İstanbul 2010 Kültür Ajansı faaliyete devam etmeli!

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

İstanbul geçen yıl Avrupa'nın

kültür başkentliğini yaptı...

Başkent olarak seçilmesiyle birlikte

birçok etkinlik planlandı...

Bir yandan sanat ve kültür

etkinlikleri...

Bir yandan, İstanbul'daki kültür

mirası yapıların ve alanların

restorasyonu için çalışmalar

başlatıldı...

Bütün bunları gerçekleştirmek için

İstanbul 2010 Avrupa Kültür

Başkenti Ajansı (AKBA) kuruldu...

Topkapı Sarayı Müzesi,

Ayasofya Müzesi, Galata

Mevlevihanesi, Arap Camii,

Vortvots Vorodman Kilisesi,

Şehzade Türbeleri, Kariye

Müzesi, Camondo Anıt Mezarı,

Sultanahmet Meydanı

düzenlemesi gibi büyük ölçekli 97

proje İstanbul 2010 AKBA

tarafından başlatıldı...

Dün bir yemekli toplantı vardı...

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı'nın

davetlisiydik...

Bakan Yazıcı, İstanbul 2010

Avrupa Kültür Başkenti Ajansı

Koordinasyon Kurulu Başkanı...

Ajans'ın yaptığı faaliyetlerin "etkisi"

sorgulandı...

Bu etkiyi anlamak amacıyla yapılan

"Etki Değerlendirme

Araştırması" katılan gazetecilerle

paylaşıldı...

Raporu Ernst&Young Türkiye

Danışmanlık Şirketi hazırlamış...

2010 AKB Ajansı Yürütme Kurulu

Başkanı Şekip Avdagiç'e göre,

rapor bundan sonra İstanbul ile

ilgili yapılacak tüm çalışmalar için

önemli bir referans olacak...

Raporu hazırlayan Ernst&Young

Ülke Başkanı Mustafa Çamlıca,

sunuma geçilmeden önce

tamamen katıldığım bir tespit yaptı:

Bütün dünyada kent ekonomileri

öne çıkıyor...

Ülkeler arası rekabetin yerini bir

anlamda kentler arası yarış alıyor...

Marka şehirler öne çıkıyor...

Bazı şehirlerimizin marka şehir

olmasını istiyorsak yatırım şart...

Ama esas yatırım fikre yapılmalı...

Bir bütün olarak Türkiye bu

konuda şanslı...

Tabii, İstanbul, coğrafi konumu,

kültürel zenginliği, nüfusu,

birikimleri, kısacası her şeyiyle

marka şehir olarak satılabilecek

Türkiye'deki ilk şehir...

Satıştan kasıt, dünyada öne

çıkartılması...

"Ama" dedi Çamlıca, sadece

İstanbul değil, büyük potansiyel

taşıyan pek çok Anadolu kenti de

bundan pay alabilir..."

Geçelim rapora...

Etki Raporu'nun hazırlanması için

yapılan ankete 4.323 kişi katılmış...

İstanbul'daki 579 mahalleden...

Ernst&Young'un hazırladığı

raporun sunumu yapan

Murat Aktürk'ün verdiği bilgiye

göre, bu kültürel alanda Türkiye'de

yapılmış en büyük anket...

Ortaya çıkan sonuçlar çarpıcı...

Öncelikle bana en çarpıcı gelen

rakamla başlayayım:

İstanbul'un yüzde 84'ü kültür-sanat

izleyicisi değil...

Hani az olmasını beklerdim ama

bu rakam hayli düşündürücü...

Kültür-sanat izleyicisi ne demek

derseniz...

Sinemaya, tiyatroya, konsere,

operaya ya da baleye gitme

faaliyetlerinden birini yılda 4 defa

yapan kişi olarak tanımlanıyor...

Yani kısacası 13 milyonluk kentte,

2 milyon kişiye varmıyor kültürsanat

izleyicilerinin sayısı...

Fakat buna karşın ortada bir başarı

da var...

İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti

seçilmesi sonrasında yapılan

etkinliklere katılanların yüzde

44.7'si, kültür-sanat izleyicisi

olmayan gruptan...

Devam edelim...

İstanbul halkının yüzde 40'ı kültürel

faaliyetlere hiçbir harcama

yapmıyor...

Ne sinema, ne tiyatro, ne konser...

Hatta, bu yüzde 40'lık kesim kitap

bile almıyor...

Bir de işin pozitif yönünden

bakalım...

Yani İstanbullular ne yapmıyor diye

değil de...

Ne yapıyor diye soralım...

Rapora göre bu sorunun yanıtı şu:

İstanbulluların;

%54'ü kitap okuyor...

%51'i sinemaya gidiyor...

%24'ü tiyatro izliyor...

%21'i konsere gidiyor...

%20'si müze veya sergi geziyor...

Opera ve bale mi?

İşte ondan hiç hoşlanmıyoruz...

Bir opera veya bale gösterisine

gidenlerin oranı sadece yüzde 4...

