İşte AB'ye bir vize mührü değil, ne kadar uzak olduğumuzun resmi

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Yıllar önce "Artık tam üyeliğin yolu açıldı" diye gündüz gözüyle havai fişek de attık; "Olmayacak duaya amin denilmez" diyen atalarımıza inat edercesine bu yıl ortasında vizelerin kalkacağı müjdesini de verdik. 

Bir ara sandık ki AB'ye bir vize mührü kadar yakınız artık. Aslında pek sanmadık da, vatandaşın öyle düşünmesini istedik. Oysa vize mührü, halen AB ülkelerinin elinde ve kullanmaya hiç mi hiç niyetleri yok. 

Gündem zengini Türkiye için bir ara "vize kalkıyor" diye düşünülmesinin önemi de yoktu, unuttuk bile onu, şimdi yeni gündemlerin peşinden sürükleniyoruz.

Gerçekler başkaları adına söz vererek değiştirilemiyor. AB bizi alıyor mu, almıyor ve almayacak da. Bunu biliyoruz da, bilmezden geliyoruz. Aynı durum vize için de geçerli. AB'nin vizeyi hele hele yakın zamanda öyle sınırsız biçimde kaldırmayacağını pekala biliyoruz.

Bunun niye böyle olacağını dün TÜİK'in açıkladığı verilerde bir ölçüde görmek mümkün. AB ile aramızdaki siyasi yaklaşım sorunları, nüfusumuzun fazlalığı gibi sorunlar bir yana, çok ciddi bir de ekonomik uçurum var. 

Yoksuluz

2015 yılı itibariyle AB28 ortalamasında 100 olan satınalma gücü paritesi Türkiye'de yalnızca 53 düzeyinde. Bizden daha kötü durumda olan ülkeler de var neyse ki. O ülkeler hangileri mi, sıralayalım: "Bulgaristan, Karadağ, Makedonya, Sırbistan, Arnavutluk ve Bosna-Hersek."

Türkiye olarak bu ülkeleri geride bırakmayı yeterli görüyorsak, sorun yok!

Fiili tüketim düzeyimiz, 58, fiyat düzeyimiz de 55. Bu iki göstergede de AB28 ortalamasının 100 olduğunu belirtelim.

Yani hem gelirimiz düşük, hem tüketimimiz, hem de fiyatlarımız. Ama, genelde fiyatlar düşükse de, bazı temel tüketim mallarında fiyatlar pek de ucuz değil. Hatta Avrupa ortalamasından pahalı satılan temel ürünler var.

Süt, peynir ve yumurta

Türkiye'de gıda ve alkolüz içecek fiyatlarına ilişkin endeks 90 düzeyinde ve bu düzey, AB28 için 100 olan ortalamaya çok yakın. Gıda ve alkolsüz içecekler aslında 12 alt kalemden oluşmakla birlikte Eurostat bu alt kalemlerin yalnızca 3'ünü açıkladığı için TÜİK de bu alt kalemlerle yetinmek durumunda kalıyor. 

Bu alt kalemlerden ekmek ve tahılların düzeyi 71, et düzeyi ise 72 düzeyinde. Yani bu ürünler Türkiye'de AB ortalamasından daha ucuza satılıyor. 

Ancak, süt, peynir ve yumurtada durum değişiyor. Bu alt grupta fiyat düzeyi 122. Türkiye, süt, peynir ve yumurtayı en pahalı satan sekizinci ülke. Bu ürünlerin fiyatı İtalya, Finlandiya, İngiltere, İsveç, Belçika, Avusturya, Portekiz, İspanya ve Hollanda gibi ülkelerde bile Türkiye'den daha düşük.

Alkollü içecekte bronz madalya 

Türkiye, Avrupa'da alkollü içecekleri en pahalı satan üçüncü ülke durumunda. AB28 ortalaması 100 olan alkollü içki fiyatlarında ilk sırayı 250 ile Norveç, ikinci sırayı 226 ile İzlanda alıyor. Üçüncü sırada ise 190'lık fiyat endeksiyle Türkiye bulunuyor.

Tütün ürünlerinde ise Türkiye'deki fiyatlar görece düşük. AB28 ortalaması yine 100, Türkiye'deki tütün ürünlerinin fiyat endeksi ise 48 düzeyinde.

***

Bunlar aslında, Türkiye ile AB'yi kıyaslamada çok küçük ve önemsiz sayılabilecek ayrıntılar. Yaşam kalitesiyle, demokratik haklarla ilgili öylesine çok farklılık bulunabilir ki, tüketimin de, fiyat düzeyinin de, gelir düzeyinin de pek bir önemi kalmaz. Sonuçta bunlar ekonomik veriler ve bir çırpıda değilse de zaman içinde bir şekilde halledilebilir. 

Ama ya bazı konulardaki zihniyet farklılıklarımız. Kastımız din farklılığı değil tabii ki. O da önemli bir etken kuşkusuz ama asıl sorun başka. Eğitim sistemimiz en tipik örneklerden. Bakınız bizim eğitim sistemimiz normal bir okulda okuyan kimseye bir yabancı dili bile öğretemiyor. Yıllar yılı bunun üstesinden gelemediğimiz gibi, şimdi de her geçen gün sayıları artan üniversiteli işsizlerimiz var. 

Ve biz bu koşullarda Avrupa'nın kapısındayız ve kabul edilmeyi bekliyoruz...

catsfawfafawfaw.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar