İşletmeciliği ciddiye alalım

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Sözlü kültürün önemli araçlarından biri "tekrarıdır". İnsan aklı, sözel kültürde bir fikri kitlelere yaymanın araçları arasında "tekrar yöntemini" geliştirdi.

Bugün, kısa mesaja dayalı iletişimin öne çıkışını beğensek de beğenmesek de hayatın gerçeklerinden biri. Ong'un anlatımı ile ikincil sözel kültür aşamasındayız. Bu aşamada önemli olduğunu düşündüğümüz, iyi anlatırsak yararlı olacağına inandığımız sorunları sıkça gündeme taşımalıyız.

İnsanoğlu, yaşam biçimini derinden etkilemeyen konulara zamanının ve dikkatinin yüzde 80'ini harcarken; orta ve uzun dönemde yaşamı derinden etkileyecek olan eğilimlere gerekli ilgili göstermiyor. İlgisizlik salt bize özgü de değil, dünyanın çoğu yerinde benzer durumlar geçerliliğini koruyor.

Daha önce paylaştık, bir kez daha yinelemeliyim;

· Çok değişken olan kur sisteminin analizine,

· Döviz hareketlerindeki değişmelere,

· Faiz oranlarındaki iniş-çıkışlara,

· Borsa endeksindeki oynamalara,

· Hammadde fiyatlarının yükselişine, düşüşüne,

· Finans piyasalarında olup bitenlere vb. ayırdığımız zamanın onda birini bile "işletmeciliğe" ayırmıyoruz.

Zamanımızın yarısını makroekonomik eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikelere ayırıyorsak, diğer yarısını da "işletmecilik sorunlarına" ayırmamız gerekir. En azından;

· Hangi işi yapmamız gerektiğine,

· Mevcut işlerde odak değiştirme ya da çekilme planlarına,

· İşletmenin kurulacağı yerin seçilmesine,

· Makine-donanım satın alma sözleşmelerin hazırlanmasına,

· Montaj aşaması ve üretime alınış dönemlerinin olası sorunlarına,

· İşletme döneminde fiyat-maliyet dengesini etkileyecek iş süreçlerinin oluşturulmasına,

·  İşgücü profilinin tanımlanmasına,

· İşletme döneminde geri bildirim yöntemlerine,

· Erken uyarı yaratacak kayıt düzeni ve analiz araçlarının geliştirilmesine vb. gerekli daha bir dizi değişkene ilgi ve özenimizin yeterli olduğunu söyleyebilir miyiz?

Geçenlerde, Genel Yayın Yönetmenimiz Hakan Güldağ ile "Ülkemizin koşullarına göre bir işletme kuramı geliştirebilir mi?" sorusunu tartıştığımız akademisyen dostumuz, "…Türkler birbirini okumazlar. O nedenle, kuram tartışmaları buralarda yankı bulmaz" dedi. Uzun yılların deneyimi ve birikimi akademisyen dostu umutlu olmayan bir yargıya kilitlemişti.

Birbirimizi önemsemiyorsak, yabancının dediğine değer veriyorsak, o zaman Turquie Dimlomatique'de Rol Wenkel'in söylediklerine kulak verelim:

"...para sistemi reel değerlerden soyutlanmıştır. Dünya ekonomisi artık genel geçer bir değer kıstasından yoksundur. Para ancak özel bankaların açtığı kredilerle yaratılabiliyor ; bu maddi karşılığı olmayan paradır.Bilgisayar teknolojisi sayesinde para elektrik hızıyla dünyayı dolaşıyor, spekülatif döviz ticareti astronomik boyutlara varıyor.Günümüzde mal ve hizmet mübadelesi döviz ticaretinin sadece yüzde 5'ini karşılıyor.Döviz alım satımının yüzde 95'i spekülatif amaçlarla yapılıyor. Böyle bir manzara karşısında 1950'lere dönmek daha iyi olmaz mı? Stephen Schulmeister bu soruya şu yanıtı veriyor: "Hayır! Ama önce teşhis doğru konmalı. Krizin sisteme bağlı nedenleri ortaya çıkaran teşhise göre, finans cambazlığı ve spekülasyonun değil,işletmeciliğin muteber olması gerekirdi. Ama son 30 yılda bunun tam tersi yapıldı. Hatanın düzeltilmesi için 1950'lere dönmeye gerek yok. Ama tedavinin her aşamasında nasıl işletmeciliğin ön plana çıkarılıp mali spekülasyonun önlenebileceğinin düşünülmesi gerekir."

Bütünlüğü olmayan analizler bizi yaratmak istediğimiz sonuca götüremez…Makro analizlere özen gösterelim ama, işletmeciliğin bileşenlerini,bağlamlarını ve bakış açısını da görmezden gelmeyelim…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar