’nin ekonomik verilerini toparlayın ve iki ülkeyi karşılaştırın. Sonra neden bu kadar büyük fark olduğu sorusuna bir yanıt verin. Benim yanıtım kısa, kurumcu ve kuralcı ekonomi ülke yönetimi. Bunun daha açık yazılışı ise şöyle: özgürlükçü, laik, hukukun üstünlüğü olduğu demokratik ülke demek, ekonomide de istikrar demektir.
Teşekkür
Yazmış olduğum “Ekonomide Masallar ve Gerçekler” kitabımın ilk baskısı üç hafta içinde tükendi. İkinci baskısı yapıldı. Okuyucularıma teşekkür ediyorum.