İstanbul’da konut sahipliği: Hayal mi, gerçek mi?

Prof. Dr. Ali HEPŞEN
Prof. Dr. Ali HEPŞEN ali.hepsen@dunya.com

İstanbul…Kimine göre fırsatlar şehri, kimi­ne göre yaşam mücadelesinin en çetin geç­tiği metropol. Barınma, bu mücadelede en bü­yük savaş alanlarından biri. KONUTDER’in yeni araştırması, İstanbul’da konut talebini belirle­yen mikro faktörleri gözler önüne serdi.

Çarpıcı sonuçlar var: İnsanlar konutu sadece bir barın­ma aracı değil, aynı zamanda bir yatırım, bir gü­vence, bir statü sembolü olarak görüyor. Peki, bu hayal ne kadar erişilebilir?

Kiracı olmak mutsuzluk kaynağı

Araştırmanın en dikkat çekici sonuçlarından biri, kiracı olmanın bireyler üzerinde yarattığı mutsuzluk. Kiracı olanların %79,9’u bu durum­dan memnun değil. En büyük sebep, kira fiyatla­rının her geçen gün artması ve barınma krizinin kapıda olduğu gerçeği. Düşük gelir gruplarında bu endişe daha da büyük. Gelecekte barınma soru­nu yaşayacağını düşünenlerin oranı %34,7. Yok­sul-alt gelir grubunda ise bu oran %74,8’e çıkıyor.

Bu tablo, konut sahipliğinin yalnızca bir ya­tırım değil, aynı zamanda toplumsal huzur açı­sından da kritik bir konu olduğunu gösteriyor. İnsanlar, kendilerini güvende hissetmek istiyor ve bunun en önemli unsurlarından biri de bir ça­tıya sahip olmak. Ancak, bugün İstanbul’da bir ev sahibi olabilmek, ortalama bir gelirle neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda.

Gençler konut sahibi olmaktan vazgeçmiyor

Pandemi sonrası dünya genelinde “Gençler artık ev sahibi olmayı umursamıyor” söylemi hâ­kimdi. Ancak Türkiye’de durum farklı. Bu araş­tırma, gençlerin hâlâ konut sahibi olma hayalini koruduğunu gösteriyor. Beş yıl önce gençler için konut sahibi olmak 4. öncelikken, bugün 2. sıraya yükselmiş. Üstelik bu hedefe ulaşmak için uzun vadeli borçlanmayı, hatta arabasını satmayı bile göze alan bir nesil var.

Peki, gençler bu hedefe ulaşabilecek mi? Bu­gün ortalama bir konut almak için gereken biri­kim, ortalama bir maaşla çalışan bir birey için neredeyse imkânsız. Yüksek faiz oranları ve hızla yükselen konut fiyatları, bu hayali her geçen gün daha da uzaklaştırıyor.

Konut yatırımı hâlâ cazip mi?

Ekonomik kriz dönemlerinde en çok soru­lan sorulardan biri şu: “Konut hâlâ iyi bir yatı­rım aracı mı?” Araştırmaya göre, katılımcıların %81,1’i konut yatırımını mantıklı buluyor. An­cak ilginç bir veri var: Alternatif yatırım araçları arasında en fazla tercih edilen altın (%46), döviz (%21,8) ve faiz (%17,7) olarak sıralanıyor.

Bu, yatırımcıların konuta alternatif arayışın­da olduğunu gösteriyor. Yüksek fiyatlar ve fi­nansman zorlukları, bireyleri daha güvenli ve likit yatırım araçlarına yöneltiyor. Ancak konu­tun hâlâ uzun vadede bir yatırım ve güvence aracı olarak görüldüğünü unutmamak gerek.

İstanbul’dan göç eğilimi artıyor

Araştırmanın bir diğer dikkat çekici sonucu, İstanbul’dan göç etmeyi düşünenlerin oranının %17,1 olması. En büyük gerekçeler: Trafik, yük­sek yaşam maliyetleri ve kira fiyatları. En çok ter­cih edilen şehirler ise İzmir, Antalya ve Ankara.

Bu sonuçlar, İstanbul’un yaşanabilir bir şehir olma özelliğini giderek kaybettiğini gösteriyor. Artan kira fiyatları ve hayat pahalılığı, orta sınıfı ve gençleri şehri terk etmeye itiyor. Uzun vadede bu trend, İstanbul’un sosyo-ekonomik yapısını da değiştirebilir.

Çözüm nerede?

Görünen o ki, konut sahipliği artık sadece eko­nomik bir konu değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele haline gelmiş durumda. Barınma kri­zini çözmek için bazı kritik adımlar gerekiyor:

-Uygun Finansman Modelleri: Gençlerin ve orta gelir grubunun konut almasını sağlaya­cak uzun vadeli, düşük faizli kredi modellerine ihtiyaç var.

-Kira Kontrolleri ve Sosyal Konut Poli­tikaları: Artan kira fiyatları, düşük ve orta gelir grupları için büyük bir sorun. Avrupa’daki sosyal konut modellerine benzer projeler geliştirilme­si gerekiyor.

-Alternatif Yatırım Modelleri: Kendi önerdiğim gibi, bireylerin küçük paylarla konut sahipliği edinebildiği finansman modelleri ge­liştirilebilir.

Son Söz

İstanbul’da konut sahibi olmak bir hayal mi, gerçek mi? Şu anki tabloya bakarsak, birçok kişi için bu hayal giderek uzaklaşıyor. Ancak çözüm imkânsız değil. Konut politikaları, sadece yatı­rımcıları değil, aynı zamanda gençleri, orta gelir grubunu ve kiracıları da kapsayacak şekilde ye­niden ele alınmalı.

Çünkü barınma, sadece dört duvar arasına sı­kışmış bir konu değil; toplumsal huzurun, eko­nomik istikrarın ve geleceğe dair umutların mer­kezinde yer alıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar