İşlerimizi “bilinçle” yönetmek

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Anlamını derinlemesine merak edenimiz azdır ama, ’bilinçs özcüğü” günlük konuşmalardan akademik analizlere uzanan geniş bantlı söylemlerde ayrıcalıklı bir konuma sahiptir.

Kavramının tanımsız olmasına dikkat çeken Michio Kaku bilincin en azından şu üç temel bileşeni içermesi gerektiğini belirtir:

1.    Çevreyi hissetme ve tanıma
2.    Kendinin farkında olma
3.    Hedefler ortaya koyarak geleceği planlama, geleceği simüle etme ve strateji ortaya koyma

Herhangi bir eylemde “bilinçli davranıştan” söz edebilmemiz için, çevremizdeki gelişmelerden “etkilenmiş” ve doğru tepkiler vermiş olmamız gerekir. Çocukluktan başlayarak, ateşin yaktığını, suyun boğduğunu, sıcağın terlettiğini, soğukların üşüttüğünü, güçlünün zayıfı dövdüğünü yaşayarak öğreniriz. Çocukluk meraklarımız, yaşımız ilerledikçe seçici bir meraka doğru evrilir. Meraklarımız bizi, Endülüslü İmamın belirttiği gibi canımızı, aklımızı, neslimizi, malımızı ve kültürümüzü tehlikeye atan ve koruyan olay ya da olgular hakkında belli düşüncelere ulaştırır. Meraklarımızın peşinde koşarken sürekli keşfeder, düşüncelerimizi ve bilgilerimizi artırır; zihni modeller geliştirir, düşünceler üretir; düşündüklerimizi fikirlere, fikirlerimizi projelere, projelerimizi de yaşama taşırız.

Meraklarımızın zenginliğini yaşadığımız “çevreyi hissetme ve tanımanın” yaygınlığı ve derinliği belirler.

Gelir ve eğitim düzeyinin yükselmesi bireylerin tüketim kalıplarını genişletir; yaşam biçimini farklılaştırır ve yaşam tarzını değiştir. Yaşam biçimi ve yaşam tarzı kalıplarındaki genişleme, merak ölçeklerini de büyütür.

Gelir olanaklarının artması, günlük geliri 20 dolar ile 100 dolar olan “orta sınıfın güçlenmesi” ekonomik gelişmelerin özünü oluşturan ticari kalıpları, ticaret ağlarının yoğunluk ve derinliklerini de etkiler. Orta sınıfın tüketici değer, beklenti ve davranışlarını yönlendirmesi, toplumsal hareketleri çeşitlendirir. Tüketici değer, beklenti ve davranışlarının gerçekliğe yakın bir biçimde belirlenmesi, hangi ürünleri ne ölçüde üretmemiz gerektiğinin kararını vermeye da rehberlik eder.

Çevremizdeki bireyler, olaylar, olgular, nesneler, süreçler ve sistemlerin çeşitliliği hissetme ve anlamayı güçleştirir. Güçlüğü aşmanın en etkin yolu, belirleyici eğilimleri gözleyerek yarattıkları fırsat ve tehlikeleri öngörmedir. Gelişmelerin zaman boyutunu kestirme ve fırsatları değerlendirme, tehlikeleri de en düşük bedel ödeyerek atlatma için öngörü ve önlem alma disiplini elimizdeki en önemli araç. 

Kendimizi farketme

Bazı canlıların da kendini fark ettikleri bilinir ama, bu sınırlı bir fark etmedir. Canın, aklın, neslin, malın ve kültürün ileri düzeyde korunması sadece insanlara özgüdür. İnsanoğlunun gelecek-odaklı düşünme yeteneği o kadar ileri gitmiştir ki, uygun zihni olgunluk ve uygun ortamlarda kendiyle bile hesaplaşır. İnsanın kendine ayna tutması, kendisini fark etmesini ileri düzeylere taşır. “Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma” diyen ahlâkın altın kuralı, insanın kendisiyle hesaplaşabilme yetisinin sonucudur.

