İşteki ilk günü hatırlanacak bir gün yapınız
Her yerde kar vardı
Yıllardan 1987, günlerden karlı bir gündü. “Her yerde kar var”dı. İşteki ilk günüm olacaktı. Olacaktı diyorum, çünkü işe gitmek sorun olmuştu. Arabam kar altında kalmıştı. Hadi arabayı çıkardım diyelim; ama araba parkı açık değildi, yola çıkamayacaktım. Taksi ile giderim diye düşündüm. Fakat “güzel hava dostu” taksiler de meydanda yoktu. Tek seçenek, ana yola kadar yürümek kalmıştı. Nasılsa toplu taşıma araçları çalışır diye düşünmüştüm. Otobüsler çalışmasa da cesur minibüsler yolda olmalıydı. Ama bu da kros kayağı (Cross-country skiing) yapmak gibi bir şeydi. Gideceğim yol, düz yol değildi; yokuşlar inip çıkacaktım. Yürümeğe karar verdim.
Ulaşım konusu açıklığa kavuşmuştu. İşin giyim kuşam kısmı kalmıştı. O da önemli idi. Çünkü işteki ilk günümdü. Düzgün bir kıyafetle gitmeliydim. Ama bir sorun vardı. Bu karda yürüyünce en azından pantolonum ıslanacaktı. Bir kış gününde de ıslak pantolonla oturmak da sağlıklı olmayacaktı. O dönem işe serbest kıyafetle gitmek uygulaması da yoktu. Evet bu, çözülmesi gereken bir sorundu. Bu sorunlara çözüm bulmak konusunda kadınların eline kimse su dökemez. Eşim “Her aklımı sana mı vereyim? Yürürken kot pantolonu giyersin. Diğer pantolonu da katlar çantaya koyarız. Oraya varınca değişirsin; kot pantolonu da bir yerde kurutursun. Dönüşte yine kotu giyer gelirsin” dedi. Sorun çözülmüştü.
Yola çıktım. Düşe kalka ana yola vardım. Tahmin ettiğim gibi kamikaze minibüsler çalışıyordu. Onlardan birisine atlayıp işyerine vardım. Kar herkesi etkilemişti. Birlikte çalışacağımız yönetici daha işe gelmemişti. Genel müdür katına çıktım. O da gelmemişti. Ama Özel Kalem Müdürü yerinde idi. Beni tanıdı ve sıcak bir biçimde “Buyurun Uğur Bey” dedi. Ancak paltomu çıkarınca kıyafetime hayretle baktı. Çünkü kıyafetim tam anlamıyla “altı kaval, üstü şeşhane” idi. Altta kot pantolon ve üstte ceket. Bir de papyon, tabi. Durumu anlattım ve sordum “Islak kotumu çıkarmalıyım. Bunu nerede yapabilirim?”. Özel Kalem Müdürü hikayemi duyunca yüzündeki hayreti kayboldu, gülümseyerek yandaki kapıyı gösterdi. “Burada değiştirebilirsiniz. Yönetim kurulu toplantı odası” dedi. Teşekkür edip gösterilen odaya girdim. Büyük bir oda idi. Ancak üç kapısı vardı. Ama kapıların üstünde de anahtarları. Bir mühendis olarak tedbiri elden bırakmamalıydım. Birinci kapıyı kilitlemiştim ki, Özel Kalem Müdürü girdiğim kapıdan başını uzattı. “Uğur Bey merak etmeyin. Diğer odalar da boş, kimse açmaz” dedi. Ben de itiraz etmedim, “Tamam” dedim. Yine de tedbiri elden bırakmamak adına üç kapıyı de kilitledim, ama sessizce. Çantamdan kumaş pantolonu çıkarıp masa üstüne koydum. Sıra ıslak kotun çıkarılmasına gelmişti. Yağlı güreş pehlivanlarının kispetlerini çıkarması gibi biraz zorlandım. Tam başarmıştım ki, odanın iki kapısı da açılmak üzere zorlandı. Sanırım temizlikçi kadınlar toplantı odasını temizlemeğe gelmişti. Mühendis tedbirliliği işe yaramıştı.
Bir saat sonra yöneticim işe geldi. Olayı anlattım, güldü “İlk günün unutulmaz olmuş” dedi. Ben de “Eğer kapıyı kilitlemeseydim, banka için de unutulmaz olacaktı. Bir insan kaynakları yöneticisi pantolonsuz yakalanacaktı” dedim.
Bir yorum
Bir şeye iyi başlamak önemlidir. Onun için işteki ilk gün büyük değer taşır. İşe yeni giren kişinin kafasında bir sürü soru vardır: Bu yeni maceram nasıl olacak? Aldığım riske değecek mi? Acaba burası nasıl bir yer? Kolay alışacak mıyım? Çalışacağım insanlar ne tip insanlar? Acaba beni kabul edecekler mi? Beni sevecekler mi? Ben onları sevecek miyim? İşte, işyeri bu soruları olumlu cevaplayacak biçimde bir karşılama yapmalı ve kişiye ilk günü böyle yaşatmalıdır.
İşe yeni başlayan kişi, aldığı kararın doğru olduğunu ilk günden hissetmelidir. Bunu da sağlayacak olan sıcak insan temasıdır. “Bizim de senin gibi birisine ihtiyacımız vardı. İyi ki seni bulduk. Bundan çok mutlu olduk. Biz de iyi insanlarız. Sen de bizi seveceksin” mesajının her davranışla verilmesi gerekir.
İşe yeni giren kişinin ilk gününü hatırlanacak bir gün yapınız.