Işın ve Nezih Demirkent: İki duayen, mesleğe adanmış iki ömür...
Nezih Demirkent demek; Son ana kadar gazetecilik ve meslek onuruna adanmış bir ömür demek. Ama sadece bu değil... Prof. Dr. Işın Demirkent'e kulak verelim...
"Nezih sağlıksız bir insan değildi...
Ama yaşadığı iş hayatı stresliydi...
Bu durum zaman zaman bazı ufak tefek de olsa rahatsızlıklar yaratırdı...
Sadece doktorlar değil, çevresi de çok sigara içtiği için onu her zaman ikaz ederlerdi... 'Aman içme Nezih Bey' derlerdi... Sigara alışkanlığından hiçbir zaman vazgeçmedi. Çok erken, beklenmedik bir ölüm oldu..."
***
Bugün, 11 Şubat...
Gazetemiz DÜNYA'nın kurucusu Nezih Demirkent'i 2001 yılında bugün kaybetmiştik...
Aradan geçen 12 yıl boyunca Demirkent unutulmadı...
Aksine, gazeteciliği ile...
Meslek ilkelerine sahip çıkışıyla...
Türk basınının duayeni olarak gazeteciler için sembol bir isim haline geldi...
Demirkent'in bu yönlerine ilişkin daha söylenecek çok şey var...
Ancak izninizle ben bugün, Nezih Demirkent'i size 44 yıllık eşi Prof. Dr. Işın Demirkent'in ağzından anlatmak istiyorum...
***
Tahmin etmişsinizdir...
Yukarıdaki sözler, Prof. Dr. Işın Demirkent'e ait...
Sevgili hocamız, DÜNYA'nın 25. Kuruluş Yıldönümü için hazırlanan özel ek için kendisiyle yapılan röportajda şöyle devam ediyor sözlerine: "Ama bunu sadece sigaraya ve stresebağlamamak lazım... Biz kaderciydik...
Her şeyin kadere bağlı olduğunu, insan ömrünün de vadesi gelince son bulacağını, bunu kimsenin değiştiremeyeceğine inanırız...
O bakımdan, 'aman şunu yaptık, bunu yaptık' diye düşüncelere kapılmadık... İyi mi, kötü mü?
Bilmiyorum ama böyleydik...
Takdiri ilahi diyoruz..."
***
Kandilli Kız Lisesi'nde önce voleybol takımı... Sonra Moda Spor Kulübü'nde basketbol başarıları...
Yeni Sabah gazetesinin acar spor muhabiri Nezih Demirkent'in antrenörlüğü... Tanışma, evlilik, üniversiteye giriş, doçentlik, profesörlük...
Selamiçeşme'deki ev, zamanla kalabalıklaşan İstanbul'dan kaçış...
O zamanlar bir köy olan Darıca'da bahçede sebze, çiçek, ağaç...
Tabii, evin baştacı hayvanlar...
***
"Bizim için gezmek biraz fanteziydi" diyor Prof. Işın Demirkent...
Ve ardından ekliyor: "Tabii ki, biz de pek çok kişi gibi gezmeye giderdik. Tiyatro olsun, başka toplantılar olsun... Ama bunlar yaşamımızda pek fazla yer tutmazdı. Gündüz işyerlerimizde çalışmalarımızı tamamladıktan sonra akşam da evde çalışırdık. Gerek benim için, gerekse Nezih için gündüz çalışmaları yeterli olmuyordu...
Yani gün bize yetmiyordu..."
***
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Işın Demirkent'i sevgili eşi Nezih Demirkent'ten beş yıl sonra kaybettik...
Yine bir şubat günü...
3 Şubat 2006'da...
Öğrencilerinin sevgilisiydi...
Çalışmayı, çalışkanlığı hem sever, hem överdi... Bu eşi Nezih Demirkent için de geçerliydi: "İlk tanıdığım günden itibaren Nezih'in çalışkanlığını çok takdir etmişimdir. Çalışan insanları severdi.
Vurdumduymaz, bahane yaratan, mazeret yaratan, bir işi alıp da bitirmeyen insanlardan pek hoşlanmazdı..."
