İsrail’le barışın jeo-politiği

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI ismetozkul@gmail.com

Mayıs 2010’da yaşanan Mavi Marmara saldırısının ardından İsrail’le kesilen diplomatik ilişkiler, son günlerde derin dondurucudan çıkartıldı ve ısıtılmaya başlandı. Hükümet sözcülerinden dostluk açıklamaları işitmeye başladık. Etrafımızdaki herkesle kavga ederken, kavgalı olduğumuz bir ülke ile barışma girişimleri ortayı çıktı. 

Bu durum, Türk ve İsrail hükümetlerinin birden “Bu küslük çok uzadı, yeter artık barışalım” diye düşünmeye başladıkları için ortaya çıkmadı. Bu gelişmenin bölgemizdeki jeo-politik ve jeo-ekonomik gelişmelerle yakın bir ilişkisi var. Bu çerçevenin bir parçası ve uzantısı olarak Türkiye-Rusya ilişkilerinde ortaya çıkan kriz de gelişmeleri hızlandırdı. 

Önce gelişmenin jeo-politik boyutuna bakacak olursak, Türkiye ile İsrail’in yeniden dost olmaya zorlayan temel faktörler şöyle sıralanabilir: 

Birincisi İran, bu yıl imzaladığı nükleer anlaşma ile hem ekonomisini yeniden toparlama şansı hem de bölgedeki siyasal etkisini artırma olanağı elde etti. Bölge ve dünya dengeleri açısından çok önemli olan bu gelişme, İsrail ve Türk iktidarlarının işine gelmiyor. İran ile anlaşma imzalayan Obama yönetimi de durumu dengelemek için İsrail ile Türkiye’nin yeniden dost olması için bastırıyordu. 

İkincisi Rusya’nın son dönemde Suriye’deki askeri etkinliğini ve Suriye sorununun çözümünde siyasi etkisini artırmış olması. Rusya’nın Suriye’deki askeri etkinliğinin artması, İsrail’i de rahatsız eden bir gelişme. 

Üçüncüsü, Suriye’deki karmaşık gelişmeler karşısında Türkiye siyasi etki gücünü hızla kaybediyor. İsrail’in ise fazla bir etki şansı yok. Bu durum iki tarafı da istihbarat işbirliğine yöneltiyor. İçeride “paralel yapı” operasyonlarının geldiği nokta, iki taraf açısından da bunu daha mümkün kılıyor. 

Dördüncü jeo-politik faktör ise iki tarafı birden değil sadece Türkiye’yi ilgilendiriyor. Türkiye batağa saplanan Suriye politikasında giderek tecrit oluyor. IŞİD ve muhaliflerin kontrolündeki 98 kilometrelik Suriye-Türkiye sınırındaki askeri gelişmeler Rusya ile ABD arasında kotarılıyor. Türkiye’nin buna karşılık attığı Irak’a askeri birlik gönderme girişimi de ABD ve Irak’ın itirazıyla geri tepti. Üstelik Suriye krizindeki yakın işbirlikçileri Suudi Arabistan ve Katar bile Irak’taki Türk askeri varlığı konusunda Arap Birliği’nin Türkiye aleyhine bir karar çıkarmasını engellemediler. Diğer taraftan uçak düşürme olayının ardından NATO üyesi ülkelerin kamuoyunda Türkiye’yi güvenilmez bulan ve IŞİD ile ilişkilerini sorgulayan tartışmalar yaygınlaştı. Artan bu tecrit ortamı Türkiye’yi İsrail ile yeniden dost olmaya yönelten en önemli faktörlerden birisi.

Türkiye açısından beşinci bir faktör olarak da Kuzey Irak’ta Kürt devleti oluşumu yolundaki gelişmeler sayılabilir. Türkiye şu anda Irak merkezi hükümetine rağmen, Kürt yönetimi ile anlaşarak, uluslararası hukuk açısından tartışmalı bir şekilde Kuzey Irak’ta çıkartılan petrolü boru hattıyla Türkiye’ye taşıyor. (Bu petrolün alıcısı ise İsrail. Kuzey Irak’ta bu petrolün içine IŞİD petrolünün de karıştığı ve Türkiye ile İsrail’in burada suç ortağı olduğu yolunda yaygın iddialar da ayrı bir konu.) 

İsrail de Kürtlerin ayrı devlet haline gelmesini destekliyor. Tartışmalı Irak petrolünü satın alması da bu yüzden. Türkiye, Kuzey Irak’ta ayrı bir Kürt devletinin kurulmasını örtülü olarak desteklerken bunun Suriye ve Türkiye’ye yansımalarını da engellemek istiyor. İsrail ile yeniden dost olmak ve enerji işbirliğinin yolunu açmak, bu konuda İsrail’in Türkiye’nin canını acıtacak şeyler yapmasını önleyecek. 

Altıncı bir faktör olarak da Ortadoğu’da askeri yığınaklar ve çatışma ihtimalleri artarken, diğer yandan Güneydoğu’da çatışmalar farklı bir boyuta sürüklenirken Türkiye’nin İsrail’den silah alımını yeniden başlatma ihtiyacı sayılabilir. 

Gelecek yazımızda işin jeo-ekonomik boyutunu ele alacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar