İşgücü piyasasında sorun var
Bizim işgücü piyasamız oldum olası problemlidir. Örneğin, tarım kesiminin ekonomide hala ciddi bir paya sahip olması işleri biraz karıştırır. Nedeni de oldukça basittir. Hem tarımsal üretim bağlamında istatistik devşirip, hesap yapmak sorunludur hem tarımda görece daha bol olan kayıt dışı çalışan hesabı bozar hem de üretimdeki mevsimlik oynaşmalar istihdam ve işsizliğe doğrudan yansır.
Bu nedenle tarım kesiminde istihdam ve işsizlik hesapları pek güvenli değildir. Bu konuda ciddi araştırma yapanlar sadece “tarım dışı” alana ait olan verilerle çalışmaya özen gösterirler. İşgücü piyasasındaki bir başka sorun da kayıt dışı işgücü kullanımından kaynaklanır. TÜİK kayıt dışı çalışan sayılarını tahmin edip kendi verilerine ilave eder ama bu hesabın gerçeği ne ölçüde yansıttığı konusunda hala ciddi kuşkular vardır.
İstihdam-işsizlik sayılarını hesaplamakta belli sektörlerden gelen sorunların yanı sıra ekonominin öteki değişkenleriyle bağlantısının analizinde de sorunlar yaşanır. Örneğin, bu günün egemen iktisat anlayışı istihdam-işsizlik değişmeleri ile iktisadi salınımlar arasında yakın bir bağ olduğunu kabul eder. Analizlerini bunun üzerine inşa eder. Büyüme ile işsizlik arasında pozitif ve büyümeden işsizliğe akan bir bağlantı olduğu düşünülür. Yani büyüme istihdam ve işsizlik üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Dolayısıyla büyümesi hızlanan bir ekonomide istihdamın artacağı, işsizliğin ise azalacağı öngörülür.
Bu yazdıklarım işgücü piyasasının fazlasıyla daraltılmış, basite indirilmiş, kaba bir karikatürü sayılabilir. Daha rafine analizlerde sonuçlar sayısal olarak farklılaşabilir ama vurgu yapılan bağlantıların tersine dönmesi pek söz konusu olmaz. Böyle bir durum söz konusu ise işgücü piyasasında olağan olmayan bir durum yaşandığı anlamına gelir bu.
Türkiye ekonomisinin işgücü piyasasındaki son gelişmeler istihdam- işsizlik alanının böyle olağan dışı gelişmelerden etkilenmiş olabileceği izlenimi veriyor. Türkiye ekonomisi 2017 yılının ilk yarısında yüzde 5 oranında büyüdü. Üçüncü çeyrekte bu dinamizmin devam ettiğine işaret eden gelişmeler var. Bunun en önemli örneği sanayi üretiminin hız kesmeden büyümesi.
Bu büyüme çerçevesi istihdam ve işsizlikteki gelişmelerle pek tutarlı değil. Ekonomide büyümenin hızlandığı ilk çeyrekte genel işsiz sayısı ve işsizlik oranı hızla düşmüş. Ekonominin büyümeye başladığı dönemde ocak ayında 3.9 milyon kişi olan işsiz sayısı mart ayında 3.6 milyona kadar gerilemiş.
İşsizlik oranı da yüzde 13 den yüzde 11.7 düzeyine inmiş. Tarım dışı işsizlik verilerinde düzey farklı kuşkusuz ama değişme eğilimleri aynı. Tarım dışı işsizlik oranı ilk üç ayda gerilemiş. Hep şikayetçi oluğumuz genç işsizliği de aynı dönemde yüzde 24.5 dan yüzde 21.4 düzeyine inmiş. Bu sayılar iktisadi düşüncenin öngördüğü bağlantı ile tutarlı. Büyüme istihdamı artırmış, işsizliği düşürmüş. İkinci çeyrekte ise bu tablo farklı. Nisan-haziran döneminde ekonomi yine benzer bir hızda büyümüş. Ama nisan ayında 3.287 milyon kişi olarak hesaplanan işsiz sayısı mayıs ayında 3.225 milyon kişiye geriledikten sonra haziran ayında 3.251 kişiye yükselmiş. Sayılar arasındaki farkı çok kayda değer bulmasak da en azından büyüyen bir ekonomide işsizliğin azalmadığı gözleniyor. Kısacası, 2017 yılının ikinci çeyreğinde istihdam-işsizlik sayıları ile büyüme arasındaki bağ kopmuş gibi görünüyor. Bu görüntü üçüncü çeyreğin ilk üç ayında da değişmiyor.
Üçüncü çeyrekte gelişmeler büyümenin belki daha da hızlandığını gösteriyor. Hatta bu konuda uçanlar dahi olduğunu biliyoruz. Ama işgücü piyasasının bulguları bu uçuş işi ile uyumlu değil. Temmuz ayında işsiz sayısı 3.443 milyon kişiye zıplamış. İşsizlik oranı yüzde 10.7 olmuş. Büyüme hızlanırken işsizlik artmış gibi görünüyor.
Yeni açıklanan veriler Ağustos ayında işsizliğin yeniden gerilediğini, işsiz sayısının 3.404 milyon kişiye işsizlik oranının da yüzde 10.6 düzeyine indiğini gösteriyor. Dikkat ederseniz ağustos ayı işsizlik oranı haziran ayındaki düzeyin üstünde. Yani hızlandığı söylenen büyüme işsizliği ikinci çeyreğin altına çekememiş.
Bu olağan olarak nitelenebilecek bir durum değil diye düşünüyorum. Bu işlerle sürekli olarak ilgilenenler “bu kabul edilebilir bir dalgalanmadır” diyebilirler. Olabilir. “İstatistiki hatadan kaynaklanan bir dalgalanma” söz konusudur diye düşünülebilir. Bunu da “yetmez ama evet” diyerek karşılayabiliriz.
Ama bu tür çerden çöpten zafiyetler söz konusu değilse hızlanan büyümenin işsizliği düşürememesi üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken bir mesele haline gelir. Belki geriye dönüp büyüme hesapları gözden geçirilir, belki işgücü büyüklükleri daha rafine biçimde hesaplanabilir belki de varlıkları milyonu geçen mültecilerin işgücü piyasasına etkisi daha yetkin biçimde irdelenir. Ama mutlaka daha akla yatkın nedenler bulunabilir.