İstifa olayında duygusallığa yer yoktur
Olay-1
İstifa etmiştim; bir bankaya geçiyordum. Veda etmek için Holding'in patronuna çıktım. “Arkadaş, seni sevmiştik. Kalsan, iyi olurdu. Ama insan kendi hayat hikâyesini kendi yazar. Sen kararını vermişsin bir kere. Seni caydırmak zor olur. Bir bankaya gittiğini duydum; hayırlı olsun. Ama unutma bizim de bir bankamız var” dedi. Vedalaştık, ayrıldım. Ayrıldığım bu yerle hep iyi ilişkilerim oldu.
Olay-2
Bir sertifika programında ders veriyordum. Bir katılımcı geldi “Hocam size bir şey danışmak istiyorum” dedi. Başka bir şirketten iş teklifi almıştı ve kabul etmişti. Maaşı artacaktı. “Daha iyi imkânlarım olacak” dedi. Ancak şöyle bir sorunla karşılaşmıştı: “Yerime gelecek kişiyi eğitmemi, öyle ayrılmamı istiyorlar. Halbuki ben hemen bu yeni işe geçmek istiyorum. Ne yapayım?” Ben de sordum “Bu eğitim ne kadar sürer? Yeni işte seni ne kadar acil bekliyorlar?” Katılımcı “10 gün gibi. Yeni firma sorun çıkarmaz” dedi. Ben de “O zaman bu eğitimi vermen iyi olur. Hem dünyanın bin-bir türlü hali var. İyi ilişkilerle ayrılmış olursun” dedim. Katılımcı “Tamam Hocam” dedi, yerine geçecek kişiye eğitim vermek üzere kaldı. Sonra da yeni şirketine geçti.
Aradan bir aydan kısa bir süre geçmişti. Tekrar yanıma geldi, gülüyordu. “Hocam, biliyor musunuz neredeyim şimdi?” dedi. Ben de “Hayır ola, başka bir iş teklifi mi aldın?” diye sordum. “Yok Hocam. Eski şirketimdeyim. Yeni gittiğim şirkette işler umduğum gibi gelişmedi. Evet, parası daha iyi idi. Ama bu şirketin kültürüne uyamadım. Tekrar eski işime döndüm. İyi ki sizi dinlemişim, ilişkilerimi bozmamışım.”
İstifa olayı
Bir kişi işe alındığında işverenle işgören arasında bir ilişki başlar. Her iki taraf da bunu özgür iradeleri ile gerçekleştirir. İstisnalar hariç, bu zoraki bir evlilik değildir. Bu karşılıklı “kazan-kazan” ilkesine dayanan bir ilişkidir. İki taraf da kendi menfaatlerine uygun olacağını düşündüğü için bu birlikteliğe imza atar. Peki, istifa ne zaman olur? İşgören, artık bu ilişkinin kendi çıkarına uygun düşmediğine kanaat getirdiğinde, karşısına daha iyi fırsatlar çıktığında veya artık çalışmak istemediğinde istifasını verir. İşte bütün mesele de orada başlar.
İşveren tarafı, bazen bu istifa olayına çok duygusal bakar. Bir “ihanet” olarak algılar. Bazen patronların şöyle konuşmalara tanık olmuşumdur “Geldiğinde bir hiçti. Her şeyi burada öğrendi. Şimdi palazlandı, ayrılıyor nankör.” Kurumun sahibi olarak patronların böyle duygusal davranmalarına gülümseyerek bakabilirsiniz. Ama profesyonel yöneticilerin de, profesyonelliklerini unutarak, istifalar karşısında “Kraldan çok kralcı” kesilmelerini hiç anlamam. Patronlara da haksızlık yapmak istemem. Yukarda birinci olayda sözünü ettiğim patron Rahmetli Sakıp Sabancı idi. İstifayı, kendisine yapılan bir ihanet olarak yorumlamamış; tam bir profesyonellik ve sevecenlikle karşılamıştı. “Bizim de bir bankamız var” derken kapıyı da açık bırakmıştı.
Çoğu kez, işgören tarafı da istifa ederken gereken profesyonelliği gösteremez. Belki çalıştığı kurumla sorunları olmuştur. Yeni işi bulunca, “İşte ben gidiyorum, buralar kalsın” sizlere türküsü eşliğinde içindeki birikmiş hınçları dökmeye kalkar. Ya da “İkinci bahar yaşıyor ömrüm” şarkısı eşliğinde uçarılık gösterebilir. Halbuki bilmez ki onun gitmesi ile kurum batmaz. Her zaman yeri doldurulabilir. Her şeyden önemlisi hayat devam eder. Ve bir gün o kurumla yollar kesişebilir. İyi ilişkilerle ayrılmak, iyi ilişkileri sürdürmek, işgörenin her zaman yararınadır. Yukarda anlattığım ikinci olay buna güzel bir örnektir.
Sonuç
İş dünyasında ilişki önemlidir. İyi ilişki her zaman tarafların yararınadır. İlişki bozulurken de taraflar uzun dönemli düşünebilmelidir. Yollar yeniden kesişebilir. Kubbede bırakılan hoş seda her zaman bir “artı” olarak tarafların hanesinde kalır ve gün gelir işe yarar. İstifa olayında işveren de, işgören de konuya profesyonel soğukkanlılığı ile bakmalıdır. Duygusallık, iş dünyasında zararlıdır.