İşte bütün mesele bu!
Dönem dönem yaşanan felaketler, toplum vicdanını yaralayan cinayetler, sosyal medyada yer bulan adaletsizlikler ve medyanın ilgi gösterdiği mağduriyetler için aksiyon almak konusunda ne kadar hızlı hareket ediliyorsa, rutin tedbirler yasal önlemler ve adalet mekanizması o kadar ağır işliyor. Peki, hafızalarınızda taze olduğunu düşünüyorum, İnegöl’de yaşanan fabrikaların yangınını hatırlayacaksınız.
İlk anlarda ekranlara düşen “İnegöl OSB’deki bir fabrikada başlayan yangın 10 fabrikaya sıçradı” başlığı korkunç bir haberdi. İnegöl OSB Başkanı Zeki Şahin ile yaptığım görüşmede fabrikaların OSB alanının dışında olduğunu öğrendim.
İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban ise telefonda 110 bin metrekarelik büyük bir fabrikanın bölüm bölüm fabrikalara kiraya verildiğini, içeride başlayan yangına müdahalede bu yüzden zorlandıklarını anlattı. Gece İTSO Başkanı Yavuz Uğurdağ da görüşmemizde bilgileri teyit ederek, yanan fabrikalardaki durumu aktardı.
Ve kamuoyu, yangının OSB dışında tek bir kapalı alanda yer alan fabrikalarda çıktığını dunya.com'daki haberimden öğrenmiş oldu. Gerçi birkaç gün “OSB'deki fabrikalar” repliğini ısrarla kullananlar oldu, fakat konu gündemden aynı hızla düşmüştü bile.. Oysa İnegöl, ülkemizin ekonomik büyüklük bakımından pek çok ilini geride bırakıyor, Türkiye 17'ncisi. 1,5 milyar dolar ihracat yapıyor. 1 milyar dolar ihracat fazlasıyla da 8. sırada, cari açığımızın düşmesine destek veriyor.
Yangın sonrasında Bakan Yardımcıları, KOSGEB yetkilileri yangında mağdur olan fabrika sahipleri ile İTSO'da buluştular ve devlet babadan gelebilecek destekler, talepler konuşuldu. SGK, vergi gibi ödenmesi gereken prim ve tahakkukları 1'er yıl ertelendi. KOSGEB 1,5 milyon liralık bir destek verecek fakat oldukça yetersiz bir rakam olduğu konuşuluyor. Tabii bu destekler 1 milyar liranın üstünde kaybı olan mağdurların üretim yapar, ihracat bağlantılarını karşılar hale gelmesine ne kadar katkı verir takdirinize bırakıyorum. Fakat asıl mesele aslında gene ortada duruyor.
Sadece İnegöl’de değil pek çok kentte ve Bursa’da büyük fabrikalar holler halinde bölünerek kiraya veriliyor. Fabrikalarında yaptıkları üretim rantabl olmaktan uzaklaşınca, ithalat cazip hale gelince, inşaatçılık daha çok kazandırınca, menkul gelirler, faaliyet dışı kârlar faslı daha iyi getiri sağlayınca fabrika patronunun önünde başka seçenek kalmıyor sanırım. Ama sistemin yasal boşluklarından istifade ile, İnegöl yangınında gördüğümüz gibi yönetmeliklere uyulmadan tek çatı altında bitişik farklı fabrikalar ve üretimler çözümü büyük yaralara yol açıyor, temenni etmem ama açacaktır da.
İnegöl’deki sanayicilere verilecek destek, farklı felaketleri önlemeye yetmeyecek. Kentlerdeki bu tip fabrikacıklardan oluşan fabrikalar tespit edilmeli, yasa ve yönetmeliklere uygun hale getirecek önlemler alınmalı. Yetkililere soralım, bu tespite başlandı mı ya da niyet edilip ajandalarda yer aldı mı? Hamlet gibi de bağlayalım; işte bütün mesele bu!