İspanya üzerine
Akla futbolla gelen aslında bakıldığında dini saymazsak bizim kıyı bölgelerimizdeki yaşam kültürüyle oldukça büyük paralellik gösteren bir ülke İspanya.
Geçtiğimiz hafta Megane ailesinin makyajlı versiyonlarını test etmek için oradaydım. Önce Madrid daha sonra Sevilla…
İşim dolayısıyla hemen her sene en az iki ya da üç kez İspanya'ya ziyaret yapıyorum. Ama bu kez ilk defa farklı bir gözle baktım. Çünkü, biri krizde olan diğeri de büyüyen İspanya ve Türkiye vardı aklımda.
Öyle ya biz büyüyorduk. Onlar da son yıllarda krizdeydi.
Hatta bizim buralarda onlar için yaptıkları Siesta yani öğlen uykusuna ithafen tembel denirdi.
Hakikaten de İspanya'da tüm bankalar hafta içi saat 14'e kadar çalışıyor. Tüm dükkanlar saat 14-17 arası üç saat kapalı.
Buna rağmen İspanya halen AB'nin beşinci, dünyanın ise 12'inci ekonomisi konumunda.
Bu rakamlara ulaşmalarının ardından hiç şüphesiz AB'nin, Fransa ve Almanya kaynaklı fonlarının etkisi çok büyük. Fakat ülkenin üretim potansiyeli/kültürü de yadsınamaz. İspanyollar kendi, otomobil ve uçak şirketlerini kurup çoktan kendi yerli uçak ve otomobillerini üretmiş durumda.
Turizmde de dünyanın bir numarası olmaya adaylar.
İspanya'ya her yıl yaklaşık 65 milyon turist geliyor ve bunların ülkeye getirisi 40 milyar Euro'nun üstünde.
Ülkenin bütün Akdeniz kıyıları, başta Alman olmak üzere İngiliz ve son yıllarda Rus'ların işgali altında. Akdeniz'in hemen hemen her köşesinde yazlık siteler inşa ediliyor. Bu sitelerin tamamı da oldukça yüksek fiyatlara yabancılara satılıyor.
Gerçi burada hemen bir parantez açmak lazım. Söz konusu inşaat sektörünün ardından çok önemli mafya örgütlerinin kara para aklama operasyonlarının yer aldığı belirtiliyordu. Özellikle Avrupa basınında bu konu çok tartışılmıştı ve hatta bazı firmaların hesaplarına el konulmuştu ancak değişen bir şey olmadı.
İşsizlik oranı son kriz öncesine yüzde 8'ler düzeyindeyken, krize paralel yüzde 20'lere kadar yükseldi.
Ama altyapının güçlenmesiyle birlikte bu sorunun da aşılmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Buradan lafı otomotive getirirsek…
Krizdeki! İspanya geçen yıl 2 milyon 353 bin otomotiv üretimi gerçekleştirmiş. Büyüyen Türkiye ise 1 milyon 189 bin…
İspanyollar bizim 10 yıllık hedefimizi daha bugünden katlamış durumda.
1950 yılında hükümet eliyle girilen otomotiv sektöründe SEAT kurulmuş. Bugün Volkswagen tarafından yönetilen SEAT yaklaşık 400 bin araç üretiyor.
Bu rakamları biz onları yakalayamayız boşuna uğraşmayalım diye yazmıyorum. Sadece önümüzdeki hedeflerimizi koyarken nerede durduğumuzu bilelim ona göre doğru pozisyon alalım diye kaleme almak istedim.
Bugün SEAT olduğu gibi Skoda, Volvo gibi otomotiv tarihinde önemli yere sahip gibi birçok firma büyük üreticilerin hakimiyeti altında. Bunda en önemli neden firmaların ekonomik büyüklüklerinin günümüz şartlarına cevap veremiyor oluşu.
Ne büyük bir fırtınada rüzgarın üstlerinden geçip gideceği kadar küçükler ne de üstlerine vuran rüzgara karşı durabilecek kadar kökleri sağlam durumda.
Günümüzde 400-600 bin civarında bir kapasiteyi tek başına yürütmeniz mümkün değil. Ya gerçekten çok farklı ve butik tarzda üretim yapacaksınız. Bir hikayeniz, bir efsaneniz olacak ve insanlar sizi o yüzden tercih edecek. Ya da tam anlamıyla güçlü yüksek global anlamda ürün imal edeceksiniz.
Tüm bunları neden mi yazıyorum. Bahsedilen 200 binlik yerli kapasitesi sıfırdan bir yatırım için eninde sonunda ya satılacaktır ya da batacak. Bakın Saab'a tam bu ölçekte bir firma ve kaldı ki inanılmaz yüksek bir de ünü/adı olan bir marka. Dolayısıyla rakam telaffuz ederken biraz daha derinine analizler yapmak gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada bir de başka not.
Madrid-Sevilla arası yaklaşık 500 kilometre. Yani İstanbul-Ankara kadar.
Uçakla 2.5 saat sürüyor (uçuş süresi-havaalanına gidiş zamanız ve çıkış dahil), trenle de öyle.
Sadece bu hat değil. İspanyollar uykularından geri kalan vakitlerinde ülkeyi demir ağlarla örmeyi başarmışlar.
Hem de en hızlısından…
Sadece Sevilla değil, Başkent Madrid'den ülkenin tüm önemli kentlerine 2.5 saat dolayında bir yolculukla ulaşabiliyorsunuz.
Renault Megane için Madrid'de
n Sevilla'ya giderken trende aklıma geldi.
Bence bizim yerli otomobilden önce, bu tarz bir demiryolu ulaşımına ihtiyacımız var.