İş hayatı ve trafik
Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir yazıdan ilham alarak, trafikteki davranışlarımız ile hayatımızdaki davranışlarımızı düşünmeye başladım. Özellikle büyük şehirlerde sabah erken saatlerde başlayan görevler, akşam geç saatlere kadar tamamlanmak üzere sıralanıyor. Tüm bu süreçte trafikte verdiğimiz mücadelenin de ne kadar çetin olduğunu birçoğumuz hemen hemen her gün deneyimliyor. Trafikte maruz kaldığımız ve belki maruz bıraktığımız pek çok tutum ve davranış, acaba iş yaşamındaki ‘’biz’’in bir yansıması olabilir mi? Arthur Schopenhauer “İnsan Doğası Üzerine” adlı eserinde şöyle söyler: “Her insan, içinde en baştan ve en önde muazzam boyutlarda bir bencillik barındırır ki günlük hayatta küçük ölçekte ve tarihin sayfalarında da büyük ölçekte ortaya konduğu üzere hak ve adaletin sınırlarını en büyük özgürlükle ihlal eden yine insandır.” Trafikte araç kullanırken yol vermek, vermemek, sinyal vermek veya vermemek, yavaş veya hızlı gitmek, kestirme yolları tercih etmek, sürekli şerit değiştirmek, başkalarının önüne geçmek ve daha sayamayacağımız niceleri... Yaya olarak trafik kurallarına uymak, yaya geçidini kullanmak veya kullanmamak, sabah ve akşam karmaşa içinde, kalabalık toplu taşıma araçlarında uygun bir yer bulabilmek, trafik ışıklarına uymak veya son dakika uymamak gibi her gün çetin bir mücadele içinde yaşıyoruz. İşte tüm bu davranışlar ülkeden ülkeye, kültürden kültüre ve hatta bazı araştırmalara göre cinsiyete göre farklılıklar gösteriyor.
Peki, trafikteki 'biz' ile iş yaşamındaki 'biz' ne kadar farklı veya ne kadar benzer?
Ahmet Kocabıyık ve Volkan Girgin “Trafikte İnsan Davranışları” isimli makalelerinde, trafiğin bir engellenme, çatışma ve zorlanma ortamı olduğunu söylemiş. Makalede sürücünün aracın kapısını açıp oturduğu an itibariyle aracı hareket ettirebilmesi, istediği hızda sürmesi, hakimiyet ve yetki duygusu ile hareket edebilmesi, ruhsal yönden kendini güçsüz hissettiği anları unutmasına ve bu şekilde araç vasıtası ile yapay bir güven duygusu ile hareket edebilmesine olanak tanıdığı anlatılıyor. İş yaşamımıza dönüp baktığımızda onun da benzer özellikleri içeren bir ortam olduğunu söyleyebilir miyiz? İş ortamında da mevcut durumu koruyabilme, sürekli bir sorun çözme ve buna karşılık kendimizi başarı ile ikna etmenin peşinden koşarken, kimi zaman bencilce ve güdülerimizle hareket ettiğimiz gerçeğini yadsıyamayız. Gerek trafikte gerek iş yaşamında hedef her ne ise, buna ulaşabilmek adına kimi zaman “hız yapıp” başkalarını geçmeye çalışıyoruz, kimi zaman “kestirme yollardan” hedefe herkesten önce ulaşmaya çalışıyoruz. Bazen başkalarına yol veriyoruz, bazen de bizden izinsizce “yol almak” isteyenlere başka türlü “yol veriyoruz.”
Kurallar, karar alma, planlama ve diğer ortak özellikler
İş yaşamı içinde, trafikten daha çok kurallara uymaya çalıştığımızı düşünüyorum. Gerek kurallar, gerekse yaptırımlar açısından baktığımızda, iş ortamının sınırlarının daha net olduğu ve belki de kontrol ve denetimin daha gözle görülür alanlar içinde olduğunu söyleyebiliriz. Trafikte diğer sürücü veya yayalarla yaşadığımız diyaloglarda daha fütursuzca davranabiliriz, çünkü tekrar karşılaşma olasılığı neredeyse yoktur. İş ortamında ise bence durum biraz farklı, diyaloglarımızda son derece politik davrandığımızı, çoğu zaman yarını düşünerek iletişimi devam ettirdiğimizi düşünüyorum. Trafikte ulaşmaya çalıştığımız hedef bir adres veya yer iken, iş yaşamında hedef çok daha uzun solukludur, ara durakları vardır. Karar verme yaklaşımımıza baktığımızda, iş hayatındaki davranışlarımız ile trafikteki davranışlarımız arasında yine benzerlikler olduğunu düşünüyorum. Gerek kararın hızı gerekse hangi kural seti ve argümanlara göre karar alıyorsak, trafikte de belki daha yüzeysel ama benzer davranma eğilimindeyiz. İş yaşamında verdiğimiz hızlı kararlar zaman zaman bulunduğumuz ekip veya paydaşlarımız için son derece kritik olup, kurumun stratejisine kadar uzanabilir. Trafikte de yanlış, hızlı veya erken bir karar verdiğimizde belki birkaç aracı hatta yolun genel gidişini bile etkileyebiliriz… Keza planlama özelliğimizin de iş hayatı ve trafikteki davranışlarımız ile paralel olduğunu düşünüyorum. Yola çıkmadan önce yapılan plan, seçilen güzergah ve sonuca olan etkisi ile iş yaşamında bir hedef, proje için yapılan planlamanın, sonuçlara olan etkisinin davranışsal olarak birçok ortak yönü olduğuna inanıyorum. Özetle bir araçta koltuğa oturmak, aracı kullanmak ve hedefe ulaşmak ile, iş yaşamında bize verilen koltuğa oturmak, işi yönetmek ve bizden istenen, beklenen hedeflere ulaşma çabasının benzer olduğunu düşünüyorum. İş yaşamında belirleyici unsur; kurumun kültürü, tanımlanmış kurallar ve açık iletişim iken trafikte de toplumun bilinç düzeyi ve birbirine, kurallara duyulan saygıdır. Bugün bireysel gibi görünen tüm davranışlar gerek iş yaşamında gerekse trafik akışı içinde kültürümüzü oluşturur, değiştirir ve dönüştürür…