Iskaladığımız yeni gelişmeler

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

İçeride gelişen olaylar ve her daim sıcak olan siyasetin daha da ısınması bizi fena halde içeriye kilitledi. Kendi içimizde yaşananlar, belki biraz da çevremizdeki gelişmeler dışında dünyanın genel gidişatı ile pek fazla ilgilenmiyoruz. Bu biraz da eski alışkanlıklarımızdan yansıyor olabilir. Yaşama gustomuz daha çok içeriden besleniyor ve bu bize biraz dünyadan uzak bir yaşama alışkanlığı veriyor. Bir de tabii en sert haberi dahi inanılmaz hızda tüketme alışkanlığımız var. En kral gelişme dahi bizim gündemimizde taş çatlasın 48 saat misafir olabiliyor. Hal böyle olunca kürede oluşan bir çok gelişmeyi ıskalıyoruz. 

Son sıralarda ıskaladığımız, gündemden hızla düşürdüğümüz iki gelişme var. Arjantin ve Suudi Arabistan’da yaşanan gelişmeleri kastediyorum. Bunlar hem ilginç deneyimleri yansıtıyor hem de ilerisi için önemli ipuçları taşıyor. Malum, Arjantin peş peşe gelen askeri yönetimler ve popülist iktidarlarla belki de konumunu en hızlı kaybeden ülkelerden birisi. 2015 sonunda iktidara gelen merkez sağ hükumet sanki bu döngüyü kıracak gibi görünüyor. Başbakan Macri yönetimindeki yeni hükumetin eskilere kıyasla daha fazla iş odaklı ve piyasa dostu yaklaşımı var. Bu çerçevedeki programı güven destek sağladı. Ancak, Arjantin’in büyük bütçe açıkları, yüzde 25 dolayında seyreden enflasyon, komşu Brezilya’dan yansıyan güçlü resesyon baskısı ve uluslararası yatırımcıların düşük risk iştahı gibi önemli sorunları var. Bunların aşılması için ciddi ve tutarlı bir programın yanı sıra ek kaynak da gerekiyor. 

Malum ek kaynak genellikle dış kaynak anlamına geliyor. Oysa Arjantin 2001 yılından bu yana uluslararası finans piyasalarından dışlanmış vaziyette. O tarihte borçlarını ödeyemeyecek bir konuma gelen ülkenin bu borçlarını ödemeyeceğini ilan etmesiyle (default) birlikte finans piyasalarından dışlandı. Arjantin’in bu kopukluğu 15 sene sürdü. Yeni hükumetin borçlarını ödeme iradesine sağladığı itibar ve güven de eklenince Arjantin, bunca zamandan sonra, önceki hafta uluslararası piyasalardan ilk kez borçlandı. Üstelik Arjantin gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek talebi (70 milyar dolar) ve tahvil satışını (16.5 milyar dolar) gerçekleştirme başarısını gösterdi. Yorumcular öteki gelişmekte olan ülkelerin süregelen durgunluk eğilimiyle boğuştuğu bir ortamda sağlanan bu başarının yatırımcı dostu hükumetin yeni bir hikaye ve yeni bir söylem sunmuş olmasından kaynaklandığı kanısındalar. Arjantin hikayesinin ayrıntısı da ilginç ama bizi daha çok öğrettiği dersler ilgilendiriyor. Bunlardan birisi son noktada uluslararası piyasaların efelenmeye falan kulak asmadığı, aykırı davrananın biletini kestiği dersidir. Borcunu kabullenip, ödeme iradesini gösterene kadar bu tavrın devam ettirildiği ikinci derstir. Tutarlı bir siyasi duruş, uygun bir dil, uluslararası yatırımcıları ikna edecek yeni bir hikaye ve tutarlı bir programın da bu iradeye eşlik etmesi gerektiği de öğrenilmesi gereken bir başka derstir. Son dönemde öğrenilmesi gereken dersler taşıyan bir başka örnek de Suudi Arabistan’da yaşananlar. Malum petrol fiyatlarındaki kapsamlı düşüş bizim gibi petrol satın alan ülkeleri memnun ederken satan ülkelerin gelirlerini de önemli ölçüde azalttı. Petrolün en büyüklerinden birisi olan Suudi Arabistan petrol arzını kontrol altına alacak girişimler yerine kendi pazar payını koruyacak bir satış politikasını tercih etti. Sonuçta fiyat başını alıp gitti. S. Arabistan da bundan fazlasıyla etkilenen ülkeler arasında yer aldı. 2014 sonrasında mali rezervlerinde 150 milyar dolar azalma oldu. Bu sene bütçe açığının GSMH’nin yüzde 19 düzeyine ulaşacağı tahmin ediliyor. Dahası, uzun süredir kredi veren S. Arabistan şimdilerde borçlanan bir ülke konumuna kaymış durumda. S. Arabistan’ın geçtiğimiz günlerde küresel piyasalardan 10 milyar dolar borçlanması bunun işareti. 

Petrol fiyatlarındaki düşüşün S. Arabistan’da yarattığı tek sonuç mali durumun bozulması ve borçlanma değil. Görüldüğü kadarı ile ciddi bir reform girişimi de ülkenin gündemine girmiş durumda. Yeni Kralın oğlu Prens Muhammed bin Salman ekonominin sorumluğunu üstlenmişti. Prens Salman borçlanmadan sonra şimdi de “2030 için Vizyon” başlığını taşıyan bir reform girişimini gündeme getiriyor. Yeni vizyon petrole dayalı olmayan bir ekonomiye devinmek, kamuda israfa son vermek, özel sektörü istihdam yaratan bir konuma taşımak gibi Suudi coğrafyası için radikal sayılacak girişimleri öngörüyor. Aslında bunlar rejimin karakterini değiştirme anlamı taşıyor. Tabii dirençle de karşılaşıyor. 

Suudi Arabistan’ın yaşadıkları da ilginç dersler içeriyor. Bunlardan birisi oligopol oyununda oyunu iyi okuyamayınca başına geleceklerle ilgili. Oyunun kuralı değişince en güçlü oyuncunun dahi kendisini yenilemek zorunda kaldığı da bu deneyden çıkartılacak derslerden birisi. En güçlü gibi görünen gerici-baskıcı rejimlerin bile iç güçlerin gücü yetmese de dış gelişmeler sonucu konumlarını değiştirmeye zorlandıkları da bu yaşananların öğrettiği en önemli ders sayılır. 
İçimize kapalı yaşıyoruz. Önemli dersleri ıskalıyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018