İşsizsin sen işsiz kal

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

1970'li yıllarda sanatçılar bugünkünden çok daha fazla toplumsal sorunlara eğiliyorlardı. Herhalde paraya tapınma daha alt düzeyde idi. Cem Karaca da sosyal sorumluluğu olan bir sanatçı idi. Karaca'nın birçok şarkısı o zamanlar epeyce meşhur olmuştu. Bunlardan birisi de tamirci çırağı adlı şarkısı idi. Bir otomobil tamirci çırağının ümitsiz aşkını anlatıyordu ve şarkının ünlü nakaratı "işçisin sen işçi kal" idi.

Cem Karaca yaşasa idi, artık işçinin işçi olarak kalamadığı bugünleri gördüğünde belki de şarkı sözünü "işsizsin sen işsiz kal" olarak değiştirmek zorunda kalırdı. Türkiye'de ve diğer ülkelerde krizin dibe vurduğu yönünde yorumların yoğunluk kazandığı, tüketici güven endekslerindeki kısmi iyileşmelerin olduğu, bunların etkisi ile borsa endekslerinin yükseldiği (özellikle İMKB rekorlar kırıyor) bir haftayı geride bırakırken sürekli olarak olumsuz gelen veri işsizlik oranları oldu.

Nisan ayı itibariyle işsizlik oranı ABD'de yüzde 8,9 bizde 16,1'e yükseldi. Bu iki ülkenin işsizlik oranlarını özellikle veriyorum. Çünkü ABD krizin kaynağı, kriz ateşinin yandığı ülke, Türkiye ise krizin teğet geçtiği, sürtündüğü ülke. Bu farklılığa rağmen işsizlik oranı Türkiye'de ABD'nin nerede ise iki katı.

Neden kimi ülkelerde işsizlik oranı olağan dönemlerde bile yüksek olur, kimi ülkelerde düşük olur? Bu soru özellikle bizler için bulmaca gibi bir sorudur. Çünkü ortalama olarak yılda yüzde 6 büyüdüğümüz 2003-2007 yılları arasında bile Türkiye'de işsizlik oranı yüzde 10'lar düzeyine takılıp kalmıştı. Yani atalet kazanmıştı.

İşsizlik iktisadi bir olgudur ve her zaman olacaktır. Çünkü ekonomide geçerli olan ücrete razı gelmediği ya da iş aramadığı için işsiz kalanlar olacaktır. Bunlar gönüllü işsizdir. Cari ücret düzeyine razı olup da iş aradığı halde bulamayanlar gönülsüz işsizdir. Gerçek işsizler de bunlardır. İşsizlik oranının ülkelere göre farklılık göstermesinin, yüksek işsizlik oranları ile karşılaşılmasının altında yatan temel faktörler şunlar:

- Büyüme oranının daha doğrusu net büyüme oranının (büyüme oranının nüfus artış oranından çıkartılması ile bulunan büyüme oranı) düşük olması. Yani yüzde 6 büyürken nüfus artış hızınızda yüksekse işsizlik oranını düşürülemez.

- Tarım sektöründe verimlilik ve gelir düzeyi düşük ise kırsal alandan çekilen işgücü kentteki işsiz kitleye katılıyorsa işsizlik oranınız yükselir.

- İş yaratma maliyetlerinin yüksek olması.

- İstihdam maliyetinin yüksek olması. Özellikle işçinin evine götürdüğü ücret ile işverenin katlandığı ücret maliyeti arasındaki farkın yüksek olması. Türkiye'de bu oran yüzde 40 düzeyinde.

- İşgücüne katılımı engellemek (özellikle kadınların)

- İşverenin talep ettiği işgücünün yeterli beşeri sermaye ile donatılamaması. Yani işgücü talebi düşük olan elemanları yetiştirip istenilen mesleklerde eleman yetiştirmemek.

- Hükümetlerin daha önce izledikleri yanlış istihdam politikaları.

-Mevsimsel olarak yaz aylarında düşen işsizlik oranlarını başarı gibi gösterme kurnazlıklarına başvurarak sorunu hafife almak.

- İşgücü talebi ekonomide mal ve hizmet piyasasındaki talebe (domates, ayakkabı, otomobil, doktorluk hizmeti talebi) bağlıdır. Eğer bu talep yetersiz olursa işgücü talebi de artmaz hatta şimdi olduğu gibi azalabilir. Bundan dolayı özellikle işsizlik oranı yüksek, nüfus artış hızı yüksek olan ülkelerin büyüme oranları yüksek olmalıdır. (Çin'in yıllardır yüksek büyüme oranı tutturmak için çırpınmasının temel nedeni budur). Ancak artık bu da yetmemektedir.

-Toplam talep istikrarlı olmalıdır. Yani büyüme oranında süreklilik olmalıdır. Bu olmaz ise kriz ortamında işsiz sayınız çok yüksek oranda artabilir. Türkiye'de işsizlik oranındaki artış hızının ABD'ye göre yüksek olmasının temel nedeni budur.

Bu sıralamadan sonra sizce Türkiye'de işsizlik oranı düşer mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019