Isınıyoruz…
Küresel sıcaklığı sınırlamak zorundayız. Bilimsel veriler, sıcaklığın artışını dizginleyemezsek hiç de iyi günlerin bizi beklemediğini açıkça gösteriyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı IRENA tarafından 2019’da hazırlanmış olan stratejik plana göre yenilenebilir enerji kullanımına dönüşle, dünyanın 2050 yılına kadar temel iklim hedeflerine yani sera gazı emisyonu azaltma hedeflerine ulaşılmasında bir başarı elde edilebilir.
Yenilenebilir enerjilerle birlikte elektriğin, küresel enerjinin yarısından fazlasına (ki şu anda beşte birinden fazla) yükseltilebilmesi, sera gazı emisyonundan sorumlu fosil yakıtların kullanımını azaltacak gibi görünüyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı artırılarak 2035’e gelindiğinde bugünün fosil yakıtlı bir arabasını bir buçuk kilometre ilerletmek için şu anda kullanılandan neredeyse yüzde 40 daha az yakıt kullanarak çalıştırabileceğiz. Ulaşımda kullanılacak olan elektrik talebi iki kat daha hızlı artacak ve bu kapasitenin yüzde 71’i Çin ve Hindistan tarafından kullanılacak. 2050 yılına kadar elektrik dünyanın tüm enerji talebinin dörtte birini karşılayacak, şimdiki yüzde 18 oranı ile karşılaştırıldığında bu tüm dünya çapında büyük bir oran artışı demektir. Peki, bu dörtte bir oranına nasıl çıkılacak? McKinsey öngörülerine göre yeni kapasitenin dörtte üçünden fazlası (yüzde 77) rüzgar enerjisi ve güneş enerjisinden; yüzde 13'ü doğalgazdan, geri kalanı da diğer enerji kaynaklarından sağlanacak. Nükleer enerji ve hidro elektrik enerjinin payının ise ılımlı da olsa büyümesi bekleniyor.
Geleceği tahmin etmenin, olası savaşlar, ekonomik karmaşıklıklar gibi tüm zorluklarını bir yana bıraksak bile maalesef 2050 yılına kadar küresel enerji üretiminin üçte birinden fazlasının fosil yakıtlar yani kömür, petrol ve doğal gazın oluşturacağı bermuda şeytan üçgeni gerçeğinden uzaklaşamıyoruz. Başka bir deyişle, 2050 yılına kadar rüzgar ve güneş enerji kullanımı sistemlerinin diğer tüm enerji kaynaklarından 4 ya da 5 kat daha hızla büyüyeceği öngörülse de Fosil Yakıtlar enerji kullanımına 2050 yılına kadar hakim olacak.
Bunun nedeni fosil yakıt üretimine yapılmış olan büyük yatırımlar, fosil yakıtların enerji yoğunluğu ve güvenilirliği. Ancak dünyanın, enerji üretim kaynaklarını çeşitlendireceği de açıkça görülüyor. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin (UNFCCC) amacını destekleme kararı almaları ve bu yüzyılın sonunda karbonsuz yaşama geçmeden önce, 1990 yılının seviyesiyle karşılaştırıldığında, küresel emisyonları 2050 yılına dek yüze 50 oranında azaltma hedefi koymaları çok belirleyicidir.
Yüksek miktardaki bu azaltma seviyeleri, gelişmekte olan ülkelerden de ihtiyaç duyulan düşük miktarlı azaltımları hesaba katıyor. İklim ve enerji politikaları çerçevesinin bir parçası olarak AB, 2030 yılına kadar AB topraklarının emisyonlarını 1990 düzeylerinin en az yüzde 40 altına çekmeyi taahhüt etti. Bu bağlayıcı bir hedeftir. Avrupa'nın, güvenli, ekonomik ve iklim dostu enerji sağlamasını amaçlayan Avrupa Enerji Birliği'nin de hedefi aynıdır. Irena'nın analizine göre, iklim hedeflerine ulaşmak için enerjiyle ilgili karbondioksit (CO2) emisyon azaltımlarının 2050 yılına kadar mevcut seviyelere kıyasla yüzde 70 düşmesi gerekecek. Yenilenebilir kaynaklardan elektriğe büyük ölçekli bir geçiş, bu azaltmanın yüzde 60'ını sağlayabilir. Özellikle ısıtma ve ulaşım için yenilenebilir enerjiler hesaba katılırsa yüzde 75 ve arttırılmış enerji verimliliği ile yüzde 90 kadar düşebileceği öngörülüyor. Rapora göre, elektriğin baskın enerji taşıyıcısı haline gelmesiyle, küresel güç arzı iki kattan fazla artabilir. Güneş ve rüzgar da dahil olmak üzere yenilenebilir kaynaklar, enerji talebinin yüzde 86'sını karşılayabilir.
Enerji dönüşümüyle 2050 yılında gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) 'yı yüzde 2,5 ve toplam istihdamı küresel olarak yüzde 0,2 oranında artıracaktır. Aynı zamanda daha geniş sosyal ve çevresel faydalar sağlayacaktır. Raporda, sağlık, sübvansiyon ve iklimle ilgili tasarrufların 30 yıllık bir süre içinde kümülatif olarak 160 trilyon ABD Doları değerinde olacağı belirtiliyor. Bu nedenle, küresel enerji sistemini dönüştürmek için harcanan her dolar, dışsallıkların nasıl değerlendiğine bağlı olarak en az 3 ABD Doları ve potansiyel olarak 7 ABD dolarından fazla bir getiri sağlayacaktır.
Bu arada yenilenebilir kaynaklar, fosil yakıt endüstrilerinde kaybedilenlerden daha fazla yeni iş yaratacaktır. 2050’de kömür üretimi yüzde 41’den yüzde 16’ya; fosil yakıtlar yüzde 66’dan yüzde 38’e düşse bile bugün yüzde 82 oranı ile birincil enerji kaynağı talebi olan kömür, petrol ve gaz kullanımının yüzde 74 olmaya devam edeceği öngörülüyor.