İslam ülkeleri ne kadar İslami?
Fransa’da bir mizah dergisinin, tirajını artırmak için, Hz Muhammed’e hakaretler içeren çizimler yayınlamasının ardından gelen acı olaylar, başta Müslümanların büyük kısmı olmak üzere tüm dünyayı üzdü. Ülkemizde ve diğer bazı ülkelerdeki benzer anlayıştaki yayın organlarının yine tiraj isteğiyle çizimleri yeniden yayınlaması, 21. yüzyıla ulaşmış olsak da uygarlığın temeli olması gereken ‘saygı’ ilkesini hala edinemediğimizi gösteriyor.
O Hz. Muhammed ki, hayatını herşeyden önce sosyal adalet, eğitim, diğerlerine iyi davranılması, sosyal huzur, serbest teşebbüs, hukukun üstünlüğü, ana babaya, yaşlılara hizmet, insana değer verilmesi, diğerlerinin işlerinin kolaylaştırılması gibi ilkelerin yayılmasına adamıştı. Bir hiciv dergisinin de şahıslara değilse de en azından inanç ve ilkelere saygısı olması gerekmez mi?
Salman Rüşdi gibi, az okunan romanların yazarlarının kendilerini tanıtabilmek için başvurduğu ilkel ve sansasyonel satış yöntemleri hep var olacak. Nitekim kınanan saldırının, derginin dünyada da tanınmasına destek olması, diğer sorumsuz ve ilkesiz yayın organı yöneticilerinin de dikkatini çekmiştir mutlaka. Hem söz konusu dergi hem değişik ülkelerdeki benzerleri sıkıştıkça bu yönteme başvuracaklardır bundan sonra.
Para veya şöhret kazanma hırsı, ileri ekonomilerin medeniyet muhtevasını düşürüyor. Ancak yine de bazı akademisyenler ileri ekonomilerin çoğunun belli ölçüde İslami ilkelere uygun şekillendiğini düşünüyorlar.
Bugün, İslam dininin sosyal ve ekonomik yönleriyle ilintili ilginç bir araştırmanın sonuçlarını paylaşacağım sizlerle; 2010 yılında George Washington Üniversitesi’nden Scheherazade S. Rehman ve Hossein Askari’nin uluslararası bir akademik dergide (Global Economy Journal) yayımlanan “İslam Ülkeleri Ne Kadar İslami?” adlı makale.
Makale dinin ekonomik gelişmeler üzerinde bağımlı mı yoksa bağımsız bir değişken mi olduğu sorusundan hareket ediyor. Yazarlar, din eğer bağımsız bir değişken ise; politik ekonomi, ekonomik performans, etkin üretim kapasitesi, çalışma ahlakı gibi konuları etkileyen bir değişken olabileceği görüşündeler.
İslami öğretilerin, insanlara verilen özgür iradenin dışında, sosyo-ekonomik kurallar, ekonomik sistemler, ahlak, hukuk sistemi ve yönetim şekli gibi konuların nasıl şekillendirilmesi gerektiği hakkında kurallar getirdiğini söylüyorlar. ‘İslami öğretileri belirli bir ideoloji altında tanımlamak gerekir ise “ahlaki değerleri temel alan, eşitliğe dayalı liberal bir sistem” olarak isimlendirilebileceğini düşünüyorlar. İslam öğretisinde, toplumun haklarının kişinin haklarından daha önde geldiğini söylüyor yazarlar. Bunu sağlayan kurallar arasında ‘zarar verilmemesi,’ israf ve tahribin engellenmesi, gereksiz lüks ve şatafattan kaçınılması, ahlaki olmayan yollarla gelir üretilmemesi yer alıyor. İslam’da kişisel mülkiyet hakları korunuyor ancak toplum menfaatiyle çatıştığı yerlerde toplum hakları öne çıkıyor.
Yazarlar, İslam dininin ortaya koyduğu iktisadi ilkelerin temelinde iktisadi adalet ve sürdürülebilir büyüme, yaygın refah ve istihdam, İslami ekonomik ve finansal teamüllerin uygulanmasının olduğunu düşünüyorlar. Bu çerçevede, dünya ülkelerini sıralamak için kullandıkları 12 temel iktisadi prensibi şöyle belirlemişler:
1. Toplumun tüm üyelerine eşit iktisadi fırsatlar
2. İktisadi adalet
3. Sözleşmelerin ve mülkiyet haklarının korunması
4. Çalışmak isteyen herkese istihdam imkanlarının oluşturulması
5. Eğitim imkanlarının eşit sağlanması
6. Yoksulluğun önlenmesi ve temel ihtiyaçların karşılanması (gıda, yiyecek, elbise, sağlık gibi)
7. Vergilerin toplumun diğer ihtiyaçlarının karşılanması için kullanılması
8. Tabii kaynakların toplumun bugünkü ve gelecekteki üyeleri düşünülerek yönetilmesi
9. Yolsuzluğun önlenmesi
10. Destekleyici bir finansal sistem oluşturulması
11. Faizin kaldırılması da dahil finansal temaüller
12. Devlet yapısının bu ihtiyaçları karşılayacak verimlilik ve etkinlikte olması
Yazarlar makalede ileri ekonomilere bakarak ekonomik gelişmeyi ve adaleti destekleyici ilkeleri gözden geçiriyorlar. Daha sonra bu kuralların Kur’an-ı Kerim ve hadislerde bahsedilenlerle uyumlu olduğunun altını çiziyorlar. Daha sonra, çeşitli uluslararası istatistikleri kullanarak dünya ülkelerini puanlayarak sıralıyorlar. Ürettikleri ‘İslami öğretilere uygun ekonomiler endeksi’ (An EconomicIslamicity Index) dört ana kısımdan oluşuyor; 12 temel İslami ekonomik ilkeye uygunluk, hukuki ve yönetimsel İslami ilkelere uygunluk, insan hakları ve politik haklar için İslami ilkelere uygunluk, uluslararası ilişkilerde İslami ilkelere uygunluk.
Sonuçta ortaya çıkan sıralamada ilk sırada Yeni Zelanda, 8. Sırada İngiltere, 13. Sırada İsviçre, 17. sırada Almanya, 25. Sırada ABD yer alıyor sıralamada. Sıralamadaki en yukarıda yer alan İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülke 38. sıradaki Malezya olmuş. Türkiye “ekonomik alanda İslamilik” sıralamasında 103. sırada yer almış.
Sonuçta, makale, ister Müslümanların ister Müslüman olmayanların yaşadıkları ülkelerde ekonomik ilerlemenin İslami prensiplerle olacağını söylüyor. Yazarlara göre, müslümanların çoğunlukta oldukları ülkeler İslami prensiplerden uzaklaştıkları için ilerlemiyorlar.