İşgücü verimliliğinde azalma devam ediyor

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Bu hafta kasım ayına ilişkin işgücü rakamları yayınlandı. Açıkçası salt bir aylık gelişmelere bakarak işgücü ve işsizlik hakkında çok fazla bir şey söylemek mümkün değil. Ancak rakamlara bir zaman serisi olarak baktığımızda işgücü piyasası ile ilgili oldukça dikkat çekici trendler görebiliriz.

Mevsimsel etkilerden arındırılmış istatistiklere göre, bu ay işsizlik oranı önceki aya göre yüzde 0.01 oranında artarak yüzde 10.7 olarak gerçekleşti. Bu aynı zamanda son 4 senenin de en yüksek işsizlik oranı. Esasen işsizlik yüzde 8’e gerilediği 2012 Haziran’ından beri devamlı bir yükselme eğiliminde.  Tabii, aynı dönemden beri Türkiye’nin büyüme hızında kayda değer bir azalma olması bir tesadüf değil. Burada ilginç olan 2013 yılında yüzde 4.1 olarak gerçekleşen ve bugünlerde neredeyse mumla aradığımız büyüme oranının bile işsizlik oranındaki artış trendinin önüne geçememiş olması. 

İşgücü istatistikleriyle ilgili olumlu bir nokta ise işgücüne katılım oranında görülen artış. Kasım ayında bu oran yüzde 51 ile en yüksek seviyesine çıkmış. Ancak, bu orandaki genç nüfusun işgücüne katılması kadar, daha önce iş aramamakla birlikte, ekonomik sebeplerden dolayı iş arar duruma gelmiş olan nüfustan da kaynaklanabilmekte. (Nitekim, mesela ABD’de işsizlik oranında görülen iyileşmenin bir kısmının, bunun aksi bir nedenden, daha önce iş aramakta olan nüfusun ümidini kaybederek iş aramaktan vazgeçmesinden; diğer bir ifadeyle, işgücüne katılım oranının son 7 senede yüzde 66’dan yüzde 63’e düşmesinden kaynaklandığı biliniyor.)

Kimler işsiz diye baktığımızda ise oldukça çarpıcı bir sonuçla karşı karşıya kalıyoruz. Çok net bir şekilde işsizlik oranındaki artışın büyük çoğunluğu genç nüfustaki (15-24 yaş arası) işsizliğin artışından kaynaklanıyor. 2012 Haziran’ında yüzde 15.1 olan bu kesimin işsizlik oranı o tarihten beri devamlı artış göstererek Kasım 2014 itibariyle yüzde 19.4’e ulaşmış bulunuyor. (Eğitim görmekte olan nüfus işgücünün dışında sayıldığı için, bu istatistikte yer almıyor.) Kısacası, seneler içinde işgücüne katılım oranı artmakla birlikte, bu yeni katılan gençlere yeteri kadar iş bulabildiğimiz söylenemez.  

Son 11 yılda, yüksek eğitim mezunlarının sayısı yüzde 125 oranında artmış ve toplam işgücündeki payları da yüzde 11.5’ten yüzde 19.7’ye yükselmiş bulunuyor. Aynı dönemde kadın yüksek eğitim mezunlarındaki artış ise yüzde 156 ile erkeklerin oldukça üzerinde. Bunlar olumlu gelişmeler olmakla birlikte, hâlâ gidecek oldukça yolumuz var. (Örneğin, 15-29 yaş arasında olup da ne eğitim gören, ne de çalışan kadınların oranı yüzde 45 ile OECD ülkelerinin ortalaması olan yüzde 17’nin hâlâ çok çok üzerinde).

Bu noktada işgücü verimliliğini de değerlendirmekte fayda var. İşgücü verimliliğini ölçen pek çok değişik yöntem olmakla birlikte, en basiti bir senenin sabit fiyatlarla hesaplanmış milli gelirini o seneki ortalama çalışan sayısına bölmek. Böyle baktığımızda, 2007 yılından beri işgücü verimliliğinin artmadığını görüyoruz. (2014 senesinde de istihdam yaklaşık olarak yüzde 4.7 artarken, milli gelir artışı sadece yüzde 2.8 olacağı için verimlilik daha da azalmış olacak.) İstihdam artışı yaratıyor olmamıza rağmen, yaratılan istihdam toplam verimliliği artırmıyor. Bu menfi durumun ipuçlarını son yıllarda istihdamın hangi sektörlerde yaratıldığına bakarak bulabiliriz.

2007 yılında toplam istihdamın yüzde 22.3’ü sanayide, yüzde 6.1’i inşaatta, yüzde 49.9’u ise hizmetler sektöründe çalışanlardan oluşmuş. Kasım 2014’e geldiğimizde ise bu oranlar sırasıyla yüzde 20.2, yüzde 7.5 ve yüzde 51.8. Özetle sanayide çalışanların oranı azalırken inşaat ve hizmetler sektöründe çalışanların oranı artmış bulunuyor. Bu durum da herhalde Türkiye’de işgücü verimliliğinin neden azalmakta olduğunu gayet net bir şekilde ortaya koymakta.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019