İşin sahiplerinden 22 iş öyküsü...
Geçen hafta tatil ve kitap yazmıştık…
Tatilde de 'boş' durmak istemeyenlere iki kitap önerimiz olmuştu:
İki DÜNYA yazarından…
Güngör Uras'la yapılan bir nehir söyleşi olan "Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu"
Ve Prof. Dr. Osman Ata Ataç'ın hem hayata hem de işletmelere ilişkin çözümlemelerini bir araya getiren "Yöneterek Yönetilerek Yaşamak" kitapları…
Gelen mesajlara bakılırsa, anlaşılan önerilerim beğenilmiş…
O zaman bu hafta da devam edelim…
***
Elimde yeni bir kitap var…
Hani nasıl derler, fırından yeni çıkmış…
Adı "Yeni İş Yeni Fırsatlar" Belki Efil Yayınları'ndan çıkalı haftası olmadı…
Yazarlarının biri iktisat profesörü diğeri gazeteci…
Gazeteciyi DÜNYA okurları yakından tanıyor…
Çünkü bu yıl meslekte 50. yılını kutluyor ama o bir DÜNYA'lı…
Başyazarımız Osman Saffet Arolat, mesleğe 1962 yılında başladı…
Amatör olarak, Ankara'da Öncü Gazetesi'nde…
O günden beri gazetecilik mesleğini sürdürüyor…
Ant'tan Yeni Ortam'a…
Milliyet'ten Sabah, Güneş ve Günaydın'a pek çok yayında çalıştı…
Ayrıca ajansçılık ve radyoculuğu da var…
1993'te geldiği DÜNYA'nın da 15 yıl genel yayın yönetmenliğini yaptı…
Şimdi de başyazarımız olarak gazetemizdeki görevine devam ediyor…
***
Kitabın üzerinde imzası bulunan diğer kişi sevgili hocamız Prof. Dr. Çelik Kurtoğlu…
1965 Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu…
Yani Mülkiyeli…
Cambridge ve Yale gibi üniversitelerde lisansüstü ve doktora çalışmaları yaptı…
1995'te İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde iktisat profesörü iken emekliye ayrıldı…
Ama hocalığa ara vermeye ancak iki yıl dayanabildi…
Derslere 1997-2006 döneminde bu kez Galatasaray Üniversitesi'nde devam etti…
Tabii bu arada, 1987 yılında DEİK'in kuruluşunda görev aldı…
1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreterliği yaptı…
2001 krizinde TMSF bünyesine alınan "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak görev yaptı…
***
İşin aslına bakarsanız bu iki isim oturup bir kitap yazmış değil…
Yeni İş Yeni Fırsatlar, Bloomberg HT kanalında yaptıkları söyleşilerin kitaplaştırılmış hali…
Nedense bu tür çalışmalara biraz mesafeli dururum…
Son dönemde moda oldu…
Özellikle de bir yerlerde yazdığınız yazıları bir araya topluyorsunuz al sana kitap…
Bu derleme, toplama kitaplar bana biraz fazla kolaycı geliyor…
***
Ama Yeni İş Yeni Fırsatları'nı bu düşünceyle elime alınca gördüm ki, bu konularda fazla önyargılı olmamalı…
Bir kere o söyleşilerin bir araya getirilmesi başlı başına bir katma değer…
Hani derler ya, "söz uçar, yazı kalır..."
İşte Bloomberg HT Genel Müdürü Prof. Dr. Kerem Alkin'in önayak olduğu "Yeni İş Yeni Fırsatlar" programı, Efil Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Fethiye Çolak'ın çabasıyla kitaba dönüşmüş….
