İstanbul bir gayrimenkul değil ki!

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 [email protected]

Bu hafta için tamamen başka bir konu yazmayı düşünmüş ve hatta yazımı bitirmiştim ki, geçen hafta değindiğimiz konunun bombası Habertürk Gazetesi'nde patladı. Hatırlayacağınız gibi geçen hafta Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın Özal döneminden beri değişmeyen "Boğaz'daki okulları otel yapalım" düşüncesini sürdürmesini eleştirmiş, İstanbul'un turizm açısından değerinin artması için daha çok otele değil, kentteki yaşam kalitesinin yükseltilmesine ihtiyaç olduğunu söylemiştim.

Bu önemli konuyu daha sonra tekrar yazmak üzere üzere bir kenara ayırıp başka bir yazı üzerinde çalışırken, çarşamba günü İstanbul'da 22 okulun satışa çıkartılacağı haberi ortalığı sallamaya başladı. Habertürk'ün, sonradan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yalanlanan haberine göre, Çamlıca ve Kandilli Kız liseleri, Etiler ve Zeytinburnu İhsan Mermerci turizm meslek liseleri, Fenerbahçe, Etiler ve Kemal Atatürk liseleri, Levent, Bakırköy  ve Şişli Rüştü Uzel Kız Meslek liseleri, Kadıköy İlhami Örnekal, Şişli Nilüfer Hatun, Beykoz Paşamandra, Polonezköy, Kağıthane Ziyapaşa, Bakırköy Kartaltepe, Fatih Oruçgazi, Kadıköy İbrahim Ökten, Küçükyalı Merkez, Çağlayan, Şişli Sait Çiftçi ve Maçka ilköğretim okulları ilk etapta satışa çıkartılacak okullar arasında yer alıyordu. Daha sonra bu listeyle eklenmesi düşünülen Kabataş Lisesi, Pertevniyal Lisesi gibi öğretim kurumlarıyla birlikte 45 okulun satılığa çıkartılması planlanıyordu. 

Aynı haberde, satışa çıkmadan önce daha çok gelir getirmesi için imar planlarının alışveriş veya iş merkezi olarak değiştirileceği belirtilen okul arazilerinden 5 milyar dolar civarında bir gelir beklendiği ifade ediliyordu. Bu haber aynı günün akşamında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yalanlandı ve "Bakanlık bünyesinde böyle bir çalışmanın bulunmadığı" ifade edildi. Açıklamada valiliklerden yalnızca "Yerleşim alanı özelliğini kaybeden, çarşı, sanayi, iş yeri vb. alanlar arasında kalan ve bu veya başka sebeplerle okul alanı olarak kullanılmasına ihtiyaç duyulmayan" taşınmazların tespitinin istendiği belirtiliyordu.

Oysa aynı gün sabah saatlerinde İstanbul Valisi Muammer Güler, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü Ankara'ya uğurladıktan sonra gazetecilerin konuyla ilgili sorularına cevap verirken konudan hiç de habersiz görünmüyor ve satışlara rantı çok yüksek okullardan başlanabileceğini dile getirerek, okul arsalarının, turizm veya iş merkezi olarak değerlendirilebileceğini büyük bir rahatlık ve açıklıkla anlatıyordu. Güler, internet sitelerine yansıyan konuşmasında, bu okullardan elde edilecek gelirle yeni kamulaştırmalar ve yeni okullar yapılacağını belirterek;  "İstanbul'da rantı yüksek, artık ticari alan olarak değerlendirilebilecek, büyük katma değer yaratabilecek" okulların varlığından söz ediyordu.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın yalanlamasına rağmen, bir önceki yazıda sözünü ettiğim Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın aynı doğrultudaki düşünceleri ile Vali Güler'in açıklamalarını alt alta koyduğumuzda okul satışı projesinin hiç de uzak bir ihtimal olmadığı kanaati güçleniyor. CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, bu konudaki iddiaları daha da ileriye taşıyarak, söz konusu okul arazilerindeki imar tadil planı yetkisinin belediyeden alınarak Milli Eğitim Bakanlığı'na veya Kültür ve Turizm Bakanlığı'na verilebileceğini söylüyor.

Aslında işin özü, İstanbul Valisi Güler'in "Rantı yüksek" alanlar ifadesinde gizli. Hatırlarsınız, İstanbul Zincirlikuyu'daki karayolları binası ve arazisinin satışı sırasında İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, araziye verilen fiyatın kendisini "umutlandırdığını", Levent Garajı arazisinin satışından bir milyar dolar civarında gelir beklediklerini söylemişti.

Bu ve benzeri ifadeler, Türkiye'yi ve İstanbul'u yönetenler için bütün kentin, hatta bütün ülkenin, aslında büyük bir gayrimenkulden ibaret olduğunu gösteriyor. Zihniyet böyle olunca değer kazanan yeri satıp "Kârı realize etmek" de gayet doğal oluyor. Turgut Özal'ın tepkiler nedeniyle devam edemediği bu işe tekrar başlanırsa arkası çorap söküğü gibi gelecektir bundan hiç kuşkunuz olmasın.

Levent'ten Şişli'ye kadar kamunun elindeki kalan ve bölge halkının yaşam kalitesini yükseltmek için son şans olan arazi parçalarını bir hatırlayın; Eskiden Şişli otobüs garajı olan yerde şimdi Cevahir Alışveriş Merkezi yükseliyor. Mecidiyeköy Likör Fabrikası ve Zincirlikuyu Karayolları arazisine iş merkezi ve rezidans için kazma vurulmak üzere. Levent garajı şimdilik yargı freniyle duruyor, ama Başkan Topbaş'a kalsa bu araziyi satmak için bir gün bile beklemez.

Bu dört arazinin satışından elde edilen veya edilecek geliri alt alta topladığınızda belki 3 milyar doları biraz aşar. Türkiye halkı çalıştığı kazandığı paradan devlete dolaylı ve dolaysız yollarla yılda yaklaşık 125 milyar dolar vergi ödüyor. İstanbul'un ödediği vergi ise bunun yüzde 43'ü kadar, 55 milyar dolar civarında. Ve bizler bunu bir kereliğine değil, her yıl ödüyoruz. Sözünü ettiğim bölgede iş merkezi, AVM ve rezidans bolluğu olduğuna hiç kuşku yok. Kıt olan şey ise, rekreasyon alanları, parklar, yürüme yolları, bisiklet parkurları, yüzme havuzları ve benzerleri...

İstanbul'u yalnızca gelir elde edilecek bir "gayrimenkul" olarak görmeye kimsenin hakkı yok. Ne valinin ne belediye başkanının, ne de bakanların!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018