İstihdam piyasasında part-time aydınlanması

Emrah LAFÇI
Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası [email protected]

İstihdam piyasasına ilişkin veriler ve hesap­lamalar zaman zaman kafa karıştırıcı olabili­yor. TÜİK, gerçekleştirdiği anketler sonucu her ay istihdam verilerini bizlerle paylaşıyor.

Bu kapsamda hafta başında Nisan ayı istihdam ve­rilerini aldık. Manşet rakamlarda çok büyük bir değişiklik olmamakla birlikte “Zamana Bağlı Eksik İstihdam” başlığında ciddi bir oyama var. Bu alt başlığın ne demek olduğuna ve bizim için öneminin ne olduğuna bakalım.

İşsizlik oranı Nisan ayında %8.5 geldi. Bu ra­kam Mart’a göre %0.1’lik bir düşüş olduğunu gösteriyor. Nasıl ölçülüyor peki? Ülkemizdeki toplam nüfus içinde 15 yaş ve üzerinde olanlar içinden okulda, hapishanede, kışlada vs olanla­rı çıkardığımızda 15 yaş üstü kurumsal olmayan nüfusu buluyoruz. Yani bizim ana kütlemiz bu kadar, 65.8 milyon kişi. Peki bizim işgücümüz bu kadar diyebilir miyiz? İşte onu diyemiyo­ruz.

Çünkü bu kişilerin içinde çalışmak isteme­yenler, iş aramayanlar, çalışamayacak durumda olanlar vs var. O zaman sadece emek arz eden ya da emeğini arz etmek isteyen kişileri alma­mız gerekiyor. Bu kişilerin toplamı da 35.7 mil­yon. Yani emek arz edebilecek durumda olan­ların sadece 35.7/65.8 = %54.2. Buna işgücüne katılım oranı diyoruz. Diğer bir ifadeyle 30.2 milyon kişi çalışmak istemiyor. Bu son derece yüksek bir oran. (Kadınlarda işgücüne katılım oranı %36.6 olduğunu hatırlatayım, belki de ilk bakılması gereken yerlerden biri burası.)

30 milyonu çalıştıramıyoruz

Zaten 65.8 milyon kişiden 30.2 milyonunu çalıştıramıyoruz. Peki çalışmak isteyen yani iş­gücünü oluşturan 35.7 milyon kişiden kaçı ça­lışabiliyor. 32.6 milyonu. Yani bu rakam Türki­ye’deki istihdam edilen kişilerin toplam sayısı. (Kendi işini yapanlar da bu sayıya dahil) İstih­dam edilen kişilerin sayısını 15 yaş üstü kurum­da olmayan nüfusa oranladığımızda da istih­dam oranını buluyoruz. 32.6/65.8 = %49.5. Asıl üretimde dikkate alınması gereken sayı bu. Bu oranı artırmak temel hedeflerden biri olmalı. Geriye kalan yaklaşık 3 milyon kişi çalışmak is­temesine rağmen çalışamıyor. İşte bu gruba iş­siz diyoruz. İşsizlerin de işgücüne oranlanma­sıyla işsizlik oranını buluyoruz. 3/35.6 = %8.5.

Alternatif işsizlik oranları

Dikkat ederseniz hesaplama gereği işgücüne katılım oranı artsa ve biz şimdiki gibi bu kişi­lere iş bulamasak işsizlik oranı çok yükselecek. Çünkü paya ve paydaya mutlak olarak aynı sayı­ların eklenmesi pay daha küçük olduğundan ni­hai oranı yukarı çekecek.

TÜİK buna benzer bir hesaplamayı bizim için yapıyor. İşgücünde ol­mayan fakat; iş arayan ve kısa süre içinde işbaşı yapabilecek durumda olmayanlarla, iş arama­yan ama çalışma isteği olan ve kısa süre içinde iş başı yapabilecek kişileri “potansiyel işgücü” olarak tanımlıyor. Bu grubun önemli bir kısmı iş aramış ama bulamadığı için ümidini yitirmiş ve artık iş aramayanlardan oluşuyor.

TÜİK’in verilerinden yola çıkarak yaptığım hesaplama­da bahsettiğim potansiyel işgücünün yaklaşık 3.7 milyon kişi olduğunu buluyorum. Demek ki işsiz sayısından daha fazla “potansiyel işsiz”le­rimiz var. Zaten bunları da dikkate aldığımızda işsizlik oranı bir anda %17.1’ yükseliyor.

Bir de “zaman bağlı eksik istihdam” var. Bun­lar da haftalık 40 saatten az çalışan ama imkan olsa daha fazla çalışırım diyenler. Part-time ça­lışanlar bu grubun önemli bir kısmını oluştu­ruyor. Bu grup normalde istihdamın içinde. Sa­yıları da 4 milyon. Eksik istihdam ve işsizlerin toplamını işgücüne oranlarsak %19.7 buluyo­ruz. Bu oran Mart’ta %16.1’di. İşsiz sayısında bir artış olmamasına rağmen, eksik istihdamda olanlarda büyük bir artış var. Mart’ta bu grupta­ki kişilerin sayısı 2.7 milyondu.

Atıl işgücü oranı artıyor

Şimdi soru şu; nasıl oluyor da bir ay gibi kısa bir sürede 40 saatin altında çalışan ama imkan olsa daha fazla çalışırım diyen kişi sa­yısı diğer birçok gösterge stabil giderken 1.3 milyon kişi birden yükseliyor? Ya tam zaman­lı çalışanlardan yarı zamanlı çalışanlara ciddi bir geçiş oldu.

Ya da geçtiğimiz ay yarı zaman­lı çalışan ve halinden memnun olan bir grup bu ay “tam zamanlı çalışsak daha iyi olacak” aydınlanması yaşadı. İlk ihtimal daha yüksek ama yine de izaha muhtaç bir veri. Nisanda martaa göre işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık or­talama fiili çalışma süresinin 0.6 saat artarak 44.3 saate yükseldiğini dikkate alırsak veri bir miktar daha garip bir hal alıyor.

Eğer veri doğruysa toplam üretim kapasite­sinde bir düşüş anlamına geldiğini de not ede­lim. Zira hem eksik istihdamı hem de potansi­yel işgücünü dikkate alan “atıl işgücü oranı” da %24.1’den %27.2’ye yükseldi. İstihdam piyasa­sında güneşli günlerin sonuna doğru geldiğimi­zin sinyalleri geliyor olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar