İş insanları için 4 altın Linkedin kuralı
Linkedin iş dünyasının en önemli mecrası. Rakibi yok. İş dünyasının içindeyseniz bir şekilde yer almanız gerekiyor. Hem kendiniz için, yani kişisel markanız için, hem de şirketiniz, yani kurumsal markanız için Linkedin bulunmaz bir fırsat.
Bu yazı fikrini de şöyle edindim. Geçtiğimiz haftalarda yazdığım “Rockstar Girişimciler” yazısını Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker bey alıp, üstüne bir de kendi özetini çıkararak linkedin hesabında paylaşmış. Kopyala yapıştır yapmamış, emek vermiş. Linkedin’de günlerce bu yazı konuşuldu Murat beyin bu katkısıyla. Gelelim Linkedin’in faydalarına. Nasıl kullanırsanız nasıl sonuçlar alırsınız, bunları alt alta sıralayalım.
1- Öncelikle işinizin, sektörünüzün ne olduğunun hiç önemi yok. Artık her sektör birbiriyle iç içe. Hem kendi sektörünüzün, hem hedef pazarlarınızın, hem de tedarikçilerinizin takibini çok kolayca Linkedin’den yapabilirsiniz. Hem de öyle, instagram, twitter gibi her gün saatlerce vaktinizi ayırmanıza gerek yok. Günde 20 dakika yeterli.
2- Linkedin diğer sosyal mecralara göre nispeten daha bakir, daha gözü açılmamış bir mecra. Bir paylaşımı belli sayıda insan beğendiğinde onu sizin çevrenizin dışında bır dış çembere ulaştırıyor. Orada da belli sayıda beğeniye ulaşırsa
3. Çembere. Yani viral (herkesin ilgisini çekebilecek) paylaşımları herhangi bir bütçe ödemeden ciddi sayıda insana ulaştırabilirsiniz. Bu 2. Maddeyi biraz açayım. İçerik kraldır diye meşhur bir söz var, bilirsiniz. Sosyal medya sitelerinin tamamının işçileri bizleriz. Biz yazıyoruz, biz fotoğraf, video çekiyoruz, biz yüklüyoruz, onlar da bu içeriklerimizi diğer tüketicilere göstererek aralarda reklamlarını gösteriyor.
Dolayısıyla çok görüntülenen, çok izlenen içerikler size yaradığı gibi onlara da yarıyor. Size yarıyor kısmını da biraz açalım. Mesela güzel bir iş dünyasına dair öykü paylaştım, bunun bana ne faydası var? Öncelikle insanlar arasında okundukça ve yayıldıkça sizi tanımayan insanlar da profilinize giriyor, “kimmiş bu kişi” diye bakıyor.
Bu önemli. Siz binlerce kişiyi ekleyebilirsiniz, bu da bir yöntem ama siz iyi içerikler eklerseniz onlar sizi araştırıp ekliyor ve daha değerli oluyorsunuz. İkinci faydası, bunu ben kendi mecralarımda uyguluyorum, size de öneririm. Benim profil fotoğrafımda şirketimin logosu da var.
Böylece yüz binlerce insana ulaşan bir içerik paylaştığımda şirketimin adı, benim yüzüm ve ismim hibrid bir şekilde o yüz binlerce insanın zihninde yer ediniyor. Benim şirketim Desnet’in sattığı ürünlerle ilgili bir ihtiyaçları olduğunda, örneğin bir el terminali, bir barkod yazıcı aldığında doğrudan hatırlamasa bile göz aşinalığı nedeniyle Desnet’i önceleyebiliyor.
Zaten marka da böyle olunuyor, bir kere görünerek değil defaatle göze görünerek. Zamanla.
3- Artık herkes kanaat önderi. Sosyal mecrası olan herkes birer köşe yazarı. Eğer bu gerçeğin farkına varırsanız kendi fikirlerinizi paylaşabilir, onları insanlara ulaştırabilirsiniz.
Herkes Dünya Gazetesi’nde yazmayabilir, buna imkan bulamayabilir, ama linkedin’de on binlerce insanın beğendiği, paylaştığı bir yazının yazarıysanız medya organları da size karşı kayıtsız kalmayacaktır. İlla on binlere de gerek yok.
Yazmak zaten başlı başına önemli bir eylem. Yazdıkça, ürettikçe kendi alanınızda daha farklı bir perspektif geliştirir, fikirlerinizi keskinleştirirsiniz. 4- En kritik önerim şu, Linkedin’de çalışma potansiyeliniz olan insanlara doğrudan mesaj göndererek “satıcı” rolünde olmayın.
Tanışmakta, selamlaşmakta elbette fayda var ama Linkedin’de herkesin günde onlarca “satış” baskısına maruz kaldığını unutmayın. Ürün ya da hizmetiniz çok çok değerli de olabilir, önemi yok. Diğerlerinin arasında kaybolacaktır. O nedenle doğrudan satış hedefi gütmek yerine insan tanımak, insanlarla tanışmak, sosyal çevreyi geliştirmek çok daha değerli, çok daha faydalı bir eylem olacaktır.
Zaten tanıştığınız insanlar da sizin profilinizi, şirketinizi görüntüleyeceği için “Sizde şu ürünler varmış, biz çok sık alıyoruz, sizden de teklif alalım” diyeceklerdir. İş dünyasında herkes avcı. Kimse av olmak istemez. O nedenle bırakın onlar sizi keşfetsin, onlar sizinle çalışmak istesin.