***
"İnsan çalışırken önüne bazı engeller çıkar. Her işte başarıya ulaşamazsınız" diyor yılların tecrübesiyle Prof. Demirkent, "Ama başarıya ulaşmakiçin o engelleri bahene etmek bizim görüşümüze
göre saçmaydı. 'Bu yolu denedim olmadı ama bunu başka bir şekilde bitirebilirim, sonuca erdirebilirim' diye düşünür, mücadeleye devam ederdik. Pek çok kişiden pek çok kez duymuşumdur:
'Sizin moraliniz bozulmuyor mu? Bunalıma girmiyor musunuz?' diye...
Bizim hayatımızda hiç böyle şeyler olmadı. Bunalıma girmek gibi hiçbir şey düşünmedik. Başaramadığımız şeyler için, 'bu çıkar yol değilmiş. Bunu başka şekilde yapmamız gerekir' diye düşündük ve yolumuza devam ettik..."
***
Mazeretlere esir olmadan yola devam etmek..
Işın ve Nezih Demirkent'in ömürlerine bu kadar çok şeyi sığdırabilmelerinin sırrı bu olsa gerek...
Ve onların bu omurgalı duruşlarına bugün hala o kadar ihtiyaç var ki...
Evet, Türkiye değişiyor...
Ancak maalesef, aradan geçen yıllar mazeret üretme kültürümüze gücünden pek birşey kaybettiremedi...
Nedense, hedeflerimize odaklanmak ve o hedeflere ulaşmak için çaba göstermek yerine 'bin dereden su getirmek' daha kolayımıza geliyor...
***
Başarısız olmuşsak, suç hep başkalarındadır...
Öğrenciysek bize takan öğretmende. Taktığı için hep bilmediğimiz yerden sorar öğretmenler...
Sonraki yıllarda da takip eder bizi bu huy... Hep bizim hakkımız yenir... Biz hak etmişizdir ama hep başkaları terfi alır...
***
İkna edicilikleri şüphelidir ama..
Mazeret üretmede en tecrübelilerimiz siyasilerdir..
Bazen "enkaz devralırlar..."
Bazen bürokrasi ya da yargı ellerini kollarını bağlar...
İç ve dış mihraklar sürekli kötülüğümüz için uğraşır...
Adı bazen S&P, bazen Moody's olur... Ama Türkiye'nin notu istediğimiz gibi artmıyorsa suçlu reytingcilerdir...
Kurlar aşağı gittiği zaman suçlu Merkez Bankası...
Enflasyon hızlandığında çoğunlukla domates ya da sivri biber olur...
Mazeret kültürünün panzehri yine Prof. Demirkent'in mesajında saklı: Gerçekçi bir adanmışlık...
Ne demişler? "Aşk olmayınca meşk olmaz..."
İşe 'akıl' katmak tabii ki çok önemli...
Ama belki de ondan önemlisi 'gönül' katmak...
Başarı için, duygu ile akıl ilişkisinde bir denge tutturmak şart. Yoksa
koşuyu kararlılıkla sürdürmek kolay değil... Özellikle zor günlerde...
Sağlam durabilmek ve zorluklara rağmen ilerleyebilmek adanmışlık duygusu gerektiriyor...
***
Nezih Demirkent...
Türk basınının duayeni...
Türkiye'de ekonomi basının kurumsal inşasının altındaki imza...
Prof. Dr. Işın Demirkent...
Tarih araştırmalarının dünya çapındaki hocası...
Bizans tarihçiliğinin şahikası...
Türkiye'nin hizmetlerini unutmayacağı iki aydın...
Son anlarına kadar mesleklerine adanmış iki ömür...
***
Yaşamdaki gerçeklerin...
Günlerin getirdiği risklerin farkında olmak... Ama aynı zamanda bu riskler karşısında sürekli mazeret üretenlerin başka bir şey üretemeyeceğini de bilmek..
Ne yaparsanız yapın...
Yaptığınızı ciddiye almak...
Özen ve saygı göstermek...
Hayata bir anlam kazandıranın 'umut' olduğu bilinciyle mücadeleyi "zevkle, iştahla, heyecanla" sürdürmek...
Ve...
Yaşamını yitirdikten sonra da örnek olmaya devam etmek...
İşte, Işın ve Nezih Demirkent'in yaşamlarından bize yansıyanlar...