İş ve Meslek Danışmanlığı alanında neler yaşanıyor?
Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi, işsizlik. Üniversite öğrencileri, üniversite mezunları, kendilerine yeni bir kariyer imkanı yaratmak isteyenler son yıllarda gerek üniversiteler gerekse diğer eğitim kurumları tarafından yapılan çeşitli sertifika programlarına katılıyorlar. Devlet tarafından açılacak ya da açılması beklenen kadrolara ilişkin umutlar besliyor ve aldıkları eğitimle bu kadrolara yerleşeceklerini düşünüyorlar. Ancak maalesef çoğunda süreç, hayal kırıklığı yaratıyor. Elimden geldiğince bu konuları, fırsatları, beklentileri, sıkıntıları paylaşmaya çalışıyorum. Konunun başlığı bazen “İş Güvenliği Uzmanlığı” oluyor, bazen “Aile Danışmanlığı” ama nihayetinde sıkıntılar hep birbirine benziyor.
Bu haftanın konusu ise: İş ve Meslek Danışmanlığı. 2011 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Türkiye Personel Yönetimi Derneği ve İŞKUR tarafından hazırlanan standartlarda İş ve Meslek Danışmanı uygulamasının hayata geçirileceği açıklamıştı. 2011 ve 2012 yıllarında 2 biner kişi alınacağı duyurulmuştu. Bu kapsamda üniversiteler bünyesinde 360 saatlik bir eğitime tabi tutulan İş ve Meslek Danışmanlarının kurum bünyesinde 81 ilde çalışmaya başlayacakları ifade edilmişti.
Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Uluslararası İş ve Meslek Danışmanlığı Kongresi’nde Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü Nusret Yazıcı, 3 bin 900 civarında iş ve meslek danışmanı olduğunu belirtti. Yani, Bakanlık ve İŞKUR tarafından verilen bilgiye göre, alınacağı ifade edilen 4 bin kişi işe alındı.
Ancak 2013 yılında biri Nisan, diğeri Eylül ayında olmak üzere iki sınav gerçekleştirildi. Ülkemizde iki üniversite tarafından yapılan bu sınavlara üniversitelerin dört yıllık bölümlerini bitirenler girebiliyorlar. Sınavda yeterli puanı alanlar beş yıl boyunca kamu personeli olarak “İş ve Meslek Danışmanlığı” kadrolarına başvurabiliyorlar.
2013’te neden 2 sınav yapıldı?
Bu sınavlara “kadro açılır da atanırız”, “parlak bir alan” düşüncesiyle girip kazananlarla birlikte bugün ortaya çıkan sonucu biliyor musunuz? 7 bin işsiz, İş ve Meslek Danışmanı.
7 bin işsiz İş ve Meslek Danışmanı örgütleniyor. Sosyal medyayı son derece aktif bir şekilde kullanıyor, yetkililerle görüşmeler yapıyor, seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ve kadro açılmasını bekliyorlar.
Bu eğitimlere katılmak, sınavlara girmek için az para harcanmıyor. Zaten işsiz olan bu kişiler, harcadıkları paranın yanı sıra, zamanlarını, umutlarını ve yakınlarının beklentilerini de buraya yatırıyorlar.
Bakan Faruk Çelik, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada “Biz açıkladığımız kadroyu açtık ve 4 bin İş ve Meslek Danışmanını işe başlattık. Çok faydasını gördüğümüz İş ve Meslek Danışmanlığı mekanizması sayesinde İŞKUR bir yıl içinde 550 bin işsizi işe yerleştirdi. Ancak, 7 bin olmayan bir kadro. Biz böyle bir kadro açıklamadık. İki üniversitemizden alınan bu sertifika, kişilere iş ararken artı değer katacaktır. İlerde kadro açtığımızda da sertifikalı olanları tercih edeceğimiz için avantaj yaratacaktır” dedi.
Benzer bir açıklama Aile Danışmanlığında da söz konusu olmuştu. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada Aile Danışmanlığı belgesini alanların kişisel gelişimlerine önemli bir katkıda bulundukları ifade edilmişti.
Zannediyorum merak edilmesi gereken en önemli konulardan bir tanesi, açılması gereken kadrolara gerekli İş ve Meslek Danışmanları yerleştirilmişken; söz konusu üniversiteler neden 2013 yılında bir de değil iki kere sınav yapıyorlar?? Neden insanlarda kadro açılacak beklentisi yaratılıyor, eğitim ve sınavlardan kazanılacak para için boş yere umut veriliyor? Cevap, sorunun içinde olsa da yine de söylemiş olmakta fayda var.
Bu arada şunu da belirtmeden geçmeyeyim: İşe alınmış olan İş ve Meslek Danışmanları, sözleşmeli personel olarak 2 bin 600 lira maaşla işe başlamışlardı. Ancak daha sonra kendilerine bir seçenek sunuldu. Kadroya geçebilecekleri ancak bu durumda maaşlarında 800 liralık bir azalma olacağı ifade edildi. Evet kendilerine bir seçim hakkı verildi ancak 7 bin işsiz İş ve Meslek Danışmanı’nın olduğu bir ortamda doğaldır ki “kadroya geçeyim de, maaşım az olsun” görüşü hakim oldu.