İş yaşamı ”rakip stratejilerinden” etkilenir
Ana akım ekonomi analizleri, hayatın bir çıkarlar çatışma alanı olduğunu, özellikle iş yaşamında başarının, eğilimlerin yarattığı fırsatları herkesten önce yakalayarak değerlendirebilme yeteneği gerektirdiğini, başkalarının piyasada bıraktıkları "boşlukları" doldurabilme becerisinin sonuç aldığını söyler. Bu bakış açısı, iş yaşamında başarı göstermek için "rakip stratejilerini kavrama ve izlemeyi" önemli bir işlev haline getirir.
Öğrenmenin, öğretmenin, analiz ve sentezin çok temel araçlarından biri olan "iş kuramlarını" gerçekçi bir zemin üzerinde geliştirmek istiyorsak, iş çevresinin "rakip stratejileri" bağlamını ihmal etmemeliyiz.
İş örgütlerinin çevre varsayımlarındaki değişmeleri "rakip stratejileri" bağlamında irdelediğimizde, öncelikli olduğuna inandığımız dört dinamiği dikkate almak gerekiyor: Bilim ve teknolojinin akışları hızlandırması ve dünyamızın küçülmesi süreci. Bir başkası, hakimiyetçi rekabet algısı ve rekabetin hızlanması. Diğeri, değer yaratmanın ve korumanın hüner ve yaratıcılık gerektirmesi, sonuncusu da dinamik bilgi, öngörme ve önlem almanın zorunluluğu
Akışlar hızlanıyor
Manuel Castell ünlü üçlemesinin ilk cildinde "akışlar uzamı kuramını" anlatır. Toplumların akışlar etrafında örgütlendiğini söyler. Sermaye akışı, bilgi akışı, teknoloji akışı, örgütsel iletişim akışı, görüntüler, sesler ve sembollerin akışının hızlanmasından söz ettikten sonra, "Akışlar yalnızca sosyal örgütlenmenin bir unsuru değildir; bizim ekonomik, siyasi ve sembolik hayatımıza hakim olan süreçlerin ifadesidir" der.
Akışların ilk katmanı iletişimi hızlandıran teknolojik altyapıdır. Bugün iş örgütlerinin yanında, sosyal medyanın da yararlandığı bu teknolojik altyapının yeni yaşam biçim ve yaşam tarzları yarattığı, rekabetin giderek bu alana doğru kaydığı hep birlikte tanıklık ettiğimiz bir olgu. Elektronik araçların yarattığı yeni ticaret ağlarının düğüm noktaları, merkezleri, diğer bağlantı noktaları da yaşam biçimi ve yaşam tarzlarımızı yeniden biçimlendiriyor. Ayrıca, yönetim sorumluluğu alan seçkinlerin aralarındaki örgütlenme derinliği, gelişmeleri kavrayış düzeyi ve alternatif tepkilerin nitelikleri sonuç yaratmada etkili oluyor.
Akışlara hakim olan toplumlar, piyasaya da hakim oluyor ve kaynakları kontrol ediyor. Eğer, "rakiplerinizin" akışlar içinde nasıl konumlandığı hususunda net bilgi sahibi değilsek, fiziki sermayemizi, insan kaynağımızı ve teknolojik birikimimizi etkin biçimde koordine edemiyoruz.
Akışların hızlanmasının yarattığı karşılıklı-bağımlılıkları yeniden yapılandırma süreci bütün hızıyla ilerliyor. İş örgütlerinin talebe erişmesi, faktörlerin derlenmesi, tedarik zincirini etkin yönetilmesi, lojistik verimini artırılması gibi bütün ilişkileri yeniden yapılanıyor. Bu denli kapsayıcı ve etkili değişmeyi kendi yararımızı en çoğa çıkaracak biçimde yönetmenin yolu, akışların olgu haline gelmiş etkileri ile olası etkileri hakkında nitelik ve nicelik analizi yaparak net bilgiye sahip olmadır.
"Düşmanını cebinde taşı"
Akışların hızlanması, teknolojinin görme, duyma, koklama, dokunma ve tatma gibi beş temel duyunun sınırlarını genişletmesi, fiziki alanda ulaşabilirliğin kolaylaşması, zihni ve fiziki anlamda erişebilirliğin artması insanları birbirine yakınlaştırıyor ama, aynı ölçüde yarıştırıyor da.
Yeni rekabet sistemi ve rakip stratejileri özünde,"hakimiyetçi rekabet" denen, " rakibin bütün hatlarına saldır; bütün potansiyellerini yok et, yok edemiyorsan paylaş" algısına dayanan bir anlayışı baskın hale getiriyor.
Bizim kültürümüzde "düşmanını cebinde taşı" özdeyişindeki algı, rekabet sisteminin ve rakip stratejilerinin ana düşüncesini yansıtıyor.
