İSO 500’e göre rakamların dili…
Sanal ve çarpık gündemden bir türlü gerçek gündeme geçemiyoruz. Dolayısıyla işin aslına da dönemiyoruz. Düşünebiliyor musunuz?... Seçimlerin üzerinden tam 1 ay geçti. Daha TBMM Meclis Başkanlık Divanı bile oluşturulamadı ki hükümet kurulma çalışmaları resmen başlasın. Bu arada siyasi liderlerin zehir zemberek söylemleri de bundan sonraki koalisyon çalışmalarını zora sokmaya devam ediyor.
Keşke bu süre içerisinde liderler susabilmeyi başarsa da bari koalisyon içim olumsuz koşullar oluşmasa… İşimiz “keşke”lere kaldı maalesef. 2015 yılını zaten kaybetmeyi göze almıştık. Bu gidişle erken seçim umutlarıyla daha uzun süre zaman kaybetmeye devam edecek gibiyiz.
Neyse… Gelelim önemli bir gerçek gündem konusuna!...
Malum İSO 500 rakamları açıklandı. İSO Başkanı değerli dostum Erdal Bahçıvan, konu ile ilgili teknik açıklamalar yaptı. Birkaç önemli gelişme ve sonucun altını çizdi.
Çizdi de ne oldu? Bir tek siyasetçi çıkıp da destek mi verdi? Yoksa farklı bir söylem mi geliştirdi?
Türkiye’nin bugününü ve yarınını çok yakından ilgilendiren “sanayileşme” konusu yine ıskalandı. Son zamanların moda deyimiyle “sanayisizleşme” olgusu devam etti.
Türkiye’nin üretiminin, katma değerinin, ihracatının yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan ve çeşitli illere dağılmış olan 500 büyük sanayi kuruluşu ile ilgili bazı gelişmelerin altını çizmeye çalışalım. Rakamlardan değil, ama yüzdelerden ve sonuçlardan bahsederek…
İşte Türk sanayi devlerinin 2014 yılı sonuçlarına ilişkin bazı tespitlerimiz…
• 2014 yılında 500 sanayi kuruluşunun satışları Türk Lirası bazında sadece yüzde 3.9 artmış. Oysa aynı yılın enflasyon oranı yüzde 8.2 olmuş.
Bunun anlamı, reel satışlardaki düşüştür.
• Satışlar düşünce bundan daha ciddi bir şekilde faaliyet karları düşmüş. Şöyle ki 500 büyük sanayi kuruluşunun faaliyetinden elde ettikleri kârlar yüzde 16.4 azalmış.
Bunun da anlamı kârlılıktaki tehlikeli düşüştür. Hem başak yok hem de tane…
•Oysa bir de bankacılığın döviz bazındaki karlılığına bakın. Neredeyse yüzde 20’lere dayanmış. Aynı şekilde hizmetler sektöründeki faaliyet k'arları artışına bakın. Başta gayrimenkul sektörü kârlılığı tavan yapmış.
• Faaliyet kârlarında düşüş yetmediği gibi faaliyet dışı kârlılıkta artış ortaya çıkmış. Yani; bir sanayi tesisi düşünün ki; asıl ürettiği malların yurt içi ve yurt dışı satışından kar etmiyor; “kur farkları” gibi Türk Lirası'ndaki o yıla ilişkin arızi değerlemeden kaynaklı kar ediyor.
• Faaliyet dışı kârlardaki artışın da dengesizliği dikkat çekiyor. Örneğin; 2014 yılı kambiyo kârlarının yerini 2015 yılında döviz kurlarındaki aşırı dalgalanma dolayısıyla ortaya çıkacak kambiyo zararları oluşturacak gibi görünüyor.
• Aslında 2014 yılında finansman giderleri, bir önceki yıla göre yüzde 16.7 oranında düştüğü için, bu yılın dönem kârlılığındaki düşüşü frenlemiş oluyor.
• Sözün özü 2014 yılının dönem kârlılığını, 2014 yılında Türk Lirası'ndaki değerlenme sonucu ortaya çıkan kur farkları kurtarmış.
• Tabii olarak kârlılığın azalması da öz kaynak artışını olumsuz etkilemiş. Zira kâr olmayınca öz kaynak da yaratılamıyor.
• Öz kaynak yetersizliği nedeniyle borçlanmaya gidilmiş. Nitekim 2014 yılında borçlar yüzde 7.8 oranında artmış.
• Borçların yükselmesi de borç faizlerinin artması sonucunu yaratmış ve bu yılda faizler yüzde 31.2 oranında yükselmiş.
• Faiz artışı kamu sektörü sanayi kuruluşlarında daha da hızlı atmış ve yüzde 162.3 olmuş.
• Bunun anlamı şu: Sanayi KİT’lerine öz kaynak verilmemiş. Böylece de bütçe genel dengesi olduğundan daha iyi görüntülenmiş. Onun için zaman zaman bütçede “açık” konusundan daha çok gelir ve giderlerde “kalite” sorununun olduğuna vurgu yapıyoruz.
Bu tablodan ortaya çıkan sonuç şöyle yorumlanabilir:
• GSMH içerisinde sanayi sektörünün payı giderek düşüyor.
• Sanayi sektörü içinde gıda, tekstil gibi temel alt sektörler öne çıkıyor.
• Dolayısıyla ileri teknoloji içeren sanayi kuruluşlarının payı çok düşük kalıyor.
• Sanayi sektöründe “ölçek” ve “öz kaynak” sorunu devam ediyor.
Bu sonuçlar “iç açıcı” değil, en önemlisi de “sürdürülebilir” değil.
Onun için “sanayide dönüşüm zamanı”…
Aksi takdirde “orta sanayi tuzağı”ndan da kurtulamayız.