İş güvencesi kapsamındaki işçilerin kötü niyet tazminatına hak kazanamam
Av. Cihan AVCI
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2007/39574 K. 2009/7318 ve 18.03.2009 tarihli kararında ilke olacak mahiyette bir karar vermiştir. Bahse konu kararında Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kötü niyet tazminatına
hak kazanılması açısından işçinin iş güvencesi kapsamına girip girmemesinin etkisini değerlendirmiştir.Gerçekten de uygulamada özellikle son zamanlarda açılan davalarda kötü niyet tazminatı talebi sık sık ileri sürülmeye başlamıştır. Kötü niyet tazminatı İş Kanunu’nda işveren tarafından kötü niyetle yapılan fesih işlemleri üzerine iş akdi feshedilen işçinin talep edebileceği bir tazminattır. Kötü niyet tazminatına hak kazanabilmek için öncelikle işçinin iş akdinin kötü niyetli şekilde işverence feshedilmesi gerekir. Bundan da önemlisi bu tazminata hak kazanabilmek için işçinin iş
güvencesi kapsamının dışında olmak icap etmektedir. Kötü niyet tazminatı alacağı iddia eden işçi kötü niyet olgusunu ispatla mükelleftir. Kanunda kötü niyet tazminatı ihbar tazminatının 3 katı tutarındaki tazminat olarak belirtilmiştir.
Bahse konu Yargıtay kararında; davacı, kıdem, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Karar davalı yanca temyiz edilmiştir. Yargıtay uyuşmazlığın kötü niyet tazminatına hak kazanılıp kazanılmadığı noktasında odaklandığını
tespit etmiştir.
Belirsiz süreli iş sözleşmesinin taraflarca ihbar öneli tanınmak suretiyle ya da ihbar tazminatı ödenerek her zaman feshi mümkün ise de, bu hakkın da her hak gibi Medeni Kanun’un 2. maddesi uyarınca dürüstlük ve objektif iyi niyet kurallarına uygun biçimde kullanılması gerekir. Aksi takdirde, fesih hakkı kötüye kullanılmış olduğundan söz edilir. Fesih hakkını kötüye kullanan işverenin 17. madde uyarınca bildirim sürelerine ait ücretin 3 katı tutarında tazminat ödemek zorundadır. Bahsi geçen tazminata uygulamada kötü niyet tazminatı denilmektedir. Kötü niyet tazminatına hak kazanma ve hesabı yönlerinden 4857 sayılı İş Kanunu önemli değişiklikler getirmiştir. Öncelikle 17. maddenin 6. fıkrasının açık hükmüne göre, iş güvencesi kapsamında olan işçiler yönünden kötü niyet tazminatına hak kazanılması mümkün değildir.
1475 sayılı İş Kanunu’nda, “işçinin sendikaya üye olması, şikayete başvurması“ gibi sebepler kötü niyet halleri olarak örnekseme biçiminde sayıldığı halde 4857 sayılı İş Kanunu’nda genel anlamda fesih hakkının kötüye kullanılmasından söz edilmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, işçinin işvereni şikayet etmesi, dava açması veya şahitlikte bulunması nedenine bağlı fesihlerin kötü niyete dayanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinin son fıkrasındaki düzenleme kötü niyet tazminatını da kapsamakta olup, bu tazminatın hesabında da işçiye ücreti dışında sağlanmış para veya para ile ölçülebilir menfaatler dikkate alınmalıdır. Somut olayda davalı işyerinde çalışan işçi sayısının 30 işçinin altında olup olmadığı, dolayısı ile davacı işçinin iş güvencesi hükümleri uyarınca işe iade davası açma imkanı olup olmadığı mahkemece araştırılmamış, dosyada da açıklık görülmemiştir. Yargıtay; bu durumda öncelikle, fesih tarihinde çalışan işçi sayısı araştırılarak davacı işçinin iş güvencesi kapsamında olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini ifade ederek kararı bozmuştur.