İyi ki de öyle olmuş…
Değişik sektörlerin temsilcileriyle yapılan o güzel söyleşiler kalıcılaşmış…
Banvit Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Görener'den…
Silk&Cashmere'in kurucusu Ayşen Zamanpur'a…
Bekir Boydak'tan Burhan Karaçam'a…
Mahmut Arslan'dan Tınaz Titiz'e…
Tam 22 değerli isim…
***
Benim en çok ilgimi çekenler tarım ve gıda ile ilgili söyleşiler oldu…
Örneğin Zekeriya Temizel ile olan…
Sadece bu söyleşi bile bence bu kitabı okumak için yeterli neden…
Evet, şaşırmayın…
Zekeriya Temizel…
55 ve 56'ncı hükümetlerin Maliye Bakanı…
Dünün siyaset adamı, bugün tarımla uğraşıyor…
Tarımda önemli bir niş alanda yatırımcı…
Çeşitli yağlar üretiyor…
Ruşeym yağı gibi…
***
Ruşeymi tarım yazarımız Ali Ekber Yıldırım bilir de…
'Türkiye'nin muhtarı' Rüştü Bozkurt hocamız bilir de…
Herkes bilir mi?
Sanmıyorum…
Doğrusu ben de söyleşiyi okuyunca daha iyi kavradım sanki…
Ruşeym, buğdayın özü…
Bir anlamda embriyosu…
Biz ekmeği beyaz yapmak uğruna buğdaydan ayırıp atıyoruz…
Bakın Temizel işin önemini ve hayatımıza etkisini nasıl anlatıyor:
"2011 yılında dünyada 220 milyar dolarlık ekmek tüketilirken, Türkiye 12 milyar dolarlık ekmek tüketimi ile dünya lideri olmuş…"
Türkiye, dünya nüfusunun yüzde 1.05'ini oluşturuyor…
Ama ekmeğin yüzde 5.45'ini tüketmiş…
Bu tablo Anadolu insanının temel gıda maddesinin hâlâ 'ekmek' olduğunu açıkça gösteriyor…
***
Dünya Sağlık Örgütü verileri de bu olguyu doğruluyor…
İnsanımız günlük enerjisinin ortalama yüzde 44'ünü sadece ekmekten sağlıyor…
Yüzde 58'ini ise ekmekle birlikte diğer tahıl ve tahıllı ürünlerden…
Fakat sorun tek başına 'ekmek' ağırlıklı beslenmeden değil…
İş dönüp dolaşıp ruşeyme geliyor…
Temizel'in ifadesiyle, son derece değerli besin maddelerini barındıran bu bölüm buğdayın işlenmesi sırasında sınai endişelerle ayrılıyor…
Nedir bu sınai endişeler derseniz…
Bir, buğday ruşeymi içinde kalarak öğütüldüğünde unun acılaşmasına neden oluyor ve raf ömrünü kısaltıyor…
İki, tüketicinin talebi olarak görülen 'beyaz ekmek' elde etmek için bu bölüm buğdaydan, dolayısıyla ekmekten uzaklaştırılıyor…
***
Tam da ekmekle ilgili yeni düzenlemelere gidildiği bir süreçte bu bilgiler hayli ilgimi çekti doğrusu…
Bir o kadar da düşündürdü…
Neden bu kadar kritik bir noktada bu kadar geç hareket ediyoruz diye…
Çünkü dünya ruşeymin yararlarını kesinkes biliyor…
Bu özü ekmekten uzaklaştırmamak için de her türlü önlemi alıyor…
Onun için Dünya Sağlık Örgütü'nün tespiti açıkça bize özel:
"Sadece beyaz ekmek tüketen Türkler, gizli açlık çekiyor.
Ekmekte sağlık ve kalite sorununun çözülmesi durumunda çok sayıda hastalık önlenebilir…"
***
Peki ya çözüm?
Tabii öncelikle ruşeymi ayrılmamış buğdaydan ekmek yapmak…
Ya da beyaz un yapımı sırasında buğdaydan ayrılan ruşeymin barındırdığı değerleri farklı yollarla insanımıza sunmak…
İşte yağ işi burada devreye giriyor…
Temizel ve ekibi özetle demişler ki:
"Madem ruşeymi buğdaydan ayırıyoruz, biz de yağını çıkarıp besin desteği olarak insanlara sunarız… "
Çünkü ruşeymi ayrılmış buğdaydan yapılmış unda nışasta ve şeker kalıyor…
Oysa ruşeym yağı doğalantioksidan ve E vitamini deposu…
***
Peki yağ diyoruz, o zararlı değil mi?