Birikim ve bakış açısı temel girdilerden biri haline geldi; her zaman olduğu gibi bilinç düzeyinin sonuçları belirlediği, buluş yeteneğinin rekabeti güven altına almanın gerek şartını oluşturduğu ve beklenti yönetmenin çok ciddi maharet gerektirdiği bir zaman kesitindeyiz.
İş örgütlerini yöneticileri "rakip stratejilerini" yakından izleme, "taktiklerini" iyi değerlendirme ve "operasyonlarını" gerektiği gibi kavrama sorumlulukları giderek artıyor. Yönetim ve yönetici sorumluluklarının yerine getirilmesi, iş örgütü çevresinin temel bileşenlerinden biri olan 'rakip stratejilerini" bilme, alternatif tepki stratejilerini geliştirme becerisi gerektiriyor.
"Rekabette şans eşitliği" yaratma
Bilim ve teknolojik gelişmelerin yarattığı değişmelerin yapı, işlev ve kültürü de yeniden yapılandırması, değer yaratma ve değeri korumak için zihni modelimizin varsayımlarını sorgulamamızı gerektiriyor.
İş örgütlerinin kendi aralarında "eşdeğerlilik ilkesini" güven altına almaları yeterli olmuyor. Ticaretin gelişmesi için ülkeler arasında da yasal düzenlemelerle fikri hakların korunması, rekabette şans eşitliğinin güven altına alınması, haksız rekabetin önlenmesi, açık ve gizli desteklerin yarattığı eşitsizliğin giderilmesi de gerekiyor.
Rekabette şans eşitliği yaratmamız için önce fikri altyapımızı rakiplerle eş düzey hale getirilmesi gerekiyor. Varsayımlarımız ve zihni modellerimizin yakınlığı gerçekliğimizi belirliyor. Zihni modellerimizin varsayımları değiştikçe, gerçeklik algımız da değişiyor. Kısacası, eğitim-öğretim düzeyimiz, dışa ve dünyaya açık duran zihni donanımımız rekabette şans eşitliğinin temel girdilerinden biri.
Bir diğer adım "fiziki altyapıların yeterliliği".Ulaşım altyapısından, iletişim altyapısına fiziki altyapıların yeterliliği de rekabette şans eşitliğinin bir başka boyutu. Ulaşım sisteminin bütün altyapıları, karayolu, demiryolu, denizyolu, limanlar, havaalanları altyapılarının fiyat-maliyet dengesine doğrudan ve dolaylı etkilerini hesaba katmak gerekiyor. Bu gereklilik, rekabetin kızışması ile kâr marjlarının düşmesi nedeniyle daha da önemli hale geliyor.
Ülkenin merkezi konumu, güçlü bir orta sınıfa sahip olması, güçlü ve tutarlı bir hukuk sistemine sahip olması da rekabette şans eşitliğini etkileyen yapılar arasında yer alıyor.
İş örgütlerinin mesleki örgütlenme derinliği, mesleki iletişimin nitelik ve niceliği de rekabette şans eşitliğini etkileyen değişkenler arasında yer alıyor.
Ayrıca, piyasa spekülasyonları, dezenformasyona açıklık da rekabet gücünü belirleyen etkenler arasında yerlerini alıyor.
Nereden bakarsak bakalım iş örgütlerinin hüner sahibi olması, hünere akıl katarak yaratıcılık aşamasına geçmesi, işlerine içerik katarak sürdürülebilirliği güven altına alması " varsayımları sorgulamayı" gerektiriyor.
Dinamik bilgi, öngörme ve önlem alma
İş örgütlerinde başarı, hayatın öz gerçeğine yakın duran varsayımlar gerektiriyor. Varsayımlar doğru ise olayları doğru adlandırabiliyoruz… Doğru adlandırmalar, doğru kavramlara ve doğru düşünceler yaratabiliyor. Doğru düşünce de doğru davranışları besliyor.
Doğru ve dinamik bir bilgi bazı olmadan, öngörme ve önlem almayı sağlıklı yapamayız. Oysa her şeyin çok hızlı değiştiği çağımızda, dinamik bilgi, öngörme ve önlem alma ayakta kalabilmenin çok önemli silahları.
Teknolojinin yarattığı kalite homojenliğinin marka ve imaja bağımlılık yaratması, tüketicinin erişebilirliğin tüketim kalıplarını türdeş hale getirmesi, ürünlere değer katabilmemizde ülke imajının hayati önemi, rakip stratejilerini izlemeyi gerektiriyor.
Hayatın çeşitliliği kadar rakip stratejileri de çeşitlidir. Rakip stratejileriyle ilgili varsayımların nasıl belirleneceğine ilişkin ortak bir formül yoktur. Her işyerinin kendine özgü koşulları, anlık değişen durumlar varsayımları sorgulama farklılıkları yaratır.
Herhangi bir çevre analizi, rekabet sistemi içinde rakip stratejilerinin hangi entelektüel ve sistem kapasitesine dayandığını, konumlanmalarını, alternatif tepki biçimlerini bize öğretmiyorsa bize elverişli bir yol haritası yapmaya yardımcı olmaz…