İş mi yok, yetenek mi?
İş dünyasının en büyük sorunlarından biri yetenekli çalışanları bulmak ve onları elde tutmak. Öte yandan, iş dünyasının aradığı yeteneklere sahip ya da sahip olmayan çok sayıda insan da iş arayışında.
Her iki kesim de yoğun ve yıpratıcı bir gelecek kaygısı içinde. Yani, bir yanda iş arayan milyonlarca genç ve orta yaşta insan, diğer yanda yetenekli çalışan arayan milyonlarca iş yeri, kurum ve proje var. Bu nasıl bir ikilem? Sorun nerede? Hangisi doğru? Bu iki kesim nasıl buluşamıyor. İş mi yok, yetenek mi? Hangisi?
Önce sorunun nedenlerine bakalım;
1.Eğitim sistemi:
Gençler, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu yeteneklerle donatılmıyor. Eğitim sistemi, içerik ve programlarını teknolojik, ekonomik ve sosyolojik değişime göre hızlı ve çevik bir şekilde adapte edemiyor. Ayrıca, alt yapılarını ve kendi eğitim kadrolarını da güncelleyemiyor, geliştiremiyor. Bu yüzden okullar, hâlâ ağırlıklı olarak teorik bilgi verip sınavla sıralama, yarıştırma ve seçme düzeninde ilerliyor.
2.Hızlı Teknolojik değişim:
Yapay zeka, robotlar, otomasyon vb. derken, teknoloji adeta elinde kırbaçlı biri gibi iş piyasalarını ve eğitimi ışık hızında zorladıkça zorluyor. Rekabet de keskinleştikçe keskinleşiyor. Hızlı ve çevik olmak zorunda olan iş dünyası, hazır yetişmiş yeteneklere ya da içeriden hızla dönüştürebileceği kişilere yöneliyor
3.Beklenti farkı:
Hal böyle olunca, işverenler deneyimli, kendini sürekli güncelleyebilen, otodidakt ve hibrid modda çalışabilecek elemanlara yöneliyor. Gençler ise iş ilanlarında sıkça rastlanan 'en az 3-5 yıl deneyim' şartını nasıl karşılayacaklarını çözmeye çalışıyor.
4.Sosyolojik, kültürel faktörler:
Toplumda 'iyi iş, iyi maaş' anlayışı var. Herkes hâlâ doktor, mühendis, dört yıllık üniversite mezunu ya da sabit, garantili, bordrolu kurumsal çalışan olmak istiyor. 'Çalışmanın tek yolu bunlar' ön yargısıyla alan kısıtlanıyor ve daraltılıyor.
Çözüm önerileri:
1.İş dünyası:
Yetenek avcılığı yerine yetenek geliştirme odaklı olmalı. Yani, gençleri işe alırken "Bu genç ne yapabilir?" yerine "Bu genci ne yapabiliriz?" diye düşünmeli. İşe alım sürecinde yetenek ve potansiyel ön planda olmalı.
2.Gençler ve orta yaşta olanlar
Kendilerini sürekli geliştirmeli, esnek olmalılar. Yani, 'Ben bu işi böyle yapamam' demek yerine 'Bu işi nasıl yaparım?' diye düşünmeli. Online kurslar, serbest projeler, gönüllü çalışmalar... Bunlar hep yetkinlik geliştirecek ve deneyim kazandıracak yöntemler, araçlar. Akıllıca ve hedefli bir şekilde kullanılmalı. Sadece bordrolu olmayı değil; fatura, makbuz kesebilen ve projelerde, geçici süreli işlerde çalışabilmeyi de kotarmayı hedeflemeli. 'T-İnsan' olmak ne demek, anlamalı ve uygulamalı.
3.Eğitim camiası:
Mesleki eğitim ve staj programlarıyla gençlere iş dünyasına hazırlık yapmalı. Okullarda 'iş hayatı' dersleri olmalı. Gençler neyle karşılaşacaklar, nasıl bir yol izlemeli; bunları bilmeli.
4.Toplum ve aile:
'Sen doktor, mühendis olacaksın, olmalısın' demek yerine 'Sen ne olmak istersin? Neye ilgin var?' diye sormalı ve deneyimleriyle gözlem yaparak gencin vizyon geliştirmesine, gelecek planı yapmasına yardımcı olmalı. Gençlerin yeteneklerini keşfetmelerine ve geliştirmelerine fırsat verilmeli. Ezber, şablon ve kendi beklentileriyle gencin geleceğini köreltmemeli.
Sonuç: Bu ikilemi çözmek için iş dünyası, gençler ve eğitim camiası el ele vermelidir. Unutmayın, yapay zeka çağında işsizlik ordusu büyüyecek. O zaman ne yapacağız? Herkesin bu soruya bir yanıtı olmalı. Gençler, siz ne yapacaksınız?
Orta yaşta kendisini güncellemesi gereken iş insanları, çalışmak zorunda olanlar ne yapacaksınız? İş dünyası, siz ne yapacaksınız? Eğitim camiası, siz ne yapacaksınız? Toplum, sen ne yapacaksın? Hep birlikte bunların yanıtlarını bulmalı ve harekete geçmeliyiz.