Görünen o ki, 2010 Ajansı'nın

faaliyetleri bu tabloyu kısmen de

olsa olumlu yönde değiştirmiş...

Kişi başına düşen en düşük bütçeli

programlardan biri olmasına

rağmen...

Aslına bakacak olursanız, 2010

Avrupa Kültür Başkenti olmasıyla

İstanbul'da kültür sanata ilk defa

bu boyutta bir yatırım yapılmış...

288.7 milyon euro ile en yüksek

bütçeli Avrupa Kültür Başkenti

programı...

İstanbul'un ardından 155.4 milyon

euro ile Liverpool'un 2008'deki

kültür başkentliği programı

geliyor...

Ancak, kişi başına düşen bütçe

diye bakılınca...

İstanbul'un 21 euroluk bütçesine

karşılık... Liverpool'un bütçesi kişi

başına 350 euro...

Yine de İstanbul halkı İstanbul'un

2010 AKB olmasıyla, kente önemli

derecede yatırım yapıldığının

farkında...

Böyle düşünenlerin oranı yüzde

73'ü buluyor...

Ankete katılan İstanbulluların

yüzde 58'i de; "İstanbul 2010

sayesinde şehirde gerçekleştirilen

kültür-sanat etkinliklerine

sandıklarından daha ulaşılabilir

olduğunu gördüklerini"

belirtmişler...

Program kapsamında etkinliklerin

yüzde 11'i kentin çeper ilçelerinde

düzenlenmiş...

Ve etkinliklere katılanların yüzde

30'u da bu çeper ilçelerde ikamet ediyor...

Toplam olarak ise İstanbul halkının

yüzde 7.2'si en az bir kez İstanbul

2010 etkinliğine katılmış...

Katılanların yüzde 70'i de katıldığı

etkinlikten memnun kalmış...

Katılamayanların mazeretleri

arasında ilk sırada yüzde 61 ile

"vakit ayıramamak" var...

Bu kadar vakti ne yapıyorsak...

Biraz da işin ekonomisine bakalım...

Raporu hazırlayanların iddiası

İstanbul 2010 projesinin

İstanbul'un turistik çekiciliğinin

artmasına destek verdiği

yönünde... Ve dolayısıyla

ekonomisine katkıda bulunduğu...

Bu iddiayı destekleyen üç veri ve

bir beklenti var:

Birincisi, 2010 yılında Avrupa

Kültür Başkenti olmanın da

katkısıyla İstanbul'da yabancı

ziyaretçilerin geceleme sayısı 2009

yılına oranla yüzde 12.6'lık bir artış

ile tarihinin en yüksek seviyesine

ulaşmış... Üstelik İstanbul, yabancı

ziyaretçilerin geceleme sayısını

artırma başarısını oda fiyatlarını

deyim yerindeyse "kırarak" değil,

aksine artırarak başarmış...

2009'da 86 euro olan oda fiyatları,

ortalama 101 euroya çıkmış...

İkincisi; konaklama yapan yabancı

turist sayılarında İstanbul/Türkiye

kıyaslamasına göre; İstanbul'un

2006 yılından bu yana aldığı pay

her yıl artış gösteriyor. 2010 yılında,

bu pay yüzde 33.8 ile son beş yılın

en yüksek seviyesine ulaşmış...

Üçüncüsü; yaratıcı endüstriler

sektöründe hizmet veren şirket

sayısı 2009'dan bu yana yüzde 23

oranında artmış...

Beklenti ya da siz isterseniz

temenni deyin şöyle:

İstanbul 2010 faaliyetlerinden

haberdar olanların yüzde 67'si

AKB sayesinde kültür-sanatla ilgili

yeni iş alanları ve imkanları

yaratılacağını ve bu sayede

istihdamda gelişme olacağını

düşünüyor...

Peki bundan sonra ne olacak?

İşin sahibi başından sonuna

İstanbul 2010 Avrupa Kültür

Başkenti Ajansı idi...

Ajansın tüzel kişiliği 30 Haziran'da

sona eriyor...

Bundan sonra faaliyetler nasıl

sürdürülecek?

Aslında işin bu tarafı belirsiz...

Ama faaliyetlerin sürmesi

konusunda genel bir kanı var...

Bir kez, yapılan araştırmaya göre,

kamuoyundaki ortak algı, ki oran

yüzde 70'i buluyor, İstanbul

2010'un etkilerinin uzun dönemde

anlaşılacağı yönünde...

Yurtdışı deneyimleri de bunu gösteriyor...

Lüksemburg 2007 Avrupa Kültür

Başkenti olduktan sonra,

Lüksemburgluların yaklaşımları

"kültür başkentliğimiz asıl şimdi

2008 ile birlikte başlıyor" olmuş...

Doğrusunu isterseniz, dünkü

yemekte de fikirler aynı yöndeydi...

Katılan gazetecilerin çoğu

faaliyetlerin devamından yana

oldukları görüşünü paylaştılar

Bakan Hayati Yazıcı ile...

