İş insanları da sahaya atladı!

Geçtiğimiz hafta Trabzon’da oynanan Trabzonspor - Fenerbahçe maçının yankıları sürüyor. Hatta öyle ki, sahadaki kavga iş dünyasının en tepesine, en büyük derneklerin yönetim kurulu odalarına kadar sıçramış durumda.

Maçın üstünden günler geçmesine rağmen futbol camiasının ateşi düşmüş değil. İş dünyamız da bu yüksek gerilim hattından payını almış. YemekSepeti’ni kuran ve 2015 yılında 589 milyon dolara DeliveryHero’ya satan, internet girişimciliğinin önde gelen isimlerinden Nevzat Aydın koyu bir Trabzonsporlu.

Bir dönem kulübün yöneticiliğini de yapan Nevzat Aydın’ın futbol merakı Trabzonspor’la sınırlı değil. Dünya kupalarını yerinde izliyor, dünyaca ünlü eski futbolcularla bir araya geliyor, forma koleksiyonu yapıyor. Genel olarak Trabzonspor ile ilgili paylaşımları sıklıkla yapan Nevzat Aydın, tribünden izlediği bu maçtan sonra da Fenerbahçeli bazı futbolculara yönelik bir paylaşım yaptı. Bu tweet 3,4 milyon görüntüleme aldı şu ana kadar. Bu tweet’e birçok iş insanı lehte ve aleyhte cevaplar verdi. Aleyhte cevap verenlerden biri de koyu Fenerbahçeliliğiyle bilinen Vodafone CEO’su Engin Aksoy.

Aksoy da doğrudan değil ama başka bir iş insanı, Metin Şen’in Nevzat Aydın’a cevabı üzerine oldukça sert ifadeler kullanarak yine Nevzat Aydın’a yüklendi. Akabinde ilginç bir gelişme daha oldu. Vodafone CEO’su Engin Aksoy, Nevzat Aydın ile birlikte görev yaptığı dünyanın en büyük girişimcilik ağlarından Endeavor’un Türkiye Yönetim Kurulu’ndan istifa ettiğini açıkladı. Dikkat ederseniz herhangi bir yoruma girmeden yazmaya çalıştım.

Bu kronolojiyi yazma sebebim şu, bir futbol maçı, maçla ilgili atılan bir tweet ve ardından gelenlerin oluşturduğu kartopu etkisi. Nevzat Aydın şirketini satmış ve YemekSepeti ile hiçbir bağlantısı kalmamış olduğu halde birçok futbolsever yemeksepeti uygulamasını sildiğini gösteren ekran görüntüleri paylaşmış. Keza Engin Aksoy da Türkiye’deki üç büyük operatörden biri ve çokuluslu olan tek şirketin CEO’su.

Trabzonspor taraftarlarından da aynı şekilde Vodafone’a tepkiler var. Bir açıdan bakarsak, bu insanlar iş dünyasında başarılı olmuş, üst düzey yönetici ya da girişimleri çok büyük başarılara ulaşmış birer girişimci olsalar da bu onları robot yapmıyor.

Zaaflarıyla, hobileriyle, takıntılarıyla, zevkleriyle onlar özünde birer insan. Diğer bir açıdan da hem sosyal medyada yüz binlerce insana hitap eden birer fikir liderleri, hem milyonlarca dolarlık cirolara hükmeden iş hayatının önemli figürleri, gençlerin örnek aldığı insanlar, topluma verdikleri bu mesaj, zaten yanmakta olan bir ateşi daha çok körüklemeleri doğru mudur?

Ülke ekonomisi için, istihdam için, kalkınma için birbiriyle işbirliği halinde olması gereken insanların sahaya atlayan 25 yaşındaki taraftardan ya da ona fiziki müdahalede bulunan yine 25 yaşındaki futbolcudan daha farklı, daha olgun davranması gerekmez mi?

Gerekmezse biz sahaya atlayan genç taraftara, etkisiz hale getirildiği halde sert müdahalede bulunan genç futbolcuya hiç kızmayalım o halde. Çok sevdiğim bir kavram var, iş hayatımın hemen her günü, attığım her adımda aklıma gelen bir kavram: Basiretli Tacir kavramı. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2 maddesi gereğince, tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerekmektedir.

Peki, basiret ne demek? Arapça kökenli bu kelimenin anlamları da şöyle: “Görme, idrak etme, bir şeyin iç yüzüne vâkıf olma, sezgi, bilmek, sezmek, sağduyu, şahit, delil, anlayış.” Özetle bu maçta sadece Türk futbolu değil, Türk iş dünyası da yara almış oldu. Şahsi notumu da düşeyim, lise ve üniversite çağlarında futbola çok düşkün olan bir genç olarak koca koca iş insanlarının 40’lı, 50’li yaşlarında futbol dendiğinde gözünün dönmesi bana abes geliyor.

İş insanının sorumluluğu çok fazla, ailesi, çalışanları, tedarikçileri, ülkenin diğer paydaşları. Bu kadar sorumlu bir insanın hiçbir konuda fanatik olmaması gerekir. Futbolu da diğer sporları da izleyelim, keyif alalım, dostlarımızla birlikte izleyip bu zevki paylaşalım. Rakip takım taraftarı dostlarımızla tatlı tatlı atışalım, yendiğimizde, yenildiğimizde kırıp incitmeden didişelim. Sonra da işlerimize dönüp şirketlerimizin, ülkemizin, ekonomimizin dağlar kadar sorunlarını düşünelim derim.