İşbirliğinin işi
Geçen hafta devletin özel sektörü "desteklemesi" konusunda işbirliği ve ortaklık kavramlarının farklılığına işaret etmiş, işbirliği kavramının "destek" yorumunun dikkatli yapılmasını önermiştim. Aynı yazıya her ekonominin servet yaratmak ve servet dağıtmak olarak adlandırabileceğim başlıca iki şeyi yapması gerektiğini ve günümüzde servet yaratmak işinin özel sektöre, servet dağıtmak işinin ise devlete bırakılmasının hakim düşünce olduğunu ilave etmiştim. Bu durumda devletin özel sektöre desteğinin Türkçesi "Sana servet yaratman için destek vereyim ki sen de bana dağıtacak daha çok şey ver" oluyor. Buraya kadar mantıklı ve insana "Neden olmasın elbette" dedirtecek bir düşünce. Yani işbirliğini destek, desteği de kaynak aktarımı olarak yorumlamanın hiç bir sakıncası yokmuş gibi görünüyor. Ama itimat edin sadece görünüyor. Yoksa bugün dünyada uygulandığı haliyle sakıncaları çok.
Bir kere bu destek işini iki ayrı başlık altında incelemek gerek: Dış ticaret ve milli ekonomi. Destek konusunda devletin yaptığı şeyler bu iki başlık altında ciddi farklılıklar göstermelidir ve gösterir. Lafı uzatmadan bu farklılığın ne olduğunu hemen söyleyeyim. Dış ticarette devlet elbette taraf tutacak, iç ticarette ise tarafsız kalacaktır veya daha doğrusu tarafsız kalması gerekir. Dış ticaret konusunda yapılması gerekenleri daha sonraya bırakarak milli ekonomiyi desteklemek açısından devlet neler yapabilir bir ona bakalım.
Önce büyük şirket ve KOBİ ayırımına dikkat etmek gerekir. Bu iki gurubun işbirliği gereksinimleri farklı farklıdır. Önce KOBİ'lere bir bakalım. KOBİ'ler milli ekonomilerde toplumlardaki orta sınıfı denilen gurubun yaptığı işi yaparlar. Nasıl orta sınıfı zayıf düşmüş, azalmış toplumlar sıkıntılar çekerlerse, KOBİ'leri güçsüz ekonomiler de sıkıntıya düşerler. Bu nedenle milli ekonomilerin desteklenmesinde KOBİ'lere öncelik verilmesi doğaldır. Gerek büyük şirketlere ve gerekse KOBİ'lerle işbirliği planlaması iki başlık altında yapılabilir: (1) İşletme sorunlarının halli için kaynak aktarımı: (2) İşletme sorunlarına yol açan yönetim sorunlarının halli için kaynak kullanım becerisinin artırılması. Bu iki başlığı Sayın Bozkurt'un deyimiyle alıcı bir ruhla okumanızı, irdelemenizi ve içselleştirmenizi rica ediyorum.
Devletin çok ama çok istisnai durumlar haricinde şirketlerin işletme sorunlarını çözme gayretine temelden karşı olduğumu yaza yaza, Sayın Ergönül'ün tabiriyle klavyemde tüy bitti. Devlet şirketlerin işletme sorunlarının çözümünde işbirlikçi olamaz ve dahi olmamalıdır. Ama devlet işbirliğini işletme sorunlarına yol açan yönetim sorunlarının önlenmesine kısıtlarsa hayırlı bir iş yapmış olur. Türkçesi şirkete özel: Para, insan, tesis ve altyapı, bilgi ve know-how, stratejik işbirlikleri ve ortaklık gibi kaynakların aktarılmasıyla (ki bunların başında herkesin ilgisini en çok çeken para) onların işletme sorunlarını halle çalışmak milli ekonomi açısından çöl kumuna su dökmek kadar etkilidir. Bu dünyanın her tarafındaki uygulamalardan çıkardığım bir sonuç ve kavramsal olarak da zaten öyle olmasını beklediğimi defalarca yazdım. Ama bu kaynakların kötü kullanılması nedeniyle ortaya çıkan sorunların halline yönelik işbirlikleri hem kavramsal olarak hem de uygulamada her zaman orta ve uzun vadede derde şifa olabiliyor. Yani devlet özel sektör işbirliğinin işi işletme sorunlarının ortaya çıkmasına mani olacak girişimlerin planlanması ve uygulanması olarak tanımlanmalıdır. Anlatmak istediğim bu. Bunun nasıl yapılacağı ayrı bir yazı konusu. Yazılarımı takip ediyorsanız sormamanız lazım ama eğer "İşletme sorunları nelerdir?" diye soracaksanız tarifini bir kez daha vereyim: İşletme sorunu üretim işlevinin işini doğru yapmaması nedeniyle şirketin pazarlama işlevinin başarısız olması demektir. Yani işletme arz etmek istediği mal ve/veya hizmeti planlanan özellik ve miktarda, kalitede, zamanda ve maliyette üretemediği için pazarlamanın satışlarının yetersiz ve/veya karsız olmasıdır. Bu sorunu bir süre için şirkete başta para sonra insan, tesis ve altyapı, bilgi ve know-how, stratejik işbirlikleri ve ortaklık gibi kaynakların aktarılmasıyla hafifletir veya çözdüğünüzü sanırsınız. Sanırsınız ama seneye masaya oturur aynı veya çok benzer sorunlara çare ararsınız. Çünkü sorunun nedenini ortadan kaldırmamışınızdır. Bu ateşli hastaya ateşinin neden yükseldiğini anlamadan ateş düşürücü ilaç falanla müdahaleye benzer.
Sağlıcakla kalın