Bakan Yazıcı'nın yanıtı da

olumluydu...

O da elde edilen birikimlerin

devam ettirilmesinin İstanbul ve

Türkiye için hayırlı olduğunu

düşünüyordu...

Başbakan Erdoğan'ın "İstanbul'un

tarihi yarımadasını, Suriçi'nin

dönüşümünün büyük bir geri

dönüşüm olacağını düşündüğünü"

de bizimle paylaştı...

Hürriyet Ekonomi Müdürü Vahap

Munyar, Ajans'ın faaliyetleri

haziran sonunda biteceğine göre,

İstanbul 2010 AKB faaliyetlerinin

bütçesi için benzine 1.5, motorine

ise 1 kuruşluk verginin kalkıp

kalkmayacağını sordu...

Bakan Yazıcı'nın yanıtı, "Hayır, o

kalkmaz" yönünde oldu...

Ben de bunun üzerine, "Madem

vergi kalkmıyor, o zaman Ajans da

devam etsin" önerisinde

bulundum...

Baktım, bu düşünce hayli taraftar

da buldu...

Türkiye Gazetesi'nden Metiner

Sezer, ben bu öneriyi getirmeden,

İstanbul'un kültürüne şimdi kimin

sahip çıkacağını sormuştu zaten...

Sabah yazarı Emre Aköz de

önceki gün köşesinde aynı fikri

ifade ettiğini söyledi...

Milliyet yazarı Taha Akyol da

İstanbul'un birikimlerinin

korunması açısından Ajans'ın

faaliyetlerinin devamının çok yararlı

olacağını anlattı...

Aklın yolu bir...

İstanbul 2010 AKB Ajansı'nın

Genel Sekreteri Yılmaz Kurt,

kendisine yöneltilen "İstanbul 2010

faaliyetleri çerçevesinde yaptığınız

restorasyon ve bakım çalışmaları,

İstanbul'daki tarihi zenginliğin ne

kadarını kapsar?" sorusuna verdiği

yanıt çarpıcıydı:

İstanbul 2010 çerçevesinde 97

kentsel dönüşüm ve restorasyon

projesi gerçekleştirildi... Bu

çalışmalar çerçevesinde yaklaşık

200 adet yapının onarımı ve

düzenlemeleri yapıldı... Buna

karşılık İstanbul'da tescilli yapıların

sayısı 38 bin... Tescilli olmayanların

ne kadar olduğunu ise kimse bilmiyor...

Kurt, bir de anekdot aktardı:

"Biz basın mensuplarıyla 3 ayrı tur

yaptık... Yapılan işlerin bir kısmını

yerinde görmek için...

Topkapı Sarayı Müzesini

gezerken, Müze Müdürü Prof. Dr.

İlber Ortaylı'ya gazeteci

arkadaşlardan biri "Topkapı'nın

restorasyonu ne zaman bitecek?"

diye sordu. Hocanın cevabı, "Evde

hanımların işi ne zaman biterse o

zaman" oldu... Tarihi eserlerin,

bakımı, onarımı, restorasyonu hiç

bitmez..."

Yani yapılacak çok iş var daha...

Top hükümette...

Belki de 12 Haziran seçimlerinden

sonra şekillenecek hükümette...

İster Ajans'ın ismini değiştirirsiniz...

İster 2010 yerine 2023 dersiniz...

İsterseniz de hiç bir şey

eklemeden, bir gazeteci

arkadaşımızın önerdiği gibi sadece

İstanbul Kültür Ajansı dersiniz...

Ama ne yapıp, edip, İstanbul 2010

ile elde edilen birikimlerin heba

olmamasını sağlamak şart...

Tam da yaratıcı kentler ve kültür

endüstrileri tüm dünyada dikkatleri

üzerine çekiyorken...

Şekip Avdagiç'in dediği gibi:

"Gerçek olan zamana ve mesafeye

dayanabilendir..."

İsterseniz bu kavramlardan da

önümüzdeki haftalarda

bahsedelim...

İSTANBUL 2010, İSTANBULLULARDA NASIL BİR ETKİ BIRAKTI?

Kurulduğu tarihten bu yana İstanbul 2010

Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, kuruluş

yasasının kendisine tanıdığı hareket alanı

içinde İstanbul'da hem en geniş anlamda

kültür ve sanat etkinliklerini gerçekleştirdi,

hem de yüzyılların tahribatına ve

umursamazlığına terk edilmiş mimari kültür

mirası bazı eserlerin onarım ve

yenilenmesini sağladı. Bütün bu faaliyeti,

Ernst&Young Türkiye Danışmanlık Şirketi'ne

yaptırılan "Etki Değerlendirme Araştırması"

ile değerlendirildi. Ve sonuçları dün Pera

Palas Oteli'nde İstanbul 2010‘un

Koordinasyon Kurulu Başkanı Devlet Bakanı

Hayati Yazıcı'nın katılımıyla basınla paylaşıldı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar