İstanbul Boğazı'nda lüfer avı
Balıkçılık av sezonu başlaması ile İstanbul Boğazı teknelerin sabahın en erken saatlerindeki ritmik sesleri ile uyanır. Bu güzelim ses ve beraberindeki gün doğumunun dekoru ile denizin bereketi ve balıkçılar buluşur. Bu güzelliği dinlemek ve görebilmek İstanbul'un bir hediyesidir. Biliriz ki o balıklar bizler için tezgâha gelecek. Artık işin aslını da çoğumuz epeyce biliyoruz. Ortada büyük bir yanlış da var.
Yaşam süreçlerinde, ilkbaharda, Ege-Marmara-Karadeniz yolunu yaparak ilerleyen balıklar üremeleri ardından eylülde Boğaz'dan geçerler. Boğaz'da yol alan balıkları yakalamak üzere gırgır reisleri en münasip, daralan yerlere ağlarını atar. Sonar, radar gibi balık bulucu teknik desteklerle reisler balıklarla adeta savaşır ve kaçacak yer bırakmaz. Balığı yakın takip eden balıkçıları takip edenlerin daha da başarılı avcılar olması gerekir.
Boğaz'da en çok tekne gördüğümüz yer Büyükdere'dir. Derin Koy (Bathykolpos) isminden de anlaşılacağı üzere Büyükdere balıklar için adeta bir aldatmaca yapar. Balıklar deniz derinliğine aldanıp burada sürüler halinde toplanır. Ve kolayca gırgırla avlanır. İşte bunu bilmek lüferin, boyaltı ölçülerle avlanması güzelliğe acı da katar. Boğaz ile İstanbul ile özdeşleşen bir balık olan lüfer için, sürdürülebilir lüfer balıkçılığı için toplumsal sahiplenme de epeyce mesafe katettik. Ancak unutmamalıyız ki lüfer yaşam döngüsünde tüm boyutları ile tehlikede. Malumunuz lüfer, bebek iken defneyaprağı, çocuk iken sarıkanat ve çinekop, gençliğinde lüfer, erişkinliğinde ise kofana adları ile denizlerde süzülür ve sofralarımıza lezzet katar. Bu döngünin tümünün mükemmel yönetilmesi gerek. Sadece lüfer değil, sarıkanat ve çinekop balık stoklarımız da bilinçsizce tüketiliyor.
Endüstriyel ve geleneksel balıkçılığın ticari başarısı balık stoklarımızın sürdürülebilir yönetimi ile mümkün olur. Bunun için "Balık stoklarından avlanacak balık sayısının, söz konusu balık yıllık doğal artış oranını geçmemesi" kuralına uyulması gerekmektedir. Kısa vadede kazanç için balık stoklarımızı tüketmemeliyiz. Bu konuda balıkçılık sivil toplumu ve su ürünleri akademisyenlerinin söylemleri dikkate alınarak balık kaynaklarımız gelecek nesillere taşınmalıdır. Balıkçılıkta sürdürülebilir üretim ve tüketim konusunda yapılacaklar çok. İstanbul Boğazı ayrı bir özel dosya. Lüfer ayrı bir dosya. Sembol balık lüferimiz ile tüm balık türlerimizi sahiplenmeli ve İstanbul Boğaz'ndan geçen balıkların Marmara'ya ulaşmalarını sağlamalıyız. Düşük maliyet-kolaylık- verimlilik cazibesi ile balıkçılarımız Boğaz'da avlanıyorlar. Bu gidişata dur demek gerek.
Sürdürülebilir avcılıkla temiz denizlerden ülke ekonomisine su ürünleri ulaşabilir. Mümkündür. Denizden sofraya istihdam zincirinin ailelere katkısı ve balıkla beslenebilen nesiller ekonomik etkiyi taçlandıracaktır. Deniz biyoçeşitliliğimizi ve deniz emekçilerimizi korumalıyız.
Takalar geçiyor yükle yürekle
Takalar geçiyor emekle dolu
Günlük güneşlik kıyılarından kopmuş
Denizlerde Anadolu
Gününüz sürdürülebilir, yaşamınız enerji dolu ve mutlu olsun.
İTÜ Öğretim Üyesi Prof.Dr.Filiz Karaosmanoğlu tarafından kaleme alınan Sürdürülebilir Yaşam köşesi, SÜT-D işbirliği ile hazırlanmıştır.