İşini ve işyerini sevmek

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Bir olay

Bir cumartesi sabahı idi. Evdeki bir perde için ray alacaktık. Eşimle ev eşyaları satan bir  mağazaya gittik. Bu mağaza öyle düzenlenmişti ki, istediğiniz mala hemen ulaşamıyordunuz. Adeta size bir turistik tur düzenlemişlerdi. Müşteriler belli bir rota üstünden gitmek zorunda idi. Biz de bu tura başladık. Ancak çok zevkli bir turdu. Her bölümde değişik ev eşyaları, çok özgün tasarımlar vardı. İşin güzel yanı, mağazaya bilginin ve becerinin değerini bilen bir anlayış hakimdi. Ürünleri tasarlamış tasarımcıların resimlerini duvarlarda sergiliyorlardı. 

Her geçtiğimiz bölümde de mağaza çalışanlarının gruplar halinde o günkü satışa hazırlanma toplantılarını görüyorduk. Güle oynaya toplantı yapıyorlardı. Örneğin, ekip- başı bir şeyler söylüyor, diğerleri dikkatle dinliyordu. Zaman zaman ekip üyelerinden de ekip-başına sorular geliyordu. Hepsi de durumlarından memnun gözüküyordu; asık suratlı, mutsuz birisine rastlamadım.

Görüntünün her an değiştiği bir yolculuk sonucunda perde rayını alacağımız yere ulaştık. Rayı alırken bir bilgiye ihtiyacımız oldu. Bize yardımcı olacak bir görevli aradık. Baktım buradaki görevliler de toplantı halinde idi. Yanlarına yanaşıp “Toplantınızı balla kestim. Bize biri yardımcı olabilir mi?” diye sordum. Hemen birisi gruptan koptu, yanımıza geldi. Bize gereken bilgiyi verdi. Alacağımız tür rayın uygulanmış bir örneğini de gösterdi. Seçimimizi yaptık, malı alıp kasalara da doğru, turun geri kalan kısmına başladık.

Bize yardım eden delikanlının geldiği grup da toplantısını bitirmiş görev yerlerine dağılıyordu. Bu gruptan üç kişi ile göz göze geldim, gülerek selamlaştık. Şöyle dedim. “Eğer genç olsa idim, böyle bir mağazada çalışmak isterdim. Ne güzel bir çalışma ortamı!”  Sonra da sordum:  “Ne kadar süredir bu sektördesiniz?” Birisi 16 yıldır, diğer ikisi 7 yıldır mağazacılık sektöründe idi. “Ne güzel, ne heyecanlı. Ne güzel bir yerde çalışıyorsunuz.” dedim. İçlerinden en kıdemlisi gülerek şöyle dedi “Siz de güzel bir mağazadan alışveriş ediyorsunuz” Diğer ikisi de gülerek bu ifadeyi destekledi. İşyerlerini seviyorlardı ve burada çalışmaktan mutlu idiler.

Bir yorum

Âşık Veysel hoş söylemiştir, yaşamı yalın ve çok anlamlı bir biçimde ne güzel tanımlamıştır  “Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece / Yetişmek için menzile / Gidiyorum gündüz gece.”
Evet, yaşam bir yolculuktur. Bu yolculuğun her bir 24 saatini düşününüz.  Bunun üçte biri uykuda geçer. Eğer çalışıyorsanız, geri kalan zamanın neredeyse yarısı da işte geçer. İşte geçirdiğimiz zamanın bize iki önemli getirisi vardır. Birincisi, maddi getiridir; para kazanırız. İşte geçirdiğimiz zamanda kazandıklarımızla, işin dışındaki zamanımızı finanse ederiz.

İşte geçirdiğimiz zamanın ikinci getiri ise, manevidir; yaşadığımız olayların ruhumuza katkısıdır. Bu katkılardan bir kısmı pozitif, bir kısmı negatiftir. Pozitif kısma zevk deriz.  Negatif kısım ise cefadır ve bunun işkence boyutuna erişmemesi gerekir. Eğer yaptığımız işten zevk alıyorsak, aynı işi zevk almadan yapan birisine göre maddi kazancımız daha büyük olacaktır.

İşten edindiğimiz manevi geliri hem o an yaşarız, hem de ruhumuzda, işin dışındaki zamanımıza da taşırız. Örneğin, helalinden para kazanan, işinden zevk alan bir kişinin uykusu ne rahattır. Öte yandan, yaptığı işi sevmeyen birisinin uykusu bile kabustur. Örneğin, haramzade bir patronunun yanında çalışan birisini düşününüz. Ve işi gereği, patronunu  savunmak zorunda olsun. Eğer bu kişi vicdan sahibi ise, aynaya bakarken çektiği azabı ya da uykusundaki karabasanlarını tahmin edebiliyor musunuz? 

İnsanların çalıştığı işi ve işyerini sevmesi önemli bir şeydir. Yukarıda anlattığım mağazadaki konuştuğum çalışanlar işlerini ve işyerini seviyorlardı. İşinizi ve işyerinizi seviyor musunuz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019