İstanbul'da bir "butik" cerrahi hastanesi ki, "kepaz

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR yavuz.dizdar@dunya.com

İstanbul Fulya'da bir cerrahi hastanesi var, "butik hastane" konseptine göre yapılmış. Hastanenin butiği nasıl olur demeyin, temiz özenli bir mimari, personel güler yüzlü, görünüşte "tam teşekküllü", lakin içinde doktor yok. Anlatayım meseleyi.

Geçtiğimiz hafta cuma günü İstanbul Erkek Lisesi'nden bir kardeşimiz, daha doğrusu sınıf arkadaşımız buraya yatırıldı. Bizim bu hastaneye girmişliğimiz yoktur ama hep önünden geçer dururuz. "Aman" denilince elbette hemen koşup baktık. Arkadaşımızın pankreas kanalının ağzında bir sorun var ve ERCP denilen işlem yapılmış, yani endoskopik olarak bölge incelenmiş ve biyopsiler alınmış. Yapılanlarda bir kusur yok. Lakin ikinci telefon akşam geldi, karnında ciddi bir ağrı başlamış, bulantı ve kusması var. Kalktık yine gittik, yalnız bırakacak halimiz yok. Koca hastanede bir dahiliyeci, bir de cerrah var. Acil olarak adlandırılan bir birim var ama burada acil girişim yapılamayacağı belli. Hastamız ağrısı olduğunu ifade etmiş, dahiliyeci görsün demişler, nöbetçi cerrah ortada yok. Israrımız üzerine geldi, yeni mezun gençten bir arkadaşımız. "Ne düşünüyorsun, bu pankreas iltihabı (pankreatit) olabilir" dedik, "olabilir, ağrı kesici vereceğiz" dedi. Tıpta kuraldır, karın içinde nedeni açıklanamayan ağrı varsa, ağrı kesici asla verilmez, çünkü esas tabloyu maskeleyebilir. Oysa burada ağrı kesici verilmekle kalınmıyor, morfin türevi en ağır ağrı kesici ile başlanıyor, şaşırdık.

Nedeni açıklanamayan karın ağrısında ağrı kesici verilmez!

Nedenini açıklanmasına yönelik tetkikler konusundaki ısrarımızı sürdürdük. Karnın üst sol tarafında ağrı var, pankreas iltihabını düşündürüyor ki, o gün ERCP yapıldığı için aslında beklenen bir komplikasyon. Bunu doğrudan ifade ettik, ama cerrah arkadaşımız pek oralı olmadı. Oysa bütün mesele bu tablonun adının konması. Bunun üzerine ısrar ettik, ultrason yaptırdık, o da yetmedi bilgisayarlı tomografi çektirdik. Pankreas iltihabı olduğu kesinleşince rahat bir nefes aldık. Cerrah arkadaşımıza "sen burada acil bir durum olsa bu hastayı açabilecek misin?" dedim. Önce "açarım" dedi, sonra da "kadrolu uzmana haber vermek zorundayım" diye düzeltti. Çünkü besbelli ki, uzmanlık belgesini yeni almış, mecburi hizmete gidecek, o yüzden aslında orada çalışma ruhsatı yok, geçim derdi nedeniyle mecburen nöbete kalıyor. O nedenle girişim yapma yetkisi de yok. Ne hoş değil mi? Bir "butik" cerrahi hastanesi, dünyanın parasını kazanıyor, ama akşam nöbet tutturacağı kadrolu uzmanı yok. Sorunların üzerine "sıkıntı olmasın gece vakti" diye "morfin verip uyuşturarak" gidiyor. Mecburen yine İstanbul Tıp Fakültesi'nin Acil Cerrahi'sini aradık, olağanüstü bir durum olursa gelip gelemeyeceğimizi sorup kendimizi güvenceye aldık.

İl Sağlık Müdürlüğü ne iş yapar?

Şimdi sormakta haksız mıyım, bizim Sağlık Bakanlığı ne iş yapar? İl Sağlık Müdürlüğü özel hastaneleri denetlemez mi? Kapısında acil yazmakla acil olunmuyor, hastanede doktor bulunmayınca, "butik" de olsa hastane hastane olmuyor. Gündüz son derece yetkin üniversite doktorlarına emanet edilen hastalar, gece vakti kimseyi bulamıyor. Bu "butik" hastanelerde gece vakti birileri ölse, bunun sorumluluğu kimindir?

Sevgili okurlarımız, önemli sağlık sorunlarınızda siz yine de tıp fakültelerinden şaşmayın, devlet hastanelerini tercih edin. Sağlığın "hesapsız" para kazanmak için butikleştirildiği bir ortamda, sağlığınızı kaybetmeniz an meselesidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar