İşsizlik alarm veriyor
Geçen hafta Aralık ayı işsizlik rakamları açıklandı. 2017 yılı aralık ayında %10,6 olan işsizlik oranı bu yıl %13,5 e çıkarak rekor kırdı.2010 yılından bu zamana gerçekleşen en yüksek işsizlik oranı oldu. Bu orana en yakın işsizlik 2016 yılı darbe süreci ardından 2017 yılı Ocak ayında %13 ile gerçekleşmişti.
Hükümet tarafından alınan kararlar ve teşvikler ile her türlü destek verilip kampanyalar düzenlenmesine rağmen işsizlik artışını maalesef önlenmede başarılı olamıyoruz.
Ülkemizin işsizlik sorunu yanında en önemli etkenlerden biride mesleksizlik olduğu görülüyor.
TÜİK nüfus projeksiyonuna göre normal şartlarda önümüzdeki 10 yılda nüfusumuzun yılda 1 milyon kişi artacağı tahmin ediliyor. Bu iş gücüne katılımda yeni 800.000 genç demek oluyor.
TÜİK bu konuda 2075 yılına kadar 3 farklı senaryo üzerinde çalışma yapmış bulunmakta. Birinci senaryoda ülkemizin nüfusunun 2050 yılında doğurganlık hızının yüzde 1.65'e düşerek artık artmayacağını düşüşe geçeceğini ve 94 milyonda kalacağı ön görmekte, ikinci senaryoda ise 2020 yılında yüzde 2,11'e 2050 yılında ise yüzde 2,5 tekrar çıkacağını ön görerek 105 milyon civarında olacağını ön görmekte, üçüncü senaryoda ise 2050 yılında doğurganlık hızının yüzde 3'e çıkacağını ülke nüfusunun 110 milyon civarında seyredeceğini tahmin etmekte.
Bu üç senaryo’ya bakınca nüfusumuzun 2050 yılına kadar artmaya devam edeceğini görülmekte. Önümüzdeki 10 yıl içinde nüfus artışı ve iş gücü artışından dolayı yeni iş imkânları sağlanması gerekiyor.
2005-2018 dönemi incelendiğinde işgücüne katılan sayısında yaklaşık 10,5 milyon artış gözleniyorken, işgücüne dâhil olmayan nüfus azalmakta istihdam oranı da yükselmektedir.
(2005:yüzde 40,6 – 2018 Aralık yüzde 52,4)
İşsizliği sabit tutabilmemiz için her yıl en az 1 Milyon’a yakın yeni istihdam yaratılması gerekli. Gelecek yıllarda fabrikaların otomasyon ve verimlilik artışları gözüne alındığında üretim için makine teçhizat yatırımlarının artırılması gerekiyor. Bu yüzden büyüme rakamları içinde ekonomistlerin sürekli olarak eleştirdiği makine ve teçhizat yatırımlarının azalması konusunda haklı oldukları görülmekte. Ayrıca imalat sanayi’nin Gayri Safi Milli Hâsıla içindeki payının sürekli olarak düşmesi bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için ayrı bir sorun ve endişe teşkil etmekte.
İşgücümüze piyasamızda ciddi bir sorun olduğu görülmekte. Yeni yaratılan istihdamın yüzde 70'e yakını servis sektöründe sağlanmakta. Üretim ve verimlilik artışı yapamadığımız için son 5 yıldır maalesef imalat sanayide istihdam artışı gerçekleşmiyor. Tarım sektöründe çok yüksek oranda insan çalışıyor. Ama bir türlü gıda enflasyonu artışının da önüne geçilemiyor. Adeta kısır bir döngü içersindeyiz. Son 4-5 ayın en temel sorunlarından biri sebze –meyve ve gıda ürünlerindeki sürekli fiyat artışları oldu ve olmaya da devam edecek.
Son dört yıldaki işgücüne baktığımızda
İstihdamın eğitim düzeyine göre dağılımına baktığımızda ise durum hiç iç açıcı olmadığını, genel olarak istihdam piyasasında düşük eğitimli ve düşük vasıflı insan gücü ile çalışıyoruz.
1) İstihdam edilenlerin yüzde 55'i ilkokul veya ortaokul eğitim düzeyinde
2) Lise eğitim seviyesi yüzde 20
3) Üniversite eğitim düzeyi yüzde 25
Üniversite eğitim düzeyinde olanların büyük bir kısmının kamuda çalıştığını unutmayalım.
Bu istihdam düzeyi ile yeni teknoloji geliştirmemizi bırakalım, önümüzdeki dönemlerde yeni teknolojileri kullanmakta bile zorlanabiliriz.
Gelişmiş ekonomilere baktığımız üniversite mezunlarının toplam istihdam içinde İsviçre’de yüzde 51, İsrail’de yüzde 50, İngiltere ve Hollanda’da yüzde 48, ABD’de ise yüzde 42 seviyesinde olduğu görülmektedir. Ülkemiz yüzde 25 oranı ile ülke sıralamasında 69. sırada.
İşsizliği/mesleksizliği önlemenin ve nitelikli işgücünün oluşturmanın dört temel yolu olduğunu düşünüyorum.
1) Mesleki eğitim ihtiyaca göre yapılmalı
2) Teknik ve uygulama odaklı eğitim
3) İş gücü piyasasında daha fazla kadına yer açılmalı
4) Üniversite Eğitimi kamuda iş bulmaya yönelik olmamalı
Grafiği incelediğimizde Araklı ayında bir yıl önceye göre 2009 krizinin çok üzerinde bir istihdam kaybı yaşadığımız görülüyor.
2006-2018 döneminde yaklaşık ortalama her yıl 500.000 istihdam artışı sağlarken son bir yılda 633.000 istihdam kaybı yaşadık bunun başlıya sebebi geçen yıl yaşanan döviz kurlarındaki aşırı artış ve oynaklığın olduğunu söyleyebiliriz.
İmalat sanayi ara hammadde yurt dışı bağımlılığı sebebiyle fiyatlardaki aşırı artış sabit gelirlilerin alım gücünün düşmesine yol açtı. Buda üretimi düşürdü. Üretim düşünce fabrikalarda çalışan sayısı azaldı buda sokağa işsizlik olarak yansıdı.