Ama gelin görün ki, yağ olmadan da olmuyor…
Tabii ihtiyacınızı iyi bilip ona göre kullanacaksınız…
Herkesin ihtiyacı farklı…
Kutuplarda yaşayan bir Eskimo günlük enerji ihtiyacının yüzde 80'ini yağlardan karşılıyor…
Ekvator'da ise yüzde 10'unu…
Bizde ise coğrafi konumumuzdan dolayı insanımızın enerji ihtiyacının ortalama yüzde 35'ni yağlardan karşılaması normal…
Bu hesaba göre, Türkiye'de bir kişinin günde 86 gram, yılda ise 28-30 kilo yağa ihtiyacı var…
***
Tabii, bir de hangi yağın tüketildiği önemli…
O konuya uzun uzadıya girmeyeceğim…
Sadece, kitaptan öğrendiklerimin şu kadarını sizinle de paylaşayım…
Artık hemen herkesin bildiği iki kavram var:
Doymuş yağ asitleri…
Doymamış yağ asitleri…
Kitaptan öğrendiğimize göre kısaca doymuş ve donmuşu paralel olarak düşünebiliriz…
Yani sağlığınıza önem veriyorsanız, tavanın dibine sıvanan bembeyaz olan yağlardan kaçınacaksınız…
***
Sadece buğdayın ruşeymi mi?
Temizel'e göre, her şeyin özü, çekirdeği en kıymetli yeri…
Örneğin şeftali…
Sanmayın ki, Türkiye'de bol bol yetişen şeftali sadece yemek ya da suyunu içmek için var…
Şeftalinin içinde bir de çekirdeği var…
O çekirdeğin içerisinden çıkan bir de yağ var…
Esas cevher de orada…
Bu yağdan doğal kimyasallar elde edebileceğiniz gibi doğrudan bazı hastalıkların tedavisinde de kullanabiliyorsunuz…
Kozmetik olarak cilt bakımında da…
Hele şeftalinin çekirdeğinin, gıda desteği olarak yaygın biçimde kullanılan omega yağ asitleri açısından zengin olduğunu hiç bilmiyordum…
Biz omega 3'ün sadece derin deniz balıklarının yağında olduğunu biliriz…
Halbuki keten tohumunda da varmış…
Üstelik kimi uzmanlar, keten tohumundan alınanın ağır metal vs. içermediği için daha değerli olduğunu belirtiyor…
***
Neyse şeftalinin çekirdeğine, keten tohumuna takılmayalım…
Hemen her şeyin çekirdeği önemli yağ kaynağı…
Türkiye'nin bugün meyvecilikte dünya beşincisi olduğu, kayısı, vişne, kiraz, gibi kimi meyvelerde dünya şampiyonu olduğu düşünülürse büyük bir potansiyel bizi bekliyor demektir…
Türkiye'nin bir bütün olarak tarımdaki avantajını kavramak için kitabın ilerleyen sayfalarında Ülker Gıda Sanayi'nde uzun yıllar grup başkanı olarak görev yapan ve halen Yıldız Holding'de çalışmalarını sürdüren Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Necdet Buzbaş'ın anlattıklarına bir göz atmak yeterli…
"Ama bu şu manaya gelmiyor" diyor TÜGİS Başkanı, "Eğer bunu iyi kontrol altında tutup, iyi yönetemezsek çok faydası olacağı kanaatinde değilim…"
***
Kitabın arka kapağında belirtildiği gibi; "Eskiden geçerli olan 'bildiğin işten şaşma' ilkesinin yerine, sermayenin getirisini artırmak ve onu büyütmek için değer yaratmak gerektiğine, bunun yolunun da fırsatları değerlendirmek için gerekli bilgiyi bulup kullanmanın önemli olduğu tezinin güç kazandığını" düşünüyorsanız…
Sizin aklınızı da "Nereye yatırım yapalım?" sorusu meşgul ediyorsa…
İşte size 22 uzman isimden esinleneceğiniz 22 iş öyküsü…