İşsizlikte rekor seviyeler

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

UZMAN GÖRÜŞÜ / Banu Kıvcı Tokalı / Finansinvest

Üretim ve kapasite kullanım rakamlarının ardından açıklanan istihdam rakamları, global ekonomide yaşanan resesyonun iç dinamiklerde yarattığı hasarın, yılın ilk çeyreğinde ne kadar derin boyutlara ulaştığını çarpıcı bir şekilde gösterdi. Şöyle ki, şubat ayında biten üç aylık dönemde, işsizlik oranı toplamda % 15,5, tarım dışında % 19 ile yeni tarihi rekor düzeylere ulaştı. Muhtemelen, bir sonraki dönemde, toplamda % 16-17'li ve tarım dışında da % 20-21'li rakamları göreceğiz. Nisan ayı ile biten üç aylık dönemden itibaren mevsimsel faktörler daha korkutucu rakamlar görmemizi engelleyebilir; ancak düşüş hareketinin daha yavaş ve gecikmeli geleceğinin altını çizmek lazım.

Son işsizlik rakamlarına baktığımızda, işsiz sayısının, geçen yıla göre 1,1 milyon kişilik artışla 3,65 milyon kişiye ulaştığını görüyoruz. Ancak, iş bulma ümidi olmadığı için iş aramayan fakat iş başı yapmaya hazır olanları dahil ettiğimizde, gerçek işsiz sayısı 6 milyon kişiye ulaşıyor. Bu durumda, gerçek işsizlik oranı da, % 15,5'ten % 23,3'e çıkıyor.

Ekonomik görünüm kötüleştikçe, kadınların daha fazla katılmasıyla, işgücüne katılım oranının % 44,4'ten % 45,8'e yükseldiği izleniyor. Nitekim, son bir yılda, erkek çalışanların sayısında 239.000 kişilik düşüş olurken, kadın çalışanlar 314.000 kişi artmış. Ekonomik aktivite olarak, inşaat ve sanayi kesimlerinin istihdamında yıllık düşüşler gözlenirken; tarım ve hizmetlerde hâlâ yıllık artışlar var.

Benzer gelişmekte olan ülkeler arasında ise, Güney Afrika'dan sonra, işsizlik rakamı en yüksek düzeye ulaşmış ülke konumundayız. Bizi Hırvatistan, Letonya ve Litvanya takip ediyor. Peki, bu durumda para politikasında nasıl bir seyir beklemek gerekiyor? Öncelikle, bu yazı yazılırken, PPK toplantısı kararının açıklanmamış olduğunu belirtmek isterim. Büyüme ve ve istihdam tarafından gelen olumsuz sinyalleri, önümüzdeki bir iki aylık dönemde enflasyonda gözlenecek hızlı iniş hareketiyle birleştirdiğimizde, Merkez Bankası'nın "ölçülü faiz indirim" senaryosunu öngörülenden daha uzun süre gündemde tutma olasılığı belirmektedir. Gerçekten de, enflasyon cephesinde, nisan-mayıs döneminde, güçlü baz etkisinin de katkısıyla, TÜFE'de % 8'lerden % 6'ların altına inen yıllık TÜFE enflasyonu, ÜFE'de "eksi" enflasyon ve çekirdek tarafta da % 1-2'ler seviyesinde bir yıllık rakamla karşılaşmak mümkün görünüyor. Böyle bir gelişme durumunda ise Türkiye, gelişmekte olan ülkeler arasında dezenflasyon sürecinde en çarpıcı iyileşmeyi gösterenler arasına yükselecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017