“İslamabad’dan İstanbul'a..."
Erasmus Projesi kapsamında geldiğim İslamabad'ın sıcağı ile tanıştığımız andan beri hem bu bölgedeki hem de Türkiye'deki gelişmelerle alakalı sorulara cevap veriyorum. Özellikle dün Türkiye'den arayanlar şu soruyu sordular.
"Döviz kurları neden gevşiyor, yoksa iyi bir haber mi var?" İsterseniz gelişmelere beraber bakıp karar verelim.
İstanbul’dan yola çıkmadan önce, ABD yönetiminin ısrarlı bir şekilde Türkiye’nin S-400'lerden vazgeçmesi baskı yapmasına şahit olduk. Bu durumun para ve sermaye piyasalarına ne kadar etki yapacağını şimdiden kestirmek zor. Ancak, F-35 pilot eğitimleri için Türkiye’ye başka davet yapılmaması hoş bir gelişme olmadı.
Bu arada Hazine iki adet ihale yapılacağını açıkladı. Maastricht Kriterlerine göre hala kamu borcu/milli gelir oranı bakımından kabul edilebilir bir seviyede olduğumuz için, borçlanmalarda sıkıntı yaşanacağını düşünmüyorum. Hep söylediğim gibi maliyete katlanıp gerekli olan finansmanı sağlamak şansı varken, bunu yapmalıyız.
İyi bir haberin varlığını sorgulamadan önce, bayram esnasında döviz kurlarının sert şekilde düşmesinin sebebini araştıralım. “ABD ile yumuşama” diyen var. Gelişmeler bunun tersini söylüyor. Daha başka dedikodular da var. Onlardan yarın bahsedeceğim Yine şu analizimi paylaşmak istiyorum:
- Döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve yön değiştirmelerin sebebi genellikle siyaset ile diplomasideki gelişmeler oluyor
- Dövizde ana trendi ise her zaman ekonomik şartlar belirliyor
Ekonominin temelleri güçlü bir şekilde dayanıyor gibi gözükse de, iktisadi aktivitedeki yavaşlama gözle görülür seviyede diyebilirim. Bir gözlemim daha var. Onu da paylaşayım.
"Yoksa sıfırlar geri mi dönüyor ?.."
Maalesef çarşı, pazar, restoran, büfe ve marketlerde fiyatlar iki basamaklı sayılardan üç basamaklı sayılara geçti. Tatil beldelerinden bana ulaşan haberler ve bizzat kendi tespitlerim gösteriyor ki, artık herhangi bir hizmette dört basamaklı sayılar egemen olmuş durumda. Aslında bu durum hem enflasyon hem de hayat pahalılığının zincirleme tepkime içine girdiğini gösteriyor.
Bir yatırımcı “kullandığım elektriğin maliyetini bilmiyorum, gümrüğe gelen malı ne maliyetle çekeceğimi bilmiyorum, KDV iadelerimi alıp alamayacağımı bilmiyorum”diyerek, fiyatları artırmasının sebeplerini böylelikle sıraladı. Eğer güven azalırsa, gelecek beklentileri bozulur. Talep azalınca da tahmin edildiği gibi fiyatlar düşmez. Aksine hala ödenecek kira, faiz, çalışanların ücretleri vs. olduğu için mal hizmet üretenler fiyatları yükseltebilirler.
Her yazdığım raporda belirttiğim gibi, enflasyon ancak ve ancak geleceğe dair beklentiler olumluya dönüşürse düşebilir. Dolayısıyla ilk işimizin beklentileri düzeltmek olduğu görülüyor.
Beklenti yönetiminde önemli olan, olumsuzlukların daha kötü gösterilmesini önlemek kadar, olumsuz gelişmelerin pozitif olarak gösterilmesine müsaade etmemek olmalı diye düşünüyorum. Beklentileri doğru yönetmenin ön koşulu "inandıcılık"tır...
Yıllar önce başarılı şekilde attığımız sıfırların tekrar geri döneceğinin endişesini mutlaka azaltmak gerekiyor. Aksi taktirde, herkes esnaftan tüccara, sanayiciden lokantacıya kadar fiyatlarını bu olumsuz beklenti doğrultusunda yuvarlamaya başlar. Böylelikle hızlıca bol sıfırlı hayata geri döneriz. Bu uyarıyı hemen ve şimdi yapmak zorundayım. Dikkate alınması elbette yöneticilerin tasarrufunda.