İstanbul’da internet forumu
Brezilya Parlamentosu Alt Meclisi, Mart 2014’te Batı dünyasının en demokratik, en özgürlükçü “sayılacak” internet yasasını (Marco Civil) kabul etti. “Sayılacak” derken: Mevcut koşullarda ve olabildiğince herkesi memnun etmeye çalıştığı için. Yasanın can alıcı noktası: İnternette ağ tarafsızlığı, özel yaşamın gizliliği gibi temel konular yer alıyor.
Ağ tarafsızlığı şu demek: İnternet bir karayolu gibiyse, bu yoldan TIR da, Ferrari de geçer. Ama son zamanlarda, ABD’de bazı şirketler parayı bastırıp, hızlı özel şerit istiyor. Ağ tarafsızlığı olmayacak o zaman. Bunun yasal zemini henüz tartışma konusu.
Brezilya, ağ tarafsızlığını yasaya koydu. DPI denilen, “derin paket muayenesi” dinleme-gözleme-gözetleme türü işleri de yasakladı. İfade özgürlüğü, bir insan hakkı olarak yasaya girdi. Uygunsuz içerik, mahkeme kararıyla kaldırılacak. Bir devlet memuru, kafasına göre veya aldığı yüksek emirle içerik yasaklayamayacak.
Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff , Brezilya’da üretilen verinin, ülkedeki sunucularda saklanmasını da yasa kapsamına almak istedi ama bu olamadı. Yine de yasa, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) türü “büyük kulak” işlerine karşı sağlamlaştırıldı.
Bütün bunlar, iki yıl boyunca açık, katılımcı, üstelik online süren tartışmalarla sonuca bağlandı. Kullanıcılar fikrini söyledi. STK’lar, telekomcular, kamu sektörü, özel sektör, herkes... Bütün bu çorbayı taşırmadan, tadını tuzunu kaçırmadan lezzetini korumak, bir katılımcı demokrasi örneği oldu.
Bu tür işleri İzlanda, Finlandiya gibi ıssız, tuzu kuru ve yüksek eğitimli ülkelerde yapmak kolay. Ama Brezilya gibi Rio’lu, Sao Paolo’lu, Amazon’lu deli dolu 200 milyonluk muazzam bir memlekette yapılabilmek büyük büyük bir başarı. Bu arada Şili’nin hakkını yedik: Ağ tarafsızlığı kavramını internet yasasına ilk koyan, Şili’ydi. Onu, AB’de bir ilk olarak Hollanda izledi. Brezilya’daki yeni yasa ise çok daha kapsamlı.
Nasıl oldu da Brezilya gibi “çevre” bir ülkede bu kadar özgürlükçü (“olabildiği kadar”) bir internet yasası ortaya çıktı?
Her ülkenin kendi tarihsel, ekonomik, sosyal, psikolojik DNA’sı var. Her ilerleme veya gerileme, bu DNA’ya göre oluyor veya olmuyor. Brezilya 1964-1985 arasında askeri yönetim altındaydı. Ama bu dönemde ekonomik bakımdan parlamaya başladı. Bugün BRIC denildiğinde baştaki “B” harfi Brezilya demek. Askerden sonraki dönem ise Brezilya için yeniden doğuş oldu. Sendikacılıktan devlet başkanlığına uzanan Lula’dan sonra, yine İşçi Partisi’nden, ülkenin ilk kadın cumhurbaşkanını seçecek kadar yenilikçi bir ülke burası. “Devlette Saydamlık Portali”ni açmış ve işletiyor olması bile tek başına bir e-devlet yenilikçiliği (transparencia.gov.br.)
Brezilya, devrimsel Marco Civil yasasından bir ay sonra yine internetle ilgili bir uluslararası konferansa ev sahipliği yaptı: NETmundial toplantısı, “Ne olacak bu internetin hali?” sorusuna yanıt arıyordu.
İnternet kullanan ülke sayısı arttıkça, sorunlar da artıyor. İnternetin kurucusu ABD, her ne kadar internetin sahibi ve yöneticisi olmadığı halde, eli mahkum, kader kısmet, internetin “bir tür bakıcısı” rolünü 1998’de üstlendi. İnternetin küresel alan adlarını veren tuhaf isimli, İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu’nu (ICANN) kurdu. Ama kimseye yaranamadı. Her önüne gelen, internette Amerikan egemenliğinden yakınır oldu. Neticede Obama Yönetimi, “Yetti gayri, alın interneti nasıl isterseniz öyle yönetin” deyiverdi. NETMundial’de bu soruna çözüm arandı, elbette bulunamadı. Konu, İstanbul’da 2-5 Eylül’de yapılacak İnternet Yönetişim Forumu’na (Internet Governance Forum) devredildi. Buradan da çözüm çıkacağını ummak safl ık olacak.