İstenmeyen misafir, Kriz!

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ [email protected]

 

Kapı aralandı, ha geldi ha gelecek derken, istenmeyen misafir başını içeri uzattı!

KOBİ ölçeğindeki işletmelerimiz, iç piyasanın verdiği sıkıntıları ihracatla aşmanın yollarını zorlayıp, eskilerin deyimiyle "kuvveden fiile" başka bir deyişle "düşünceden eyleme" geçmişken, nedir bu piyasalardaki toz, duman.

"ABD ekonomisindeki sarsıntılar bizi fazla etkilemez, onlara ihracatımız çok fazla değil" diyen yorumcuları bile şaşırtan biçimde Avrupa'da da hiç zaman geçirmeden ortaya çıkan kriz bizi nasıl etkileyecek?

Rivayet muhtelif!

Siyasetçilerimizden başlayarak, ekonomistlerimize, iş adamlarımızdan akademisyenlerimize kadar geniş bir yelpazede, herkes bir şeyler söylüyor. Geleneksel söylemimiz "bize bir şey olmaz" deyiminden başlayıp, "aman batak vermeyin" ifadesine kadar çeşidimiz bol.

İyi de, adı kendisini vurgulayan bizler, küçük ve orta boy işletmeler, bu ortamda ne yapacağız? Kendimizi bu çalkantılardan uzak tutamayacağımıza göre, etkilenmemizi en aza nasıl indirgeyeceğiz.

Kuşkusuz, her işletme kendi koşullarını ve özgün yapısını göz önüne alarak, krizi göğüsleme politikalarını oluşturmalıdır. Burada, bu dar mekanda aspirin mantığında çözüm önermek şüphesiz ne akılcı, ne uygun ve ne de mantıklı olur.

Ancak özgün konumuz ihracata dönecek olursak, zaten sert olan rekabet koşullarının, giderek daha da keskin bıçağa dönüşeceğini söylemek, pek de kehanet sayılmaz. Hazır bizler de ihracata ısınmış ve ülkemiz ihracat rakamlarının yukarı çıkmasını (her ne kadar KOBİ ihracat payları yeterli olmasa da) keyifle izlerken, bir de bununla mı uğraşacağız?

Misafir geldi, evde olduğumuzu biliyor ve kapıyı araladı. Çocuğu öne sürüp "annemler evde yok" dedirtip, olayı savuşturma şansımızsa hiç yok.

Son zamanlarda aklı ve mantığı önde olan, başka bir deyişle "akil " insanların bir söylem birliği var; "krizi fırsata nasıl çeviririz."

Rekabet gücümüzü güçlendirdiğimiz takdirde, hem bu kriz sürecinden daha yumuşak bir biçimde geçme olanağımız olur, hem de ileriye dönük olarak ek tedbirler geliştirebiliriz. İhracatçı olarak yapmamız gereken (değerli yazarımız Sn. Rüştü Bozkurt'un da sütununda değindiği gibi) hedef pazarlarımızdaki rakiplerimizden hangi üretim alanlarını kendimize çevirebileceğimiz konusunu masaya yatırmaktır.

Örnekleyecek olursak; Alman üreticisi bu krizden etkilenip ürettiği bazı ürünleri kısmen veya tamamen dış kaynaklardan temin etmek isteyebilir. Şimdi bunu yapanlar yok mu? Elbette var, ancak bu imkanlar daha da çoğalacaktır. Eğer, başka bir Avrupa Birliği üreticisi ihtiyaçlarını yine herhangi bir AB tedarikçisinden karşılıyorsa, koşulların zorlamasıyla farklı seçenekler arayacaktır.

İşte bu aşamada vereceğimiz karar, iki ucu keskin bir bıçak gibi büyük bir dikkatle ele alınmalıdır. Zira yoğun rekabet, kâr marjlarını sürekli aşağı çekmektedir. KOBİ'ler ihracatta en etkin oldukları veya olabilecekleri ürünleri seçip onlara yönelmelidir. Bu kararı verirken en etkili destekçimiz, verimliliğimizin artırılması olacaktır. Kuşkusuz verimlilik hep ön planda olmuştur. Ancak kârların makul seviyelerde olduğu durumlarda buna pek de itibar edilmediği de bir gerçektir. Var olan yeterliliklerimizin yanı sıra, krizden korkup, yatırım yapmaktan da çekinmemeliyiz. İşin yönünü iyi tahmin edip, bağlantıların sağlam tutulması halinde yapılacak yatırımlar, işletmeye ciddi bir ivme kazandırabilir. Önemli olan hedeflediğimiz ihracat pazarlarımızda açılabilecek yeni olanakların neler olabileceğini kestirebilmektir.

Kendi olanaklarımızı abartmadan ele alıp, etkin olabileceğimiz zeminleri kollamalıyız.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019