İsrail, Finlandiya ve İspanya seçim sonuçları ve Avrupa’da esen sağ rüzgar…
Son dönemde üç ülkede yapılan seçim sonuçlarını değerlendirdim. Ayrıca, Avrupa’da artan sağ oylar ve göçmen karşıtlığının “Avrupa kimliğinde” sorun yaratabilir sonucuna vararak, sert esmeyen sağ rüzgarla ülkelerde sağ oyların oranlarına değindim.
Üç ülkede İsrail, İspanya ve Finlandiya’da seçimler tamamlandı, İsrail ve Finlandiya’da sağcılar güçlenirken, İspanya’da sol gücünü artırdı.
9 Nisan’daki 11 partinin katıldığı seçimlerde 120 üyeli İsrail parlamentosu Knesset’te sağ partiler 110 sandalyeye sahip olurken, sol cephe 10 üyelikte kaldı. Netanyahu’nun partisi Likud yüzde 26 oyla 35 üyelik, Mavi/Beyazlar partisi yüzde 26 ile 35 üyelik kazanarak koalisyon zeminini oluşturacak yeterliliğe ulaştılar. İşçi partisi 13, yeşiller 1 üyelik kaybettiler.
8,1 milyon nüfuslu İsrail’de erken seçim kararı ruhban sınıfının zorunlu vergi ödemesi tartışmalarından ve Netanyahu’nun yolsuzluk iddialarından ortaya geldi. İşçi Partisi ruhbanların vergilendirilmesinden yanaydı ama savunmadı. Yeşillerde konuya seyirci kaldı.
İsrail’de son 10 yılda yüzde 2 büyüme hızı söz konusu. İşsizlik yok denecek gibi yüzde 4, kişi başı milli gelir net 33 bin dolar, ekonomik verilerde oynaklık yok, dış ticaret fazlası veriyor. Bu iyi tabloya karşın gelir dağılımı bozuk. Sağlık ve eğitim hizmetlerini parasız almak mümkün değil. Bu durum seçimleri etkilerken, 1948’de ülkenin kurulmasını sağlayan Sosyalist Partinin erimesi ve lideri Ben Gurion idealinin ölmesi olarak değerlendiriliyor…
Nisan’da seçime giden 200 sandalyeli Finlandiya’da aşırı sağcı Gerçek Finliler oylarını artıramadı, yüzde 19 oyla 39 milletvekili çıkardı. Fin Sosyal Demokrat Parti de fazla varlık gösteremedi ve yüzde 19 oyla 42 sandalyede kaldı.
5.5 milyonluk Finlandiya’da büyüme hızı yıllık yüzde 2.5, işsizlik yüzde 7.4, kişi başına milli gelir net 38 bin 367 dolar, Bu ülke eğitimde PISA sıralamasında hep Avrupa’nın ilk üçünde yer alıyor.
Fin seçimlerinde “Nokia sendromu” söz konusu oldu. İktidardaki SDP Nokia’nın el değiştirmesi konusunu cevapsız bıraktığı için kayba uğradığı düşünülüyor.
İspanya son 4 yılda üçüncü kez seçime gitti. Son seçimde Sosyalist PSOE, oyunu yüzde 6.7 artırıp yüzde 29’a sandalye sayısını da 38 artırarak 138’e çıkarttı. Ancak çoğunluk için 176 sandalyeye ulaşmak için, liderleri hapiste olan ayrılıkçı Katalan 40 sandalyeye sahip PODEMOS ile koalisyon kurması gerekiyor. 48 yaşındaki PSOE lideri Pedro Sanches ve partisi buna kazır görünüyor.
Son seçimde sağ popülist PP’nin oyları yarı yarıya indi 66 sandalyeye sahip olabildi. Faşist VOX Partisi ise yüzde 10.3 oyla 24 sandalye elde etti. Bununla Franco döneminden sonra parlamentoya giren ilk faşist parti olma özelliğini kazandı. Bunda genç işsizlerin bu partiyi desteklemesi önemli rol oynadı.
46.5 milyon nüfuslu İspanya’da 2008 krizinin etkileri silindi yüzde 2.5 büyüme trendine girildi. Kişi başı milli gelir net 32 bin dolar. Ancak genç işsizlik oranı hale yüzde 15 seviyesinde.
Avrupa’da sağın yükselişi ve göçmen karşıtlığı, “Avrupa kimliğinde” soruna neden oluyor. Bu ekonomiğe bağlı görünmüyor ve sol partiler şimdilik buna cevap veremiyor.
Avrupa’da son duruma baktığımızda gördüğümüz manzara şu. Fransa’da euro ve göçmen karşıtı Le Pen yüzde 12, İsveç faşistleri yüzde 5.7, Hollanda’da sağcılar yüzde 15, Danimarka’da yüzde 14, İsviçre’de yüzde 29 orana sahip. İtalya’da ise yüzde 8.3’lük oranları iktidar ortağı olmalarına yetti.
Bu tablo Avrupa’da sağ rüzgarın sert olmasa da estiğini ortaya koyuyor. Bakalım bunun Avrupa kimliğine etkisi ne olacak…