İnsanın kendini fark etmesinin bir başka göstergesi, “kendine fren koyma ilkesine” uyabilmesidir. İnsanların “doyum ertelemesi”, daha yüksek amaçlar için küçük onurlarından ve çıkarlarından özveride bulunabilmesi de ayrıcalıklı konumunu belirleyen temel bileşenler arasında yerini alır.
İnsan yaşadığı çevreninin;

·    Aşabildiği ve aşamadığı güçlerini anlar,
·    Varoluşunun sınırlarını adım adım öğrenir,
·    Anlama düzeyini geliştirir,
·    Etik ve estetik duygularını olgunlaştırır,
·    Topluca yaşamayı sürdürmedesiyaset aracını kullanır,
·    Toplumsal düzen için hukuk ilkelerini belirler,
·    Ekonomik düzenlemelerle de maddi ve kültürel zenginlik üretir.

İnsanın kendini fark etmesi, belirlenmiş amaçlara odaklanmasını da sağlar. Temel amacı da, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmadır.
Çevresini hisseden ve tanıyan, kendini fark ederek maddi ve kültürel konumlamasını belirleyen insanoğlu, bilincini yükseltmek için önemli bir adım daha atmak zorundadır: Eğilimleri gözleme, varsayımlara dayalı bir model geliştirerek; amaç, politika ve hedef belirleme... Bir adım sonrasında, hedeflere en kısa ve en etkili yoldan ulaştıracak olan “stratejiler” tasarlama…

Gelecek simüle etme

İnsan bilincini yükselten temel bileşenler arasında “dün, bugün ve yarın algısı” da önemlidir. İnsanlar, dün yaşanmış olanlardan ders çıkarır; derslerini bugünü etkin yaşamak için değerlendirir ve yarını inşa etme için de göz önünde tutar.
Gelecekle ilgili varsayım üreten, varsayımlardan model oluşturarak simülasyon yapan insanoğlunun bir diğer özelliği, kesintisiz gelecek tahminleri yapmasıdır. Gelecek tahminleri; en iyi, en kötü ve normal koşulları içeren üçlü alternatif tepki biçimini içinde barındırır. Çoğu zaman alternatif tepki stratejilerinin biri önemsenip, diğerleri göz ardı edilse de, ihtiyaç hissedildiğinde üçlü alternatif tepki biçimleri birlikte ve bir bütün içinde değerlendirilir.

Gelecek tahminleri ayna zamanda yaratmak istenen sonucun tanımlanmasının da ilk adımını oluşturur; “hedeflerin” netleştirilmesini sağlar; insanoğlunun engin birikimi ile yakaladığı “en büyük maliyet hedefsizliktir!” gerçeğini kavratır.

Gelecek tahminleri, alışkanlıktan analize geçme, büyük veriyi ehlileştirme, mal ve hizmet üretiminde bilgi payını artırma gibi zihinsel ve pratik etkinlerinin tümünü içerir; inşa etmek istediğimiz geleceği planlamamıza imkan verir; net bilgi, etkin kaynak koordinasyonu ve işe odaklanma sağlayarak kaynakları verimli kullanmamızın yollarını açar.

Gelecek tahmin edilip, fırsat ve tehlikeler ile olanak ve kısıtların dengesini gözeten  hedefler netleştiğinde, izleyen adım kitle zihninde meşrulaştırma aşamasıdır. Liderler iletişimin bütün yollarını deneyerek kitle desteğini de arkalarına alarak hedefler üzerine odaklanmaya yönelir. Kitle enerjisini verimli kullanma kanallarının açık tutulmasının önlemlerini alır. Bu süreç, tartışarak ortak değerler üzerinde birleşme, ortak irade oluşturma, ortak yararları tanımlama, ortak projeler ortaya çıkarma, ortak kurumlarla işimizin sürdürülebilirliğini sağlama aşamalarından geçerek döngüsünü tamamlar. Topluluk ya da toplum düzeyinde iş yapmanın ilk adımı ortak akıl üretmektir; daha ileri aşamaları ise mümkün olanı anlayabilme derinliğine ulaşmadır. Anladığımız zaman, sorun çözen yol ve yöntemler geliştirilebiliriz.

İşimizi bilinçle yönetmek istiyorsak, çevremizi hissetme ve tanımaya, kendimizi fark etmeye, geleceği inşa ederken pragmatik yaklaşımları aşarak onu planlamaya gerekli özeni göstermeliyiz.

MichioKaku, Geleceğin Fiziği/2100 Yılına Kadar Bilim İnsanlığın Kaderini ve Günlük Yaşamımızı Nasıl Şekillendirecek. ODTÜ Yayıncılık, Ankara 2013,s.106

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar