İşsizlik tek haneye inmek üzere
İşsizlikte yılın en kötü ayları sayılan ilk çeyrek geride kaldı ve martta yüzde 10.1’e inildi. Yüzde 10.1, mart ayları itibarıyla 2014 yılındaki yüzde 9.7’den sonra oluşan en düşük oran.
İşsizlik oranının Nisan verisi açıklandığında çok büyük olasılıkla tek haneye indiğine tanık olacağız.
Nisan verisi mart, nisan ve mayıs aylarının ortalamasını gösterecek. İşsizliğin en yüksek olduğu ilk çeyreğin geride kalması ve hemen hemen tüm yıllarda olduğu gibi en düşük oranların gerçekleştiği ikinci çeyreğe girilmesi, tek hane olasılığını çok güçlendiriyor. Hem zaten martta bile yüzde 10.1 ile tek haneye çok yakın bir oran gerçekleşmiş durumda. Marttan gelen çift haneyi, nisan ve mayısın tek hanesi kolaylıkla aşağı çekecek.
Hem son dört yılın nisan aylarına baktığımızda geçen yıl hariç hep tek hane görüyoruz. Geçen yıl da işsizliğin son dönemlerin en yüksek düzeyinde seyrettiği bilinen bir gerçek. Geçen yıl hiçbir ay tek hane göremedik zaten.
Nisan ayı işsizlik oranının tek haneye inmesiyle yaklaşık iki yıl sonra bu düzeyi yeniden yakalamış olacağız. İşsizlik daha önce son olarak yüzde 9.4 ile 2016’nın mayıs ayında tek haneli gerçekleşmişti.
Tek hane ama, kalıcı mı?
İşsizliğin örneğin yüzde 10.1 ya da yüzde 9.9 olarak gerçekleşmesi arasında aslında çok fark yok tabii ki ama bir psikolojik etki söz konusu. Oranların biri çift, biri tek haneli sonuçta.
Ne var ki tek haneye nasıl inildiği önemli. Türkiye istihdamı artırabilmek adına geçen yıldan beri bir dizi önlemi uygulamaya koydu. Ancak bu önlemler kısa vadede sonuç verecek nitelikteydi ve yeni istihdam yaratacak iş kapılarını çoğaltmaktan, yeni yeni iş sahaları açmaktan çok, mevcut işyerlerinin daha fazla eleman istihdam etmesini özendirmeye dönüktü.
Bu önlemlerin bir maliyeti var. Hadi o maliyet sosyal yarar uğruna, istihdamın artırılması uğruna kabulleniliyor. Ama istihdamdaki bu artışın bize üretim artışı olarak yansıdığını söylemek pek kolay değil.
Dökme suyla istihdam artışı
Türkiye ite kaka, zorlaya zorlaya, destek üstüne destek vere vere, yani dökme suyla değirmen döndüre döndüre istihdamı artırmaya çalışıyor, artırıyor da...
Ama bu sürdürülebilir değil! Biz yeni yeni iş sahaları açmadan, açılmasına önayak olmadan, istihdam artışının üretim artışı olarak bize geri dönmesini sağlama noktasına gelmeden bu sorunu çözemeyiz.
Geçen yılın mart ayından bu yılın mart ayına kadar olan bir yılda işgücü 578 bin kişi artmış. Ama bu bir yılda biz istihdamı 1 milyon 10 bin kişi artırmışız. Yani son bir yılda 365 gün hesabıyla her gün yaklaşık 2 bin 800 kişiye iş bulmuşuz.
Sonuçta öyle bir istihdam yaratmışız ki, işsiz sayısı bir yıl önceki düzeyin 432 bin altına inmiş.
Eğer bu uygulamayı bir yıl daha, iki yıl daha, beş yıl daha sürdürmek mümkünse, sorun yok. Ama bir yerde durmamız gerekecekse, henüz durmadan, doğacak boşluğu doldurmak için adım atmaya başlamamız gerekiyor.