İşsizlik oranı görünürde fena değil, ama ya gençlerdeki işsizlik?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

TÜİK'in geçen hafta sonu açıkladığı verilere göre, mayıs ayı itibariyle 15 yaş üstü nüfustaki işsizlik oranı yüzde 8.8, 15-64 yaş arası nüfustaki işsizlik oranı yüzde 8.9 oldu. Oranlar tahmin edildiği gibi seyrediyor. Her yıl olduğu gibi yılın ortasına doğru bir çanak eğrisi oluşuyor. Tarımdaki, hizmetlerdeki istihdamın artması, işsizlik oranını aşağı çekiyor. Bu zaten bilinen ve beklenen olağan bir seyir.

Genel işsizlik oranının yüzde 8.8- 8.9 dolayında seyrediyor olmasına bakarak işsizlik sorununun üstesinden geldiğimizi, bu sorunu artık geride bıraktığımızı söyleme şansımız elbette yok. Hele hele bizdeki oranı, bize göre çok gelişmiş, ama son yıllarda sıkıntıda olan bazı Batı ülkelerinin yüzde 20'leri aşan oranlarıyla kıyaslamanın çok yanlış olacağı da ortada. Hep vurgulanan bir gerçeğin altını bir kez daha çizmekte yarar var; Batı ülkeleriyle kıyaslama yaparken, işgücüne katılma oranının dikkate almak zorundayız. İşgücüne katılma oranımız, yani çalışmak isteyenimiz yüksek olsa, bizdeki işsizlik oranının da birden artacağı kaçınılmaz bir gerçek. 

Ancak mevcut tabloda bile ciddi sorunlarımız var. Bu sorunların başında da genç nüfustaki, özellikle de üniversite mezunu genç nüfustaki işsizlik geliyor. 

Yüksek öğretimliler 

TÜİK verilerine göre, mayıs itibariyle 15-24 yaş grubundaki genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 15.8 düzeyinde. Oran, erkeklerde yüzde 15.2, kadınlarda yüzde 17. 

Bu yaş grubundaki nüfusun eğitim durumuna göre işsizlik oranı çarpıcı sonuçlar veriyor. Erkeklerde eğitim düzeyi arttıkça işsizlik oranı genel olarak azalıyor. Kadınlarda ise tersi söz konusu, eğitim düzeyi arttıkça işsizlik de artıyor. 

Örneğin okuma yazma bilmeyen 15-24 yaş grubundaki erkeklerde işsizlik oranı yüzde 21.8, ilkokul mezunu olanlarda yüzde 22.3 düzeyinde. Oran genel olarak azalan bir eğilim çiziyor, ancak yüksek öğretim görmüş olanlarda yeniden bir miktar artışla yüzde 17'ye çıkıyor. Kadınlarda ise en yüksek işsizlik oranı lise, lise dengi mesleki okul ve yüksek öğretimlilerde. Yüksek öğretim görmüş kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 23.3 düzeyinde bulunuyor. 

Kadınlarda eğitim düzeyi ne kadar düşükse, işgücüne katılma oranı da o kadar düşük oluyor. Bu yüzden de, okuma yazma bilmeyen, bir okul bitirmeyen, genel olarak söylersek lise altı eğitim alanlarda işsizlik oranı bu yüzden görece düşük seyrediyor. Bu arada, daha önce bu köşede, 16 Temmuz'da, 15-24 yaş grubu üniversite mezunlarında işsizlik oranının 2013 yılı ortalamasına göre yüzde 30 dolayında bulunduğunu yazmıştık. İşsizlik oranı birden düşmüş değil tabii ki. 

Bu farklılık, işgücü istatistiklerine ilişkin hesaplama yönteminin değişmesinden kaynaklandı. Oran, o yüzden gerilemiş görünüyor. Yoksa, ne geçen yılın ortalamasındaki oran bir çırpıda böylesine geriledi, ne de TÜİK rakamlarda bir revizyona gitti. 

Bu kadar üniversite az bile! 

Eskiden gençler lise bitmeye yakın büyük stres yaşarlardı. Üniversiteye girip girememek dert olurdu çünkü. Şimdiki dert daha büyük. Üniversiteye giremeyenin öğrenci "statüsü" devam ederdi. Oysa üniversiteyi bitirenin artık o statüsü kalmıyor, iş bulup çalışması bekleniyor. Bekleniyor da, iş nerede! 

Türkiye'de üniversite mezunu işsizlerin sayısının her yıl hızla artacağını görebilmek için detaylı araştırmalara pek gerek yok. Bakın üniversitelerde hangi bölümlerin olduğuna, iş olanağı çok ama çok az olan bu bölümlerden her yıl ne kadar mezun verildiğini hesaplayın; seneye, ondan sonraki seneye üniversiteli genç nüfustaki işsizlik oranının nasıl hızla büyüyeceğini kolaylıkla görürsünüz. 

Ama en küçük ilde bile bir üniversite kurmuş olmak bize yetmiyor. İkincileri, üçüncüleri kurmak gerek. Hatta ilçeler de ne güne duruyor! Hiç olmazsa işsizimiz yüksek öğretim görmüşlerden oluşur, fena mı!

alaat-007.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar