İslam ülkeleri çakmış durumda
Geçtiğimiz günlerde İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısı İstanbul’da yapıldı. Teşkilata 56 ülke üye. Toplantıya ilk gelen ülke temsilcisi Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el Suud oldu. Kral otel kapattı ve beş yüz lüks araçlık bir konvoy ile dolaştı. Ankara’da kendisine devlet nişanı takdim edildi. Kral bu zenginlik gösteresi ile ülkesinin ve kendisinin gücünü adeta sergiledi. Tüm bu gelişmelere basınımız geniş yer verdi. Sıradan vatandaşımız da ne kadar güçlü dostumuz bir ülke var diyerek mutlu oldu.
Ancak bu şatafatlı görüntünün altında önemli zayıflıklar var. Nitekim geçen hafta yurtdışı basında yer alan habere göre Suudi kralı bütçe dengesini tutturamadığı için batılı bankalardan 10 milyar dolar borç almış. Nedeni belli. Petrol fiyatları düştüğü için ülkenin bütçesi tepe taklak oldu.
Anlaşılan Suudi Kralı lüks araçlara borçla binmiş, üstelik haram dedikleri faizi de ödeyerek. Yani kral kabaramadın kel Fatma pozisyonunda.
İİT’nın toplantısında daha önceleri de yapıldığı gibi birçok konu görüşüldü, nutuklar atıldı. Ancak toplantıya katılanlar da, biraz okuyan herkeste biliyordu, bunların hiçbirinin değer yoktu. Çünkü İslam ülkeleri ekonomik, sosyal, siyasal, neresinden tutarsanız tutun yere çakılmış durumdalar. Bunu Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan kısmen dile getirdi. Zaten Teşkilatın araştırma kurumu SESRIC (The Statistical, Economic and Social Research and Training Centre for Islamic Countries) hazırladığı 2015 yılı Raporunda bu durumu büyük ölçüde ortaya koymuştu.
Gelin bu raporu da kullanarak İslam ülkelerinin dünyadaki yerine bakalım:
İslam ülkelerinin dünya GSYH’daki payı %15.
İslam ülkelerinin GSYH içinde imalat sanayinin payı %13,0, diğer gelişmekte olan ülkelerde bu oran %21,0. Petrol ve doğal gaz üretimini göz ardı ederseniz İslam ülkelerinde ekonomi yerlerde sürünüyor. Hele Türkiye, Endonezya ve Malezya’yı da dışarıda bırakırsanız durum daha da vahim hal alıyor.
İslam ülkelerinde işgücüne katılma oranı %58,9 (Türkiye’de %50,7), dünya ortalaması %65,6, diğer gelişmekte olan ülkelerde %67,7 yani İslam ülkelerinde çalışma isteği zayıf. Bu oranı yükseltende tarım sektöründe çalışanlar. Aslında eksik istihdamdalar.
İslam ülkelerinde işgücü piyasasında kadının adı yok. Kadınlarda işgücüne katılma oranı %41,2 (Türkiye’de bu oran %31,0). Dünya ortalaması %50,3, diğer gelişmekte olan ülkelerde %52,6.
Dünya çatışma haritasına (http://www.conflictmap.org/ adresinden sizde takip edebilirsiniz) göre dünya da çatışmalar büyük ölçüde İslam ülkelerinde süre gidiyor.
Demokrasi endeksinde ilk 60 ülke içinde iki İslam ülkesi var. 57. sırada Kırgızistan, 60. Sırada Türkiye. Son on ülkenin tamamına yakını İslam ülkesi.
İslam ülkelerinin durumunu görmek için çok fazla çalışmaya bile gerek yok. Bağımsız bir haber kanalını izlemek yeterli. İslam ülkelerinin sınıfta kalmasının ana nedeni demokrasinin bu ülkelerde yerleşmemiş (daha doğrusu çoğunda hiç olmaması) olması. İslam ülkesi olup öne çıkan ülkelerde ağırlıklı olarak iki unsur karşımıza çıkıyor: Göreli olarak demokrasinin var olması ve laik rejimler.
Bundan dolayı yarın kutlayacağımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramımızın değerini daha çok bilmeliyiz. Bir kez daha Mustafa Kemal ATATÜRK’e şükranlarımızı, saygılarımız sunmalıyız.
Bayramınız kutlu olsun.