İstihdam önemli ama herşey değil
Yarın açıklanacak olan tarım dışı istihdam (TDI) verisi elbette önem taşıyor. FED’in sağladığı istihdam hesap makinesini kullanırsak 2013 sene sonu hedefinin üst bandı olan 7.3% (altı da 7.2% zaten) seviyesinin yakalanması için kalan 7 aylık dönemde, 63.4%lük katılım oranının değişmeyeceği varsayımı ile,ortalama 147,012 kişilik TDI gerekiyor. Bu yarın için piyasa beklentisi olan 165 binin altında bir rakam. Yani FED fazla agresif davranmış görünmüyor.
Ancak ekonominin düzelmesi daha fazla insanı iş piyasasına geri getireceğinden ve cari katılım oranı olan 63.4%ün çok düşük bir seviye olmasından dolayı 2013'ün en yüksek seviyesi olan 63.6%yı kullandığımızda bu kez 208,498 çıkıyor ki bu hem 2013 hem de önceki senelere oranla ciddi yüksek bir rakam ve yakalanması zor olabilir. 2011'de ise katılım oranı 64%'nin üzerindeydi.Katılım oranının 63.6%’e yükseldiğini ve burada sabit kaldığını var sayarak 2014 hedefi olan 6.5%lik alt bandın (FOMC'de bahsedildiği için) 19 ay içinde yakalanması için ise 206,619luk bir ortalama TDI gerekiyor.Kısacası FED’in hedefleri iddialı ancak imkansız değil. Elbette yüksek TDI rakamları piyasada QE bitiyor korkusunu bir kez daha canladıracak. Bu korku yersiz olmasa bile abartılı. Zira daha fazla istihdam sağlayabilen ve daha fazla insanın gelir elde edebildiği bir ekonomi hisse piyasaları için de pozitif. S&P’nin 1540 seviyesine kadar geri çekilmesini bekliyorum ancak sadece tarım dışı istihdam korkuları nedeni ile değil. Aslında TDI sadece Cuma günü etkisini gösterecektir. Pazartesi gününden itibaren ise bilanço dönemi başlıyor. FED bilançosuna ve kredi verilerine baktığımızda son QE’nin tam anlamı ile piyasaya girmediğini ve bankaların fazla rezerevlerinde takılıp kaldığını görüyoruz. Gerek Altında yaşanan gerileme , gerekse QE’ye rağmen 10 yıllık tahvil getirilerinin zaten yükseliyor olması piyasanın, en azından bir kesiminde, ekonomik toparlanmayı çok önceden satın almaya başladığını gösteriyor. Bu doğru ise ilk işaretlerini bilançolarda görmemiz gerek. Ancak özellikle global şirketlerin performansı öne çıkacaktır. Zira Avrupa piyasası tam toparlanamadığı gibi şirketlerin Çin’de gösterdiği performans da hayal kırıklığı yaratabilir. Şirket karlarının GDP’ye oranının rekor seviyelere gelmiş olması ise kaygı verici bir gelişme. Zira ücretlerin payı da tam aksi bir seyir içinde ve bu dengesizlik finansal olarak da sosyal olarak da sürdürülemez.