ıstihdam yasa ile artsaydı...
ANKARA'DAN / Taylan ERTEN Düşünebiliyor musunuz; bir tarafı en görgüsüz, en hesapsız; azcası emek ürünü, çokçası kaynağı en meçhul zenginliklere boğulmuş; yoksullukla, orta hallilikle arasına "rezidanslar", "İş kuleleri" dikmiş; iş, güç, aş, giyim, kuşam, barınma vesaire türü "banal" sorunlarla maddi ve manevi ilgisi yok bir ülke... "Öteki" tarafı 2 milyon 642 bin "resmi" işsizinden 2 milyon 241 bini daha önce çalıştığı "bir işten" kovulduğu ya da son yılların modası "yeniden yapılanmaların" molozları altında kaldığı için iş arama yollarına düşmüş bir ülke... Bu rakam; bu 2 milyon 642 bin "resmi" işsizden 2 milyon 241 bininin (kabaca yüzde 85) daha önce "bir işte" çalışmış olması şu nedenle çok önemli: Demek ki, geçmiştekilerden farksız olarak, "cilâlı AKP ekonomisi" devrinde de bu ülkenin sanayisi, tarımı, hizmetleri; bırakınız her yıl çalışma çağına yeni giren 737 bin kişiye iş şansı sunmayı, zamanında istihdam edebildiklerini bile kaldıramıyor! Türkiye'de 15-64 yaş grubunda kadın-erkek istihdamın nüfusa oranı yüzde 46. OECD'nin de AB'nin de en kötüsü... İşgücüne katılım oranı yüzde 51. OECD'nin en kötüsü... Kadınlarda istihdamın nüfusa oranı yaklaşık yüzde 24. OECD'nin de AB'nin de en kötüsü... İşgücüne katılım oranı yüzde 26. AKP döneminde gittikçe azalıyor. OECD'nin de AB'nin de en kötüsü... Demek ki, geçmiştekilerden farksız olarak, "cilâlı AKP ekonomisi" devrinde de bu ülkenin sanayisi, tarımı, hizmetleri; o grup değil, "group"laşmış" bilumum iktisadi organizasyonlarında istihdamı nicelik ve nitelik olarak genişletecek ne güç ne de niyet var. Safralar atılırken... AKP'nin "istihdam paketi" işte böylesine çok boyutlu "işsizlik" meselesine çözüm olsun diye "işveren" kesimine dönük bazı teşvikler getirdi. İş dünyasının istisnasız her kesimi yıllardır "istihdam üzerindeki yüklerden" yakınıyordu: SSK primi yükü, vergi yükü bunların başında geliyordu. "Paket" ile SSK primleri 5 puan düşürüldü. Üstelik bir de "prim affı" imkânı sağlandı; ki daha önce ödenmemiş, ödenememiş, SSK yerine "mikro" önceliklere aktarılmış prim borçları varsa, onlar da temizlenebilsin, 5 puanlık indirimle birlikte "yük" bayağı hafiflesin diye... Eh, bu tip yükler arasında, Anayasa'nın "sosyal devlet" ilkesi paralelinde kamu ve özel sektöre "tevdi" ettiği; 50 ve üzerinde çalışanlı işyerlerinde özürlü, eski hükümlü, terör mağduru gibi; bu toplumun, bu devletin koruyup kollama "vicdani" sorumluluğu altındaki yurttaşları belli ölçülerde istihdam görevi de vardı. Bu "yükler" de kaldırıldı. Şimdi, iş dünyasının gözünde "safra" muamelesi gören bu yüklerin "bahane değeri" pek kalmıyor. Beklenen nedir? Sanayide, tarımda, hizmetlerde istihdamın hareketlenmesi değil mi? İyi fakat yetersiz... "Paketin" istihdam üzerindeki gerçek etkisini ölçmek için vakit henüz erken. Biraz beklemek lâzım. Ama, iş dünyasından gelen ilk sinyaller pek ümit vermiyor: "Prim indirimi iyi, paket yetersiz!" Bu noktada ilginç ve haklı bir eleştiri Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci'ye ait. Keçeci, istihdam meselesiyle ekonominin "yeni yatırım" kapasitesi arasındaki doğrudan bağı vurgulayarak, paketin "stratejik" boşluğunu ortaya koyuyor. Bir ekonomide yatırımdan kaçılıyor veya istense de yapılamıyorsa istihdam nasıl artar? Diğer ilginç bir eleştiri Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş'ten. Türkiye'de işsizliğin "yığıldığı" ana sosyal grup olan 18-29 yaş arası istihdam, gerçekten de bu paketle mümkün değil. Özgümüş, açıkça söylüyor: "Hiçbir işveren ihtiyacı olmadığı halde sadece prim desteği var, diye yeni işçi almaz." Başka? "İşveren (tabii, ihtiyacı olan) rekabet edebilmek, prim avantajından yararlanabilmek amacıyla 30 yaşına gelmiş işçileri çıkararak genç eleman istihdam eder." Bir de... Bu "paketin" ancak ve ancak, 5084'ün yerini alacak kapsamlı bir teşvik yasasıyla birlikte işe yarayacağı ortak görüşü var ki, insan düşünmeden edemiyor: İstihdam kanunla artabilseydi, Türkiye'de işsiz kalır mıydı?