İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet neden desteklenmelidir?

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR [email protected]

Sizin de yakından izlediğiniz gibi, İstanbul Üniversitesi rektör seçimi 16 Aralık 2008 tarihinde yapıldı. Seçim sonucunda ikinci oyu alan Yunus Söylet, rektör olarak atandı. Birinci oyu alan Ali Akyüz ile arasında sadece 16 oy bulunduğu için, söz konusu atamanın üniversitenin iradesiyle ters düştüğünü söylemek mümkün değil. Dahası Yunus Söylet'in atanması "bizdendir" mantığıyla olmadı, zira kendisini tanıyanlar böyle bir görev için mevcut adaylar içerisinde en doğru seçim olacağına zaten en başından beri hak verdiler. Seçim sürecini çok yakından izleyen ve yeterli "seçim duyarlılığının" oluşması için elinden geleni yapmaya çalışan biri olarak, arka planda kalan bazı bilgileri, bundan sonrasının yapılandırılması adına paylaşmak istiyorum.

Medyada sık sık yer aldığı üzere, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli kalelerinden biridir. Ne var ki, özellikle son yirmi yıl içerisinde ortaya çıkan "bilimsel kişilik erozyonu", İstanbul Üniversitesi'ni de etkisi altına aldı. Geçen haftaki bir yazısında Oktay Ekşi de dile getirdi, İstanbul Üniversitesi'nin öğretim üyelerinin önemli bir bölümü, doçent ve profesör titrleriyle elde ettikleri konumun kendilerini dünyanın merkezinde görmek için yeterli olduğunu düşünmekteler. Dahası varlık amaçlarının en önemli bileşeni olan Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulma görevlerini göz ardı etmekte, mesleki donanımlarını öğrencilere ders vermekten ya da rutini götürmekten öteye taşıyamamaktalar. Bu durumun nedenleri arasında kuşkusuz ekonomik güçlükler, altyapı yetersizlikleri gibi unsurlar da bulunmakta. Ancak öğretim üyelerinin önemli bir bölümü zaten bu bahanelerin arkasına saklanarak varlıklarını idame ettirmekteler. İnsan kalitesinin düşmesinin dolaylı götürüsü, daha kalitesiz olanlara zemin hazırlamasıdır. Kendi varlığından kuşku duyan birinin, kalkıp daha iyi takipçi seçmesi beklenemez. Bunun doğal sonucu da kalitenin giderek dibe vurmasıdır.

İstanbul Üniversitesi Platformu kuruluş amacına yönelecek

Yunus Söylet'in rektör olarak atanacağının daha en baştan beri kesin olduğu söylemleri doğru değildir. Aynı liseden (İstanbul Erkek Lisesi) mezun olmamız nedeniyle özellikle belirtmem gerekir ki, Söylet'in dünya görüşü sonradan yapılanmış değildir. Buna karşılık, "bizdencilerin" istemedikleri kadar diktir (omurgalıdır) ve olasılıkla "biat erbabı" olmayacaktır. Rektör makamına oturmasıyla üzerine alacağı görevin olmazsa olmaz bileşenleri de iyi tanımlanmıştır; akil olmak ve adil olmak. Söylet bu ilkelerden fedakarlık etmediği sürece öğretim üyelerinin desteğini almayı da sürdürecektir. 

İstanbul Üniversitesi'nin ana sorunu öğretim üyelerinin motivasyon eksiklikleri ve bir arada çalışmak konusundaki dirençleridir. Ataletin sadece bir kişinin değişimiyle aşılması olasılığı zayıftır. Bu nedenle, yaz döneminde yaklaşık yüz öğretim görevlisinin katılımıyla bir platform oluşturduk ve buna İstanbul Üniversitesi Platformu adını verdir. Platform'un misyonu gereken birliği sağlamak ve öğretim üyelerinin üniversiteleri ve ülkeleri için çalışma motivasyonlarını güçlendirmektir. Platform, rektör seçimlerinde mutlak tarafsızlık konumunu özellikle korumuş, sadece seçime katılım konusundaki duyarlılığı artırmayı hedeflemiştir. Platform, İstanbul Üniversitesi'nin çağdaşlaşması konusundaki çalışmalarını asıl bundan sonra başlatacaktır.

Amaç üniversitenin ileriye taşınmasıdır

Bir rektörün başına gelebilecek en önemli felaketlerden biri "yalnız" kalmaktır. İstanbul Üniversitesi'nin rektör makamı, birkaç yüz metrekarelik büyük bir odadır ve bu oda sadece içeriden (rektör isterse) açılır. Bu nedenle İstanbul Üniversitesi rektörleri için "yalnızlık" daha baştan biçilmiş bir kaftandır. İkinci önemli felaket ise, koltuğun (erkin) kontrolüne geçmektir. Koltuğa hükmedemeyen biri, koltuğun sahip olduğu gücün etkisine girer. Yunus Söylet yalnız bırakılmamalıdır, üniversitenin ve Türkiye'nin ileriye taşınması konusundaki bütün çabaları desteklenmelidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar